Kadıneki Dosya,

Şüpheli kadın ölümleri: Hepsinin hikâyesinde şiddet var


Hicran Urun-15 Mar 2021

"Şiddet öyküleri, hikâyeleri hepsi aynı. Şüpheli olarak adlandırılan kadın ölümlerinde kadınların birçoğu şiddete maruz kalmış kadınlardır. Bu veri bile bize intihar denilen ölümlerin şüpheli olduğunu düşündürtüyor." 

Türkiye'de giderek artan kadın cinayetleri ile ilgili kadın örgütleri bir süredir, 'bu bir kadın kırımı/cins kırımıdır' tanımını yapıyor ve siyaseti bu konuda adım atmaya çağırıyor. Her gün ortalama üç kadın erkekler tarafından öldürülüyor ve işlenen birçok kadın cinayetinde IŞİD'vari yöntemler dikkat çekiyor.

Artık evde, sokakta, iş yerinde kendilerini güvende hissedebilecekleri bir alan bulamayan kadınlar için uygulanması elzem olan İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı yasa ise iktidarın hedefinde. İktidar kadınların kazanımlarını cepheye almışken kadın cinayetlerinin yanı sıra son zamanlarda şüpheli kadın ölümlerinde de ciddi bir artış yaşanıyor. 

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun (KCDP) açıkladığı rapora göre, 2020 yılında 300 kadın erkekler tarafından katledildi, 171 kadın şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Yalnızca geçtiğimiz Şubat ayında 28 kadın cinayeti, 12 şüpheli kadın ölümü gerçekleşti. Platform raporunda, pandemi süreci ile birlikte şüpheli kadın ölümlerinde ciddi bir artış yaşandığına ve bu ölümlerin intihar veya doğal ölüm gibi sunulduğuna vurgu yaptı.

Ankara'da intihar ettiği iddia edilen Şule Çet davasında kadınların itirazı sonucu Şule Çet'in cinayete kurban gittiği ortaya çıktı. Yine Antep'te eski erkek arkadaşı Mehmet Kaplan'ın evinden düşerek hayatını kaybettiği iddia edilen Duygu Delen davasında kadın örgütlerinin mücadelesi sonucu soruşturma genişleyince Kaplan, "çocuğun cinsel istismarı" ve "kasten öldürme" suçlarından tutuklandı.

Ankara'da yoğun bakım servisinden çıkan 22 yaşındaki Sevginur Aktaş, kocasının intihar etti söylemlerinin aksine ilk ifadesinde "'Bizde boşanma yoktur' diyerek vuruldum" dedi ve failin adını söyleyebildi. Fakat Diyarbakır'ın Eğil ilçesinde Ayten Kaya'nın failinin adını söyleme şansı olmadı. Kaya'nın dosyası ise ailenin 'intihar değil cinayet' söylemleri ve çelişkili delillere rağmen intihar denilerek kapatıldı. Dosya yine kadın örgütlerinin çabası ile tekrardan açıldı. 

Rosa Kadın Derneği'nden Ruken Ergüneş'e göre, yargının ve kolluğun tutumu bu tarz dosyaları daha çok kapatmaya yönelik ve örtbas etme önce ailede başlıyor: "Aile erken yaşta zorla evlendirdiğini örtbas ediyor, toplum şiddeti örtbas ediyor ve kadın cinayetine giden bir süreç böylece örülmüş oluyor. En son erkeğin cinayeti örtbas etmesine de kolluk ve savcılık zemin sunuyor."

Şüpheli kadın ölümleri ile ilgili dosyaların araştırılması konusunda bugüne kadar daha çok kadın örgütlerinin çabası ile dosyalar tekrardan açıldı ve cinayetler açığa çıktı. 

"Bu meselelere erk zihniyetle yaklaşılmadığı bir ortamda bize ihtiyaç olmazdı" diyen Ergüneş, bir hashtaga dönüşmeden, kamuoyu vicdanı zorlanmadan da şüpheli kadın ölümlerinin açığa çıkabileceği mekanizmaların gelişmesi gerektiğine vurgu yapıyor. 

İntihardır algısı katilleri aklamanın bir yolu

Şüpheli kadın cinayetleri ile ilgili, olayın ilk etapta nasıl ele alındığı, olay yerine ilk giden, kanıtları toplayan kolluğun tutumunun çok önemli olduğu kadın örgütlerinin sık sık vurguladığı noktalardan. Aksi durumda 'intihardır' algısı ile yaklaşılması ve delillerin yeterli özenle toplanmaması katilleri aklamanın bir diğer yolu.

Bu konuda Diyarbakır'da 'intihar' denilerek dosyası kapatılan Ayten Kaya örneğini veren Ruken Ergüneş şunları söylüyor: "Ayten Kaya'nın daha önce şiddete maruz kalmış olduğu bedenindeki izlerle ortaya çıktı. Kendini astığı iddia edilen demirin aslında bir insan bedenini taşıyacak bir demir olmadığı ortaya çıktı. Bunlar aslında normal şartlarda olay yerinde gözlemlenebilecek, ortaya çıkartılabilecek şeylerken sonrasında ailenin bize başvurusunun ardından çabalarımız ile dosya yeniden ele alındı ve öyle ortaya çıktı. Sevginur Aktaş ne mutlu ki hayatta, yaşıyor ve nefes alıyor ve failinin adını söyleyebiliyor. Bana bunu yaptı diyebildi. Şimdi Ayten Kaya'nın böyle bir şansı yok, Zelallerin böyle bir şansı yok."

"Bu nedenle bir olayın ilk etapta nasıl ele alındığı çok önemli. Bize göre her bir kadın ölümü şüpheli ele alınmalıdır. Şüpheli olduğu bakış açısı ile araştırılması gerektiğini savunuyoruz. Devletin her bir yapısı kolluk, yargı bu algı ile bakarsa daha fazla olayın aydınlatılabileceğini düşünüyoruz biz. Bu tam tersi olduğu zaman bir kadın cinayeti çok rahatlıkla bir öz kıyım olarak ele alınıyor ve dosya kapatılıyor. Ve kadın katilleri bir şekilde ceza almadan yaşamlarına devam ediyorlar."

Hepsinin hikâyesinde şiddet var

Ergüneş'in şüpheli kadın ölümleri ile ilgili dikkati çektiği bir diğer nokta ise yaşamını yitirmiş tüm kadınların hikâyesinin neredeyse aynı olması: "Hepsinin bir birinin aynısı olduğunu söyleyebiliriz. Şiddet öyküleri, hikâyeleri hepsi aynı. Şüpheli olarak adlandırılan kadın ölümlerinde kadınların birçoğu şiddete maruz kalmış kadınlardır. Bu veri bile bize intihar denilen ölümlerin şüpheli olduğunu düşündürtüyor." 

İntihara sürüklenen kadınlar, intihar süsü verilmiş şüpheli kadın ölümleri devletin açıkladığı kadın cinayetleri raporlarına yansımıyor. Zaten Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk da katıldığı bir TV kanalında 'her intiharın kadın cinayeti olmadığını' söyleyerek bu konudaki yaklaşımlarını ortaya koymuştu. 

Bakan Selçuk'a göre şüpheli ölümler cinayet değil

Kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddet açısından Türkiye'nin dünyaya göre kötü durumda olduğu algısının yanlış olduğunu ileri süren Bakan Selçuk, şüpheli kadın ölümlerine ilişkin, "Her kadın cinayeti bizim kadına yönelik şiddetteki kadın cinayeti değildir. Her intihar kadın cinayeti değildir. Her şüpheli ölüm de kadın cinayeti değildir. Bazı internet siteleri intiharları kadın cinayetlerine katıyorlar" yorumunu yapmıştı.

Bakanın aksine Ergüneş her bir kadın ölümünün şüpheli olarak ele alınması gerektiğini vurgularken, bu açıklamalardan erkeğin, zaten bu tür dosyaları kapatma eğiliminde olan yargı ve kolluğun da kendine pay çıkarabileceğine dikkat çekiyor: "Bakanın konuşması da aslında bir yerde bir mesaj veriyor; her şüpheli kadın ölümü cinayet değildir derken yargı sen de bu şekilde yaklaş demiş oluyor. Erkekler de buradan sinyali almış oluyorlar. Bu şekilde cesaretlendiriliyor. Zaten bu ölümlerin bu yoğunlukta yaşanıyor olmasının en önemli sebeplerinden biri bu."


Şule Çet'in ölümü kadın örgütlerinin protestoları sonucu dosyanın yeniden açılmasıyla aydınlandı.

Önerge AKP-MHP oyları ile reddedildi

En fazla şüpheli kadın ölümlerinin yaşandığı yerler arasında bölge illeri de yer alıyor. Sosyo Politik Saha Araştırmaları Merkezi'nin 2020 yılı Ocak ve Ekim aylarını kapsayan Kadın Cinayetleri Raporu’na göre 10 aylık zaman diliminde, en az 256 kadın öldürüldü, en az 197 kadın ise şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Rapora göre en fazla şüpheli kadın ölümleri listesinde ilk beşte yer alan Mardin’de ise 10 ayda 10 şüpheli kadın ölümü yaşandı.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) milletvekilleri Ebru Günay, Dilan Dirayet Taşdemir ve Pero Dündar geçtiğimiz yılın Haziran ayında pandemi sürecinde Ağrı, Mardin ve Diyarbakır'da artan şüpheli kadın ölümleri için Meclis'te araştırma komisyonu kurulmasını istemişti. Önergenin gerekçesinde, şüpheli kadın ölümlerinin hepsinin kayıtlara "intihar" olarak geçtiği kaydedildi. Araştırma önergesi kadın cinayetleri ve şüpheli ölümlerin gündem edildiği Genel Kurulda AKP-MHP oyları ile reddedildi. 

Ruken Ergüneş, devlet mekanizmaları ile bölge halkının ilişkisinin de şüpheli kadın ölümlerinin açığa çıkmamasında etkili olduğu görüşünde; "Yoğun bir çatışmalı sürecin yaşandığı, insanların evlerinden edildiği, her türlü şiddetin yaşandığı bir ortamdır Kürdistan coğrafyası. İnsanlar şiddete maruz kaldığı zaman karakola gitmek istemiyorlar. Kolluğa karşı güvensizlik var bu toplumda, çünkü işkencenin, hala çözülmemiş bir sürü faili meçhul cinayetin yaşandığı yerdir burası. Kolluğun bizzat neden olmuş olduğu bir sürü şiddet olayı varken..."


Etiketler : Kadın kırımı, Şüpheli kadın ölümleri, Kadın intiharları, Rosa Kadın Derneği, Ruken Ergüneş,


...

Hicran Urun