Deprem bölgelerinde kronik sorunlar kangren haline gelmiş durumda. İnsanlar çadır kentlerde, konteynırlarda yaşama tutunmaya çalışıyor. Çadırkentlerin yağmur, sel sularından sular altında kaldığı haberlerini almaya devam ediyoruz. Çadırlarda, prefabrik evlerde yangın haberlerini almaya devam ediyoruz. Geçen günlerde Samandağ’da prefabrik evde çıkan yangında 2 çocuğun öldüğü haberini aldık
Deprem anı ve sonrasında oluşan yıkım, süreğen hastalığı ve engelli olan bireylerin sağlık hizmetlerine ve ilaç/tıbbi malzemelere diğer bireylere göre daha güçlükle ulaştı hatta ulaşamayanlar mevcut. Keza bir bardak suya muhtaç kaldığımız günlerdi. Sağlık hizmetlerine ulaşamama engelli bireylerin sağlık düzeylerinin daha da kötüye gitmesine sebep oldu
Bugün yaşanan acıların ardından, 'neden' sorularından vazgeçmiyorsak ve depremin tanrısal bir öfkeden kaynaklanmadığını biliyorsak en azından 'çocuk odaklı afet yönetimi' talebini örgütlemekten asla vazgeçmemeliyiz
Daracık çadırların ve konteynerlerin içini o kısıtlı koşullarda kendileri ve çocukları için çiçek bahçesine dönüştürmeye çalışan, çevresindeki kadınlara dokunmaya çalışmaktan ve depremle birlikte yaşadıkları her kaybı paylaşmaktan ve her türlü engellemeye rağmen dayanışmaktan geri durmayan bu kadınlar Virginia Woolf’un ifade etmek istediği gerçekliğin farkındalar
Mevcut iktidarın kadınların haklarını şeriat hükümleriyle meşrulaştırmaya çalışması karşısında öne çıkacak politika, laiklik ekseninde bir saflaşmanın örgütlenmesi olmamalı. Ki hetero-patriyarkanın dünyanın farklı yerlerinde farklı dini-milliyetçi referanslarla kadınların ve LGBTİ+’ların kazanımlarına saldırdığını da göz önünde bulundurduğumuzda, meselenin tek başına laiklik-şeriat ikileminden ele alınamayacağını görüyoruz
Cinsiyet temelli şiddet, dünya çapında yaygın bir insan hakları ihlalidir. Cinsiyet temelli şiddetin kökenleri karmaşıktır ve birçok faktörün etkileşimini içerir. Toplumsal cinsiyet normları, güç dengesizlikleri, ekonomik faktörler ve kültürel inançlar, bu şiddetin sürdürülmesinde rol oynayan etmenler arasındadır. Toplumsal cinsiyet temelli şiddet, genellikle güç dengesizlikleri, cinsiyet normları, kültürel inançlar ve toplumsal yapıdaki eşitsizliklerle ilişkilidir