Kadıneki Yazı,

Yalnız değiliz!


Oya Açan-19 Kas 2023

Yalnız olduğumuzu düşünüyoruz ama değiliz! Yalnız olduğumuzu düşündüğümüz zaman yalnızlaşmaya başlıyoruz aslında. Yalnız değiliz oysa, kendimizi bir başına hissetmemiz bile verili düzenin bize -zorla ya da onaylatarak- içirdikleri sayesinde

“yaşadım, gördüm, anladım her şeyi.


başkalarıydı beni yaşatan, insanlardı.


uzanan her elde iyiliğim var.


yalnızlık ölümdür ölüm.” (Paul Eluard)

İnsan kendini ne zaman ve neden yalnız hisseder? Kolu kanadı kırılmış, tutunacak tek dalı kalmamış, güvenebileceği hiç kimsenin ortalıkta görünmediği zamanlarda ihtiyacı duyulan gerçekte nedir?

İşkencede, zindanda, poliste sorguda... tek başına savaşır kişi. Tek başınadır ama yalnız hissetmeyebilir kendini. Yaptığımızın bilincindeysek, başka bir yerlerde bir şeylerin işletilmeye çalışıldığını biliyorsak, o evleri o odaları, bir zamanlar bizim de adımladığımız o sokakları hayal edebilirsek, geleceğin ellerimizde olduğuna tutkuyla inanırsak işkence de tutsaklık zor gelmez insana.

Pratik içinden geçerek sınanmış her atılım bize yalnız olmadığımızı duyumsatır; pratikle birleşen, pratikte cisimleşen bilinç kolay kolay söküp atılamayacak şekilde kökleşir: “...koşulların değişmesi ile insanın faaliyetinin değişmesinin örtüşmesi ancak devrimci pratik biçiminde kavranıp ussal olarak anlaşılabilir (Marks).” Yani bütün mesele emin olmakta.

Yalnız olduğumuzu düşünüyoruz ama değiliz!

Yalnız olduğumuzu düşündüğümüz zaman yalnızlaşmaya başlıyoruz aslında. Yalnız değiliz oysa, kendimizi bir başına hissetmemiz bile verili düzenin bize -zorla ya da onaylatarak- içirdikleri sayesinde. Her söylene inanma, her duyduğunu süzmeden depolama, algılardan oluşan “hayatta kalma” rehberi sayesinde kendimizi güvende hissediyoruz. Değiliz oysa... Üstümüze kapanıyor insanlıktan çıkışın kapıları; tabii o kapılardan henüz çıkmadıysak!

Kendimizi yalnız hissettiğimizde işte bunlar çıkıyor kişisel dehlizlerimizden...

Neoliberalizm enfeksiyonu

Neoliberal çağın misli misli yaygınlaştırdığı bencillik, bireycilik, “güvenlik” uğruna özgürlüklerden vazgeçme yönelimi içini boşaltıyor insanlığın.

Neoliberal kapitalizm -öncesi de bir yana- son 30-35 yıl içinde kendisini inceden inceye benimsetti. İnsanları bireysel kaygılara odaklayacak her şey tedavüle sokuldu.  Hazcılık, bencillik, kariyer ve köşeyi dönme hırsı her şey haline gelirken insanlığımız adım adım eksildi, hatta çürüdü. Neoliberal kapitalizmin “sisteme uyum sağlayın huzur bulun” propagandası her anımıza sokuşturulmaya çalışıldı. Çekilen bütün acıların kaynağı özelleştirilip bireyselleştirildi. Oysa kolektif acılara ve onu ortadan kaldıracak devrimsel değişikliklere yönelinmedikçe, daha da dibe doğru çekilmeyi ve giderek çürümeyi önleyecek hiçbir mekanizma yok!..

Belirsizlik ve -bırakın yolun sonunu- bir adım ötesinin dahi görülemediği bu kesif ortamda insanlar 'güvenlik'le özgürlük arasına sıkıştırılmış durumda. Güvensiz ve güvencesiz, yarının ne getireceğinden kuşkulu, geleceğe dair umutları söndürülmüş, hayallerini rafa kaldırmış insanlar, kendilerine hayatta kalmanın en “risksiz” yöntemi olarak sunulan kayıtsızlaşma ve kendini akışa bırakma çıpasına sarılmayı tercih ediyor ne yazık ki çoğunlukla...

“Her derde deva” sosyal medya

Toplumsal gerçekliği algılayışımıza ve beklentilerimize hakikati -daha sonra ortaya çıksa da ilk anda insanlara çarpan- kendilerince inşa eden kapitalizmin muazzam yalan makinası, sosyal medya bataklığındaki yankı odaları rehberlik ediyor. Sosyal medyanın bağımlılık yaratan merak duygusunun sürekli canlı tutulması ve orada sergilenen “hayat”ların gerçek olduğunu düşündürerek gıpta edilmesini körükleme işlevi insanların hatırı sayılır bir kısmını teslim almış durumda. Sosyal medyada, gerçek hayatını çok daha yakından bildiğimiz en yakınımızdaki insanların hayatlarının bizimkinden ne kadar “iyi”, “sağlıklı” ve “mutluluk dolu”, “dünyanın yükünü bir yana bırakmış” algısı ustaca içiriliyor. Yayılan bu balonların gerçek olmadığını bildiğimiz halde gıpta etmekten de kendimizi alamıyoruz!

Oysa çoğumuz bu cehennemi koşullarda yaşıyoruz. İşçiysek, emekçiysek, kadınsak, göçmensek ucuz emek olarak iliğimize kadar sömürülüyoruz. “Günü kurtarma” kaygısına öylesine boğulmuşuz ki, bilincimize geçirilen at gözlüklerinin izin verdiği sınırlar dışında hiçbir şeyi göremez olmuşuz.

İşte bu yüzden, kendisini sistem ve rejim karşıtı olarak görenler “klavye solculuğu” diye gayet güzel tarif edilen “muhalefet” tarzının yarattığı hazzı, çok önemli toplumsal bir konuda sosyal medyada bir hashtag yazma ya da “like”lamayı siyasal faaliyet için yeterli bulabiliyorsa vay halimize! Çünkü orada, diğerlerini de kesen, fakat diğerlerinin bunun bilincine varmadıkları bir kaçış söz konusudur. Daha sakin, daha risksiz sulara yelken açma, hem kendini eyleme hem de gelişmelerle soluk alıp verme ihtiyacının en popüler araçlarından biri bu. Okumak bile daha derin ve yoğun bir emek ister çünkü.

Bardağın taştığı yer

Pratik içinden geçerek sınanmış her atılım bize yalnız olmadığımızı söyler. Bu öylesine söylenmiş bir cümle değildir. Bizi büyüten ve eğiten, bilinçlendiren ve ufkumuzu açan diğer pek çok unsura ek olarak toplumsal pratiktir. Bizi biz yapan seçimlerimizin hükmünü yürütmesi de hayatı ve mücadeleyi algılayışımız da buna bağlı olarak şekillenir.

Dünyanın bütün sokakları haftalardır Filistin diye haykırıyorsa yalnız olmadığımızı söylüyordur bize. Savaşa ve acıya kesmiş bir halk 70 yılı aşkındır ihanetlere ve yok sayılmalara rağmen umudunu kesmeden nesiller boyu direniyorsa bundan daha vurgulu ne söyleyebilir bize yalnız olmadığımızı?..

Bu barbarlık çağında kayıtsızlık ve “tarafsızlık”la insan olma/insan kalma çabası arasındaki salıncak kimin için ne zaman nerede durur bilinmez. Yalnız görünen o ki, sermayenin hizmetindeki propaganda aygıtlarının pompaladığı yalan ve manipülasyonlara bilinçli ya da bilinçsiz yandaşlık hükmünü yürüttükçe insanlığı yutan bu bok çukuru daha da derinleşecek. Ama her şeye rağmen yalnız değiliz ve eninde sonunda kazananlar tarihin doğru tarafında duranlar olacak.


Etiketler : Filistin, Filistinli kadınlar, Örgütlü mücadele, Asla yalnız yürümeyeceksin,


...

Oya Açan