"Şiddet öyküleri, hikâyeleri hepsi aynı. Şüpheli olarak adlandırılan kadın ölümlerinde kadınların birçoğu şiddete maruz kalmış kadınlardır. Bu veri bile bize intihar denilen ölümlerin şüpheli olduğunu düşündürtüyor."
'Kadınlar olarak bizim yıllarca reflekslerimiz öldürülmeye çalışıldı, utanmamız, ses çıkarmamız gerektiği öğretildi. Sesimizi çıkartalım. Çünkü faşizm en çok sesten korkar. Bugün vereceğimiz refleks bütün yaşamımızı şekillendirecek'
'Kadınları çerçevesi çizilmiş, daraltılmış, “aile” dedikleri ilişkilerin, evlerin içine hapsetmek istiyorlar. Bunların hepsi bir tecrit politikasıdır. Bugün gerçekleşen kadın kırımının da tecrit politikalarıyla doğrudan bir ilişkisi var.'
'Pazar çöplerinden yemek üreten kadınlar oluyor. Sosyal desteklere genelde kadınlar başvuruyor. Yoksulluğun psikolojik yükünü öncelikle kadınlar taşıyor. Ped kullanmak lüks. Daha ‘fedakâr’ olmak zorunda hissettiklerini anlatıyorlar...'
1938'de 'Dersim'in kayıp kızları’ olmamak için Efrin'e göç etmiş kadınlar bugün aynı zulmü yaşıyor... Kayıp onlarca kadının akıbeti bilinmiyor... Ve dün IŞİD'e karşı verdikleri mücadele ile alkışlanan Kürt kadınları bugün Efrin'de yalnız bırakılıyor
Ortadoğu'da kadın olmayı, mücadeleyi ve 'işgale ve kadın kırımına karşı' kurdukları ortak inisiyatifi Lübnan'dan Büşra Alî, Libya'dan Dr. Rabha Elfarsi ve Tunus'tan Prof. Saloua Guiga anlattı
Artan ve giderek yaygınlaşan erkek şiddetinin nedenleri etrafında gelişen “erkeklik” mefhumu nasıl oluşuyor, nelere sebep oluyor, eleştirel erkeklik mümkün mü? Biz sorduk, Prof. Dr. Özlem Cankurtaran yanıtladı...