Kadıneki Çeviri,

Politik Bir Disiplin Alanı Olarak Saç


Jana Nakhal-20 Ağu 2023

Saç kişisel, mahrem ya da kamusaldır. Saç aynı zamanda politik bir yapıya sahiptir, biz öyle olmasını istediğimiz için değil, sömürgecilik ve ataerkillik onu öyle kıldığı için

Güzellik ürünlerinde "saç bakımı "ndan söz edildiğinde, bu sözcük dolaylı olarak "başı örten saç" anlamına gelir. Bunun ötesindeki her şey yok hükmündedir, kabul görmez. Öyledir de çünkü bedensel saçlar ataerkil bakışın kontrolü altındadır; kadın bedenlerini kategorize etmek, yönetmek, disipline etmek ve bedenleri kontrol etmek için kullanılan faktörlerden biridir. Ataerkil sistem, kadın-erkek ikiliğinden başlayarak, güzelliğin tanımı ya da yokluğu, bireylerin cinselliği ya da yokluğuna kadar saçı -kesimi, rengi, kıvrıklığı/zarifliği, varlığı ya da yokluğu, beden üzerindeki konumu- bireyin toplumsal cinsiyetini, sınıfsal konumunu ve dayatılan toplumsal cinsiyete uyumunu kontrol etmek için kullanır.

Bu metin aracılığıyla, ataerkil sistemin bedenler üzerindeki kontrol ve disipline etme pratiklerini saç üzerinden tartışacağız. Sürekli bir "kadınlık" yaratma ve onu koruma çabası içinde gözetlenen, kontrol edilen ve disipline edilen kadın bedenlerine odaklanacağız.

Saçı bir beden disiplini aracı olarak okumamız sayesinde, onu bir boyun eğdirme alanı olarak bedenin bir başka yeniden eklemlenmesi olarak görüyoruz. Sonuç olarak bu makalede soruyoruz: "Kadınlık" anlayışı ve "dişi" yaratma süreci, bir yandan kadınların bedenleri üzerinde bir boyun eğdirme ve kontrol aracı, diğer yandan da onları kusurlu bedenler olarak resmetme aracı olarak nasıl kullanılıyor? Bu soruyu Michel Foucault'nun iktidar anlayışı ve mevcut iktidar, hegemonya ve disipline etme dinamiklerinin ürettiği şiddet deneyimlerimiz üzerinden yanıtlamaya çalışacağız.

Foucault'cu terimlerle, iktidar bedenleri disiplin alanları olarak ele alır. Bazı rejimler kamusal işkence ve cezalandırma pratiklerini kaldırmaya zorlandıklarında, enerjilerini, görünürde şiddet araçları olmaksızın iktidarına tabi olan uysal bedeni üretmeye yöneltmişlerdir. Bu bağlamda bedenler üzerindeki otorite, "direniş yaratan geleneksel sürtüşme olmaksızın" mevcuttur. Hegemonyanın kadınların ve sömürgeleştirilmiş halkların bedenleriyle ilgilenme biçiminden, saç yoluyla disiplinci bedeni yaratmaya çalıştığı açıkça görülmektedir. Eril mantığın bedeni kaplayan saçları sınıflandırmasında çarpıcı olan, saçın iki aşamada sınıflandırılmasıdır: saçın neye benzemesi gerektiği ve nerede uzayıp uzamayacağı.

Kadınlara disiplini "öğretme" ve onları "uyumlu bedenler" haline getirme çerçevesinde, kadınlara küçük yaşlardan itibaren sadece nasıl hareket etmeleri ve davranmaları gerektiği değil, saçlarının nasıl olması ve olmaması gerektiği de öğretilir. Bu anlamda "kadınlık" bir yandan davranışı, diğer yandan da saçın biçimini, varlığını ya da yokluğunu sınıflandırmak için kullanılan araçlardan biridir.

Saç, toplumsal cinsiyet yaratma sürecinin bir parçasıdır, yani kadın-erkek ikiliği bedenin ne ölçüde saçla kaplı olduğuyla yakından ilişkilidir. Ataerkil sistem saç aracılığıyla kadın ve erkek arasında ayrım yapar. Böylece bedenlerinde daha fazla saç olan ya da saç dağılımı farklı olan (örneğin kafada daha az ve/veya yüzde daha fazla saç gibi) kadınları daha az "kadınsı", bedenleri daha az saçla kaplı olan/olmayan erkekleri ise daha az "erkeksi" kılar.

Böylece kadınlık ve erkekliğin ikili paradigmasını kanıtlıyor ve onları birbirinden gerçek dışı bir şekilde ayırıyor. Böylece ikili olmayan, trans, queer ve bedenlerini bu ikiliğe tabi tutmamayı seçen kadınların bedenleri reddedilir, çünkü sistem bu iki kategorinin dışında hiçbir şeyi kabul edemez. Burada itaatkâr bedenler sadece davranışları, hareketleri ve cinsellikleriyle değil, aynı zamanda şekilleri ve üzerlerini örten saçlarıyla da şekillendiriliyor.

Buradaki disiplin, cis erkeklerin bedenlerine kıyasla kadınların, queer bireylerin ve trans kadınların bedenleri üzerinde daha büyük, daha sert ve daha katı bir şekilde uygulanıyor. Bu da sistemin kadınların, queer bireylerin ve trans kadınların bedenlerini heteroseksüel erkeklerin bedenlerinden daha büyük ölçüde uyarlamaya çalıştığı anlamına geliyor. Bu açıdan bakıldığında, kadınlığın nasıl etkili bir sosyal kontrol biçimi olduğunu görebiliriz.

Özellikle kadınların, queer bireylerin ve sömürgeleştirilmiş halkların bedenleri bu iktidar ilişkisinin ve uygulamasının alanıdır. Foucault’cu teorilere dayanarak, bedenlerimiz ataerkil bağlamda 'aşırı' bir cinsel varlık olarak okunan bir 'metin'dir. Bu aşırılık, yani bu bedenin maruz kaldığı disiplinsizlik, onu "ötekileştirme" biçimlerinden biridir. Bu nedenle, cinselliği nedeniyle cezalandırılması ve ehlileştirilmesi için disipline edilmesi, budanması ve kontrol edilmesi gerekir.

Bu anlamda, saçlarımızın biçimi ve varlığı ya da yokluğu, kişisel ve bireysel seçimlerin değil, "ideal kadın bedenini inşa etme" sürecinin bir sonucudur. Jacques Lacan, bedenin birincil değil ikincil olduğunu, yani bedenin olmadığını ama olduğunu söyler. Bu yapının ya da anatominin kader değil, söylem olduğunu söyler: Toplumsal cinsiyet nasıl toplumsal bir kurguysa, bedenlerimiz de öyledir. Yani ya egemen sistem tarafından ya da bizim tarafımızdan inşa edilir, biçimlendirilir. Ve egemen sistem bugün en güçlüsü olduğu için, her aşamada ve her kesişme noktasında, bireylerin, toplulukların ve halkların bedenlerini şekillendirmeyi ve tanımlamayı ve böylece bu inşayı birincil gibi göstermeyi başarıyor.

Foucault'nun panoptikon kavramını kullanmasına dönersek. Panoptikon, kadınların kendi aralarında öteki için bir gözetleme kulesine dönüşmesi yoluyla toplumsal olarak yeniden üretilir. Ötekinin bedenini, boyutunu ve şeklini, onu örten saçlarını gözlemleyerek ve erkek bakışını kabul ederek ondan kurtulması ya da onu kesmesi için baskı yapar.

Bu bağlamda, değiştirilmesi gereken, "iyileştirilmesi" gereken bedenlerin, "kadınlığını" korumak için sürekli olarak gizlenmesi ve görünümünün izlenmesi gereken bir doğum kusurunun olduğu eksik bedenler olduğunu görmek önemlidir. Dolayısıyla, kadınlık "süreci" kadınları bedenlerine yabancılaştıran ve onları acizleştirirken kendilerini kusurlu hissetmelerine neden olan bir süreçtir. Özellikle de bu süreç için gerekli ekonomik kapasiteye, zamana ya da herhangi bir lüks ve ayrıcalığa sahip olmayanları.

Bedenle ilgili ataerkil değerlere boyun eğmeyen bireylere yönelik işkence ve şiddetin kamusal pratiklerinin olmaması, onların bedenleri ve pratikleriyle özgür oldukları anlamına gelmiyor. Gerçekte, başka türden bir cezalandırmayla yüzleşmek zorunda kalıyorlar. Kıvırcık saçlarımızın aşağılanması, saçlarımız bedenimizin örtülmemesi gereken yerlerini örttüğünde karşılaştığımız çatık kaşlı bakışlar, bu cezalandırmanın yalnızca bir biçimidir.

Ataerkillik altında beden kamu malıdır -özellikle de sömürgeleştirilmiş toplulukların bedeni. Yani, beden toplumun malıdır; toplum bedenin neye benzediğini belirleme, onu kontrol etme, ona hükmetme ve beden kendi standartlarına uymamaya karar verdiğinde onu reddetme gücüne sahiptir. Saç kişisel, mahrem ya da kamusaldır. Saç aynı zamanda politik bir yapıya sahiptir, biz öyle olmasını istediğimiz için değil, sömürgecilik ve ataerkillik onu öyle kıldığı için.

*Çeviri: Jin Dergi

*Kaynak: https://capiremov.org/en/analysis/hair-as-a-political-space-of-discipline/


Etiketler : Kadın bedeni, Biyopolitika, politik bir nesne olarak saç,


...

Jana Nakhal