Kadıneki Yazı,

İktidarın genelden yerele kadınlara yönelik politikaları


Ezgi Sıla Demir-31 Mar 2024

Mevcut sistemin kadına vaat ettiği tablo ve yaşam, kadın derneklerini kapatmak, yaşam hakkını koruyamamak ve katledilmesine zemin hazırlamak, medeni kanunda yapılan aleyhte hamleler, istismar affı, miras hakkına müdahale, makbul kadın makbul aile ve diyanet üçgenine hapsetmek, gözaltılar, tutuklamalar, düşünce ve ifade özgürlüğü ihlalleri, yargı tacizleridir

Malum 31 Mart 2024 yerel yönetim seçimlerine çok az bir zaman kaldı. Haliyle ülkenin yoğunluklu olarak gündemi seçim…

Bu zamana kadar yoğunluklu olarak yerel seçimlerin dengelerinden, politik ve siyasi stratejilerinden, partilerin kaybettirme kazanma denklemlerinden vb. birçok şey tartışıldı konuşuldu. Propaganda araçlarından, kitle ile iletişim kurma yöntemlerine kadar birçok açıdan çok da güncellenmeyen bir sürecin bıkkınlık hissiyatı sanırım toplumda birçok kişinin temel hissiyatıdır. Ekonominin zaten çokça toplumu etkilediği temel ihtiyaçların bile oldukça zor karşılandığı bir süreçte bu propaganda süreci kuşkusuz sistem partilerinin ve iktidarın değişmeyen tarzıyla nasıl bıkkınlık getirmesin ki?

Bu sığlık kadınlara, gençlere, çocuklara yeni ne vadedebilir ki? Ufuk açıcı olmayan, iradelerin yok sayıldığı, anti-demokratik, kadını ve çocuğu görmeyen, güvenli bir şehirde yaşama hakları yok edilmeye yüz tutmuşken yeniden vaat edecekleri başka ne olabilir? Elbette ki geçmişin tekerrürü, git gide daha otonomlaşan, muhafazakârlaşan, baskıcı bir iktidar ve değişmeyen muhalefet tarzı bizlere kapatılma dışında bir şey vadedemez, vadedemiyor…

Yerel yönetim seçimlerinin arifesinde bu yazıyı yazarken biraz seçim ve istatistiki tartışmaların ötesinde önemli olduğunu düşündüğüm birkaç noktaya dikkat çekmek istiyorum. Seçime az bir zaman kala İktidarın 22 yıl boyunca genelde ve yerelde kadınlara yönelik politikaları neler oldu diye düşünmeden geçemiyoruz elbette.

Son 22 yılda tespit edilebildiği kadarıyla 7 binden fazla kadın erkek şiddeti sonucu yaşamını yitirmiş katledilmiştir. İzlenen politikalara, toplumu yönetme yöntemine ve zihniyete bakıldığı zaman bu verilerin cevabı ortaya çıkmaktadır. Siyasi partiler iktidara gelene kadar dillerine pelesenk ettiği, sadece propaganda aracı olarak işlevsel olan demokrasi, Avrupa Birliği standartları vs. Kavramları kullanmaktan hiç imtina etmezler. İktidara gelince işin rengi ortaya çıkar. Mesele burada köprüyü geçmek. Hedef veya amaç kadın erkek eşitliği olan bir toplum yaratmak değildir (ki bunun çok uzağındayız). Bu konuyla ilgili Kendi siyasi perspektiflerinde ısrarlı oldukları alanlar vardır. Hedef aldıkları alanlarda özellikle makbul görülen aile ve kadın profili bellidir. Bu makbul formlar karşısında yer alan ve eleştiren kadınlar ya da kadın alanında çalışan kurumlar hedef haline getirilir. Bunca yıldır sistematik bir şekilde haksız gözaltılar, tutuklamalar ve yargı tacizlerinin devam etmesi de bu politikaların izdüşümüdür.

2002-2023 yılları arasında şöyle bir kronoloji yapılsa;

* 2007 yılı itibariyle diyanet işleriyle birlikte aile ve evlilikler üzerine geliştirilmeye başlanan çeşitli projeler (“Aile İrşat ve Rehberlik Bürosu”, “Alo Fetva Hattı")

* 2008'de Diyanet'in hazırladığı “Evlilik Rehberi” kitapçıkları

* Milli Eğitim ile Diyanet arasında imzalanan aile eğitim protokolleri

* 2011 yılında Aile Bakanlığı’ndan “kadın” kelimesinin çıkarılması

* 2012 yılında “her kürtaj bir Uludere’dir” söylemi

* 2013 yılında Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı Aile ve Toplum Hizmetleri Genel Müdürlüğü ile Diyanet arasında imzalanan “Aile Eğitim Programı’na dair iş birliği protokolü, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından 4-6 yaş grubundaki çocuklara yönelik “Kur’an Kursları Okul Öncesi Din Eğitimi Projesi” uygulaması ile sünniliği kapsayan dini eğitimler

* 2013 yılında “kadın mıdır kız mıdır” açıklamaları

* 2014 yılında mülkiyet yasasında da yapılan birtakım değişikliklerle ucu açık bir şekilde “Ehil çocuğa bırakılması” ibaresi değişimi.

* 2014 yılında cinsel saldırı taciz suçuyla ilgili yapılan değişiklik. Cinsel saldırının suçun hafif şekli gibi bir ibareyle düzenlenmesi

* 2015 yılında dini nikahın suç olmaktan çıkarılması

* Çocuk yaşta evliliklerin önünün açılması ve rıza yaşı tartışmalarının başlatılması

* 2016 sonrası süreç OHAL, kapatılan kurumlar, KHK’lar ile ihraç edilen binlerce insan, atanan kayyumlar ve kapatılan kadın kurumları

* 2021 İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılması.

* Nafaka ile ilgili sürdürülen tartışmalar hala devam ediyor.

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre; 2009'da 109, 2010'da 180, 2011'de 121, 2012'de 210, 2013'te 237, 2014'te 294, 2015'te 303, 2016'da 328, 2017'de 409, 2018'de 440, 2019'da 474, 2020 yılında 300, 2021'de 280, 2022'de 334, 2023'te 315 kadın erkekler tarafından katledildi. 

Tüm bu yaşananlar adım adım 22 yılda bu tablonun nasıl oluştuğunu gözler önüne seriyor. Mevcut sistemin kadına vaat ettiği tablo ve yaşam, kadın derneklerini kapatmak, yaşam hakkını koruyamamak ve katledilmesine zemin hazırlamak, medeni kanunda yapılan aleyhte hamleler, istismar affı, miras hakkına müdahale, makbul kadın makbul aile ve diyanet üçgenine hapsetmek, gözaltılar, tutuklamalar, düşünce ve ifade özgürlüğü ihlalleri, yargı tacizleridir.

Nitekim kadınlar tekçi, milliyetçi, cinsiyetçi, ayrımcı politikalara ve bu erkek sisteme karşı dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmüştür. Bu 22 yılda kadınlar haklarına ve yaşamlarına sahip çıktı, çıkmaya devam ediyor. Kadınlar baskı, şiddet, tehdit, işsizlik, yoksulluk ve katliamlara rağmen özgürlükten ve eşitlikten vazgeçmedi. Vazgeçmeyecektir.


Etiketler : Kadın Mücadelesi, Eşbaşkanlık, jineoloji, Kadın bilimi,


...

Ezgi Sıla Demir