Kadıneki Yazı,

Ekim, sonbahar ve Nagihan…


Zuhal Atlan-15 Eki 2022

Cenazeye yönelik her engellemenin sebebi tam olarak bu korku. Çünkü Nagihan haklı ve Nagihan’ın savundukları onu katletmekle bitmeyecek; düşünceleri, yazdıkları devam edecek

Ekim ayındayız, sonbaharın ikinci ayında. Her ne kadar iklim değişikliğinden dolayı yaz ve kış birbirine girmiş olsa da; kimi yerlerde hâlâ yazken, kimi yerlerde aniden kış mevsimine geçilse de Ekim demek sonbahar demek. İlkbaharda filizlenip yeşillenen, yazın börtü böceğin üzerinde kanatlandığı yaprakların sararıp kuruyarak yere düştüğü ay...

Mevsimlerin kendine has özellikleri insan ruhunu da etkilermiş. Sonbahar çoğumuz için kendimize yöneldiğimiz, zaman zaman hüzünlendiğimiz, buruk sevinçler yaşadığımız, üzerimize çöken sisin hiç bitmeyeceğini düşündüren, yaşamın yoruculuğu içinde yalnızlığımızla baş başa kaldığımız bir mevsim mesela. Eylül ortalarında başlayan bu hâl, Ekim ile devam ediyor, Kasım’da ise doruğa varıyor.

Benim için başka bir anlamı daha var Ekim’in. 5 Ekim, 10 Ekim, 19 Ekim, 29 Ekim. Şimdi bunlara 4 Ekim de eklendi. Kimi tarihler vardır ki hayatımızda bir dönüm noktasıdır. Hatta kimi anlar, saniyeler, saliseler… Akrep, yelkovanın hiç durmayarak hareket etmesini izleyedursun, hızla akan yaşamımızda unutamadığımız bazı an’lar vardır. Bazen bir anı belleğimizden silerek yaşanmamış kabul etmek isteriz, bazen de bir anın durması ve hiç bitmemesi için dünyaları vermeye hazır olduğumuzu hissederiz. Ekim ayının da böyle bir anlamı var benim için. Hiç bitmeyecekmiş gibi bitmesi…

Bu yılın Ekim ayında yine an’lardan birine tanıklık ettim. 29 Ekim’de 37 yaşına girecek olan abimin cezaevi açık görüşü için Elazığ Cezaevi’ne giderken yurtdışından bir numara ile arandım. Açtığım telefonun diğer ucunda ağlayan birinin ses tonuyla “Nagihan ile ilgili yazılan doğru mu?” diye benden teyit istiyordu. Tarih 4 Ekim…

Telefonu kapatır kapatmaz twittera göz attım ve Nagihan Akarsel’in kurşunlanarak katledildiği yazıyordu. Haberden sonra abimizi göreceğimiz için güle oynaya gittiğimiz Elazığ yolu bitmek bilmeyen bir çileye dönüştü ki bu çile Nagihan’ın cenazesinin bir türlü memleketi Konya’ya ulaşamamasına dek sürdü.

Nagihan’ın düşüncesinden korkanların cenazesinden de korkması şaşırtıcı olmasa gerek. Onun mücadelesini savunan kadınların tek yürek olup onu sonsuzluğa uğurlayacağını biliyorlar çünkü. O yüzden değil mi ki hedef alınıp sırtından vurulması!

“Sırtından vurulmak” amiyane tabiriyle “ihanete uğramak” anlamına gelir. Özellikle; Federe Kürdistan Bölgesel Yönetimi topraklarında yapılan bu saldırı tarzının tarihsel bir anlamı da olmalı. Sınırlara ayrılmış Kürdistan coğrafyasının her bir parçasında egemen olan “devletlerin güvenliği” altında yaşamak zorunda bırakılan Kürt halkı, bu halktan bir kadının başka bir parçada yaşamak isterken “arkadan vurulması”…

Bu gerçeklik bir yana, Nagihan’ın kadın çalışmalarında yer alması, Jineoloji dergisinin editörlüğünü yapması; gazeteciliğinde kalemini egemenden değil, ezilenden yana kullanması “sırtından vurulmasına” gerekçe olmak için yeterliydi zaten. Nagihan’ın kadın ve erkeği birbirine düşmanlaştıran, kadına “acı”yı reva görürken erkeğe “gücü” yakıştıran erkek egemen sistemle derdi vardı. Bu yüzden karanlıkta kalmış kadın hakikatini gün yüzüne çıkarmak için yazdı. Onun yazılarını okuyanlar kimi yerde kendilerini buldu, bu yazılar onları sorgulamaya götürdü, sorguladıkça çelişkiler arttı, çelişkiler arttıkça değiştirme iddiası gelişti.

Bu yazıyı yazdığım sırada Nagihan’ın günlerdir Hewler’de bekletilen cenazesi nihayet Konya’ya ulaşmak üzere, Habur Sınır Kapısı'ndan geçirilerek Silopi’den yola çıktı. Bizler de Kulu ve Cihanbeyli ilçelerine giden yolda polis noktalarının kurulduğu GBT’lerden geçtik. Bir kadının güçlü mücadelesinin faşizmde yarattığı korkunun izdüşümleri bu aramalar. Cenazeye yönelik her engellemenin sebebi tam olarak bu korku. Çünkü Nagihan haklı ve Nagihan’ın savundukları onu katletmekle bitmeyecek; düşünceleri, yazdıkları devam edecek. Bizler devam ettireceğiz. 90’larda katledilen gazeteci arkadaşlarımız için kullandığımız ‘Hakikate kurşun işlemez’ sözünü bir kez daha güncelleyerek Nagihan’ı sonsuzluğa uğurladık, kalemini devraldık. 

*Gazeteci


Etiketler : Nagihan Akarsel,


...

Zuhal Atlan