Kadınlar bu hakikat arayışının öncüleri, direnenleri ve aynı zamanda kaybedilenleri oldu maalesef. Kaybedilen kadınlar 90’lı yıllarda bir sistematiğin içinde kaybedildiler ve faili meçhul bırakıldılar. Akıbeti bilinmeyen onca insanın arasında kadınların sayısı da oldukça fazla
Cumartesi Anneleri’nin birçoğunun ömürleri evlatlarının kemiklerini ararken bitti maalesef. Evlatlarının kemiklerini toprağa kavuşturup onların da bir mezarı olsun diyen anneler, bu kutuplaştırıcı siyaset içinde birçok ayrıma, şiddete, yasaklamalara, kötü muameleye, kolluk şiddetine, gözaltılara maruz bırakıldı
Kadınların yaşamını elinden alabilme gücünü kendinde bulan erkek akla karşı hukuki olarak bir yaptırım uygulanmıyor oluşu, uygulansa bile kadınların ve kamuoyunun yoğun tepkileri ile söz konusu oluyor olması demokrasinin, hukukun donup kaldığı bir sistemin sonuçlarıdır
Unutmamak ve her an hatırlatmak lazım ki bu seçim nefes almanın yollarını açıyor. Bu seçimde oylar kadınların kendine verdiği oydur, iradesidir, var olmasıdır
Toplumda erkek egemen bakış bağışıklık kazandığı için, kadına ilişkin körlüğü kırmak atomu parçalamak kadar zor bir iştir. Bu körlüğü kırmak büyük entelektüel çaba harcamayı, mücadele etmeyi ve egemen erkekliği yıkmayı gerektirir.
Bir nevi toplumun “ideolojik fethi” gerçekleştirilmeye çalışılmaktadır. Bu fetih son yıllarda özellikle toplumsal cinsiyet, kadın özgürlük ve kimlik (etnik, cins) mücadelesi özelinde yapılmaya çalışılmaktadır
Yıllarca toplumda ki bireyler şiddetin fiziksel olacağına o kadar alıştırılmış, kabullendirilmiş, normalleştirilmiş ki diğer şiddet türlerinin bazen şiddet olduğunun bile farkına varılamıyor
Jineoloji toplumsal olarak inşa edilen kadını, bağışıklık kazanan erilliği, tüm eşitsizlikleri, kölelikleri, despotlukları, faşizmi ve militarizmi besleyen ilişki ağını çözmek ve parçalanmak zorunda olduğumuzu söylüyor