Kadıneki Yazı,

Sakinelerden Sevelere özgür yaşam mücadelesi


Ebru Günay-01 Oca 2022

Tarih 9 Ocak 2013, Diyarbakır Cezaevi’ndeyiz. Sabah günlük rutine uyandığımızı düşündüğümüz bir günde Paris Katliamının haberini almıştık... Ne acıdır ki biz bu kahredici haberi Seve Demir ile izlemiştik

Tarih 9 Ocak 2013, Diyarbakır Cezaevi’ndeyiz. Sabah günlük rutine uyandığımızı düşündüğümüz bir günde Paris Katliamının haberini almıştık. Sakine, Leyla ve Fidan’ın katledildiğine inanmayarak yine gerçek dışı bir haber dedik. Ancak saatler ilerledikçe hiçbirimizin inanmak istemediği acı haberin gerçek olduğunu anladık. Hepimiz için akıl almaz ve inanılmaz bir olaydı. Ne acıdır ki biz bu kahredici haberi Seve Demir ile izlemiştik.

Sakine’nin erkek-devlet şiddetine meydan okuduğu Amed Zindanı’nda böylesi bir haberi almanın yarattığı etkiyi herkes tahmin edebilir. Koşullar ve imkanlar el verdikçe televizyonlardan o süreci izlemeye çalıştık. Ama hiçbirimiz 5 Ocak 2016’da yani tam 3 yıl sonra orada birlikte kaldığımız yol arkadaşımız Seve Demir’i de benzer bir katliamda kaybedeceğimizi bilmeden o günleri geçirdik.

Katliam sonrasına dair kuşkusuz söylenecek çok söz var; hukuksuzluklar, faillerin hesap vermemesi, gerçeklerin üzerinin örtülmesi, cezasızlık politikaları… Anlatmakla bitmez. İşin hukuki yönünün yansıra kadınların hedef alınması ve seçilen isimler aslında bizlere çok şey anlatıyor. Ve tabi ki cinayetin Paris’te gerçekleşmesi ise başka dikkat çekici taraf. Paris ezilen ve mücadele eden grupların sığındığı önemli Avrupa kentlerinden biri, özellikle otoriter, baskıcı yapılara karşı özgürlük mücadelesi verenlerin sığındığı bir kent. Ama aynı zamanda tarihte önemli siyasi cinayetlerin de yaşandığı bir yer. Çoğunlukla da aydınlanmayan, üzerleri örtülen, devletlerin korunduğu ve tetikçilerin sırları ile beraber susturulduğu bir yer. Kuşkusuz en dikkat çekici özelliği bu suikastın ANC aktivisti Dulcie September cinayeti ile benzerliğidir. O da Güney Afrika’da Nelson Mandela ile barış görüşmeleri devam ederken Paris’te katledilmişti.

Barış umudunun en çok yeşerdiği zamanlarda Sakine Cansız, Leyla Şaylemez ve Fidan Doğan’ın hedef alınması da tesadüf değildi. İmralı adasında Abdullah Öcalan’la barış görüşmelerin yapıldığı süreçte bu cinayetlerin işlenmesinin asıl hedefinin barış olduğu tartışmasızdır. Sakine Cansız’ın hep kavga olan yaşamı ve kadın özgürlük mücadelesindeki rolü herkesçe biliniyor. Ömrünü kadın mücadelesine, özgürlüğüne ve barışa adayan üç Kürt kadının hedef alınması da erkek-devlet aklının bir retoriği. Bütün özgürlük ve barış mücadelelerinde kadınların ısrarı ve rolü tarih sayfalarından biliniyor. Çünkü savaşın toplumlardaki yıkımını en iyi bilenler biz kadınlarız.

Savaşın toplumda yarattığı militarizmin ilk hedefinin kadınlar olduğunu her gün yeniden deneyimleyerek öğreniyoruz. Özel savaş politikaları ile kadınlara yönelik taciz, tecavüz ve cinayetlerin planlandığını ve faillerin korunduğunu hatta ödüllendirildiğini tüm kadınlar biliyor, bunlara karşı da durmaksızın bir mücadele halinde.

Erkek-devlet aklına karşı mücadelede hayatı boyunca bir gün bile geri durmayan Seve Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar’ın Silopi’de katledilmesi de savaş politikalarının ve en önemlisi tecrit politikalarının sonucuydu. İktidarın savaş politikalarının devamı olarak derinleştirdiği İmralı tecrit sisteminin topluma en somut yansıdığı süreç olan kent ablukalarında katledildi her üç arkadaşımız.

İmralı tecrit sisteminin, sokağa çıkma yasağı, katliam, abluka olarak topluma yayıldığı, insanların evlerine hapsedilmeye çalışıldığı, temel ihtiyaçları için bile sokağa çıkanların katledildiği, özetle “ya evinde tecrit ile yaşayacaksın ya da katledileceksiniz” zorbalığının dayatıldığı zamanlarda zırhlı bir araçtan açılan ateşle 5 Ocak 2016’da katledildi Seve Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar.

Üç yıl arayla Kürt kadın siyasetçilerin hedef alınması kuşkusuz tesadüf değildi. Her iki katliamda da aynı erkek-devlet aklı devredeydi. Savaştan beslenen, kadınlara ve onların özgürlük aşkına düşman erkek-devlet aklı çareyi hep olduğu gibi öldürmekte bulmuştu.

Sakine, Leyla, Fidan, Seve, Fatma ve Pakize’nin tek tek hayat öykülerine baktığımızda biz kadınlara çok şey anlatıyor ve öğretiyor. Cezaevleri, işkence, sürgün, katliam ama aynı zamanda tüm bunlara karşıda büyük bir karşı çıkış, direniş, mücadele ve en önemlisi de kadın yoldaşlığı ve sevgisi. Erkek-devlet aklını korkutacak her şey… İşte tam da bu nedenle Ortaçağ’daki cadı avlarını aratmayacak nitelikte katliamalar…

Kadın kazanımlarına saldırıların kesintisiz devam ettiği zamanlarda, bu katliam dosyalarının da tüm kadına yönelik suçlarda olduğu gibi cezasız bırakılması, hakikatlerin açığa çıkmaması elbette ki iktidarların kadın düşmanı politikalarından bağımsız değildir.

Sakinelerin ve Sevelerin katledilmesi Kürt kadın mücadelesi ve Kürtlerle tarihsel barış perspektifine yönelmiş bir darbeydi. Kadınların onları büyük sahiplenmesi, anılarını yaşatma çabası, temsil ettikleri tüm bu değerlerle yaşama ısrarı Kürt Kadın Hareketinin hedeflediği özgür yaşamı inşa etme mücadelesinin en dinamik, devrimci ruhu olmuştur. Kadın özgürlüğüne dayanan bir toplum yaratmak, onların anılarına bağlılığın gereğidir. Bunun için onların hem bizzat yaptığı hem de işaret ettiği yol, tüm gerici, erkek egemenlikçi anlayışlarla mücadele etmektir.

Biz kadınlar kendimizi daha çok örgütleyerek ve eylemli kılarak, katillerden ve zalimlerden hesap soracağız.

Sakine Cansız, Fidan Doğan, Leyla Şaylemez ile Seve Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar’ı sevgiyle, özlemle anıyoruz.

*HDP Parti Sözcüsü ve Mardin Milletvekili


Etiketler : Fidan Doğan, Leyla Şaylemez, Seve Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar, Paris katliamı, Silopi katliamı, Sakine Cansız,


...

Ebru Günay