Bugün bunun gerçekleştirilmesi için de her zamankinden daha fazla kadın örgütlülüğüne ihtiyaç vardır. Örgütsüz tek bir alan bırakmadan, tüm kadınları aynı amaç ve hedefler etrafında birleştirerek direnişi yükseltmek, İranlı kadınları erkek-devletin tüm baskı ve şiddetine karşı örgütlü bir düzeye taşıyacaktır
Jin, jiyan, Azadî de uzun ve büyük bedeller verilen bir mücadele geleneğinin sonucunda gelişti. Kadın ile yaşamın, yaşam ile özgürlüğün arasında bozulan ilişkiler mücadele ile yeniden kuruldu
8 Mart denince kadın işçileri düşünürüm daha çok. Eşitsizliği sürekli derinleştiren devlet şiddeti ve uygulamalar işyerinde de bırakmaz peşini işçi kadınların. Patron da devlet de, evde de işte de... hayatın bütününü kaplayan kapitalizmin özel mülkiyet dünyasının bütün baskı ve sömürü çarkları bu eşitsizliği üretir ve sağlamlaştırır
Yaşanılan tüm bu krizler toplumdaki diğer eşitsizliklerle de birleştiğinde kadın ruh sağlığına olumsuz etkilerinin katlanarak artması kaçınılmazdır. Bu kadınlar depresyon, anksiyete bozuklukları, travma sonrası stres bozuklukları, somatoform bozukluklar gibi ruhsal rahatsızlıkları daha fazla yaşamaktadırlar
Bu benim yazdıklarımın engelli kadınların yaşadıklarının binde biridir. Şunu söyleyebilirim ki hayatımıza, özgürlüğümüze engel sizsiniz… Hayatta ve işyerlerinde ayrımcılığa, mobbinge, şiddete, tacize maruz kalmak istemiyoruz…
Her yıl olduğu gibi bu yıl da büyüyerek, büyüterek erkek-devlet sisteme karşı direnmeye devam edeceğiz. Biz kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinde elimizden alınan haklarımız ve umutlarımızı yeniden alana kadar erkek-devlet sistemle mücadelemiz hep diri olmaya devam edecek
Ancak erkek aklı bugün artık o kurnazlıkta açık şekilde ortalıkta dolanıyor ve biri dönüp de “Ey korkak, iktidarın arkasına saklanmaktan vazgeç” diyemiyor