Kadıneki Yazı,

Özsavunma zihniyette başlar


Zeynep Altınkaynak-15 Mar 2022

Özcesi varlık düşünsel bir güçle donanmadan, fikir ve yaşam felsefesi savunulmadan fiziksel savunma haklı, yerinde fakat geçici ve lokal bir çözüm olarak kalır

Fikrimizin, sözümüzün ve eylememizin sınırları aştığı bir 8 Mart’ı daha geride bıraktık. Aşılan salt ülke sınırları değildi, kadın özgürlük mücadeleleri arasında nicedir tartışma konusu olan ve aşılması yönünde güçlü bir irade beyanıyla çalışmalar yürütülen "sınırların" aşılmaya başlandığı bir 8 Mart’tı geride bıraktığımız…

Zira örgütlü mücadelelerimiz her ne kadar fikirsel, kültürel, sosyolojik farklıklar içerse de erkek egemenlikli zihniyete karşı yürüttüğü mücadelede, ortaklaştığı paydalarla ve bu paydaların gücü oranında sonuç alıcı olabilmekte. Gulabi Gang’ın, RAWA’nın gücü Kürdistan’da büyürken, Rojava Kadın Devriminin gücü Şili’de taçlanmakta, baktığımız yönler ayrı olsa da çıkış noktamız aynı, dincilik, milliyetçilik veya cinsiyetçilik içerilmiş bilimcilikle, bu zihniyetle ve sonuçlarıyla mücadele etmek hatta tabiri caizse çarpışmak…

Evet, yaşadığımız fikir fikire, göğüs göğüse bir çarpışmadır. Erkek egemenliğinin her dilden ve her renkten türevleri, 21. yy’in gittikçe büyüyen ve kazanımlarının gücüyle donanan kadın özgürlük mücadelelerine karşı oldukça kapsamlı ve de örgütlü bir saldırı konsepti yürütmekte. Tüm aygıtlarını, -hanelerini bu yönde yeniden tanzim etmekte, zihniyette, dilde ve yaşamda kadın kırımını normalleştirmektedir. Cinsiyetçiliğin alabildiğine normalleştirildiği, feodal ahlak anlayışının geleneksel uygulamalarını geride bırakan, modernizmin ve bilimciliğin tüm ince yöntemleri ve kurnazlığını donanmış örgütlü bir saldırı ile karşı karşıyayız. Gücümüze ve kazanımlarımıza yönelik bu örgütlü saldırının boşa çıkarılması da örgütlü ve ortaklaşmış bir mücadele hattından geçmektedir.

Tam da bu çarpışma halinde, özsavunma kavramının önemi bir kere daha ortaya çıkmakta. Üzerine sıkça tartışma yürütülen bir kavram özsavunma. Özellikle kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetlerinde "yasal" bir hak olarak tanınmış meşru müdafaa kavramıyla sıkça benzeştirilen fakat kanımca benzeştirilmekten çok karıştırılan bir kavram.

Zira meşru müdafaa olası bir saldırı durumunda, "kendini" savunmanın meşruluğunu hukuka uygunluk olarak benimseyen bir kavram. Fiili ve fiziki bir saldırı esnasında "kendini" savunmaktan bahsediyor özcesi. Aynı zamanda, meşru müdafaa hakkını tanımlayan ilgili maddede, "haksız saldırı" belirtmesi özel vurgulanmış. Saldırının haklılığı ve haksızlığının ölçütü ise erkek egemenlikli iktidarın rahminde yuvalanmış siyasal iktidar ve hukuk normları. Bu sebepledir kamuoyunda da genişçe yer almış pek çok olayda, kadının meşru müdafaası hukuka uygunluk sebebi olarak kabul edilmemiş ve kadınlar astronomik cezalara çarptırılmıştır.

Özsavunma ise salt fiziki savunmayı içeren bir kavram olmayıp, onu da kapsamakla birlikte, savunmanın ilk ilkesinin öz’ünü savunmaktan geçtiğini vurgulayan daha geniş bir kavrayış. Klasik özcülüğe düşmeden, doğadaki her canlının varlığını ve varlık dinamiklerini korumak için benimsediği bir süreçtir. Gül-diken teorisi bu konuda en sık örnek verilen ikilemdir. İnsanda işleyen süreç ise geri kalan canlılardan farklıdır. Özelde erkek egemenlikli uygarlığın ve haliyle devletli uygarlığın başlangıcından sonra insan-bireyi ve toplumsallığı salt fiziki saldırılarla değil, bunun çok ötesinde zihinsel, ruhsal bir saldırı süreciyle yüz yüze kaldı. Ana soylu toplumun karşı karşıya kaldığı ilk saldırı fiziki değil, fikirseldi. Erkek egemenliğin ilk saldırdığı nokta, ana-kadın, ana-tanrıça etrafında örülen, birleşen toplumsallık ve bu toplumsallığın maddi-manevi kültürel birikimleriydi. Zihinsel güç, direnç, komünalite kırıldıktan sonra fiziki saldırılar silsilesi başladı ve uygarlığın erkek egemenlikli yüzü 5 bin yıldır kendini bunun üzerine kurguladı. Dolayısıyla uygarlığın demokratik yüzünün tek kurtuluş yolu özsavunmadan geçti.

Kadın özgürlük mücadeleleri açısından özsavunma her iki anlamıyla da hayati önemde olageldi. Şahmaran'ın öyküsünde saklı olan şifre özsavunmanın yaşamsallığıdır. Yerin yedi kat altında yaşayan Şahmaran'ın bilgeliği, sırları ve örgütlülüğü özsavunmasıdır ve bu savunma erkek egemenliğinin temsilcisi Cemset’in sırları öğrenmesiyle kırılır. Sorka Alem efsanesinde zorla Makedon askerleriyle evlendirilmek istenen Kürt kızlarının, savunması eritilmek istenen etnik ve kültürel bir damarın savunulmasıdır. Hindistan’da kadına ve çocuklara yönelik şiddetle mücadele eden Gulabilerin temel yaşam felsefesi adaleti sağlamak ve bu adaleti toplumsallaştırmaktır. Özcesi varlık düşünsel bir güçle donanmadan, fikir ve yaşam felsefesi savunulmadan fiziksel savunma haklı, yerinde fakat geçici ve lokal bir çözüm olarak kalır.

Bu sebepledir özsavunma salt bireysel değil örgütlü bir süreç ve mücadele işidir. Kavram meşru müdafaanın, kendini savunmanın çok ötesinde örgütlülük ve birleşik güç isteyen bir yerde durmaktadır. Erkek egemenlikli zihniyete karşı özsavunma zihniyette, kendini eril düşünceden ve onun her türlü düşünce kalıplarından kurtarmakla başlar. Önümüze çizilen dikenli yollardan yürümemekte ısrar etmekle başlar. Bu zihniyetin tüm argümanları eliyle ruhumuzda yarattığı tahribatlara karşı kendini savunmakla başlar. Fiziki savunma da bununla iç içe tartışılarak anlam bulacak bir süreçtir. En önemlisi de özsavunma salt bireysel değil, bunu da kapsayarak toplumsal ve kolektif bir sürecin işidir.

Başa dönecek olursak, günlük olarak yaşadığımız, yüz yüze kaldığımız eril saldırı zincirini ancak birleşikleşen ve kolektif bir mücadele hattıyla kırabiliriz. Biz kavramları tartışadururken, cinsiyetçilik günlük hatta anlık olarak kendini güncellemekte. Bu sebeple kadın özgürlükçü yaşamı savunmak düsturumuz oldukça, tüm farklılıklarımızı da koruyarak buluşacağımız ortak paydalar örgütlü gücümüzü daha sonuç alıcı kılacaktır.


Etiketler : Özsavunma, meşru müdafaa, Özsavunma haktır,


...

Zeynep Altınkaynak