Kadıneki Yazı,

Deprem bölgesi tarikatların insafına bırakıldı!


Medine Mamedoğlu-23 Tem 2023

Depremzedelerin, çocukların ya da kadınların neler yaşadığının görünmez kılındığı deprem bölgesinde tarikatların varlığı ise sadece gönderilen yardımlar ve dini eğitimler üzerinden oluyor

Mereş (Maraş) merkezli yaşanan iki büyük deprem 5. ayını geride bırakmak üzere. 10 kenti etkileyen, yüz binlerce insanın yaşamını yitirip, milyonlarca insanın da göç etmek zorunda kaldığı deprem toplumun büyük bir kesimi tarafından unutuldu. Depremi yaşayan, kayıpları olan veya deprem kentinde imkânsızlıklar içerisinde yaşamını idame ettiren insanların dışında ülkenin yarısı 6 Şubat’ta yaşanan felaketi sanki olmamış gibi unuttu veya unutmayı seçti. Aradan geçen 5 ayda herkes bölgede neler olduğunu, nelerin değiştiğini ya da durumların düzelip düzelmediğine dair soruları ile bana gelirken, bu sorulara tek cevabım, “Depremin olduğu ilk günden daha kötü durum” oluyor. Haksız değilim, bakın deprem kentlerinde her şey depremin olduğu ilk günlerden daha kötü. Neden mi? İlk günlerde halk arasında yürütülen dayanışma ve güç depremzede insanların yarasını bir nebze sardı. İnsanlar kayıpları ve yaraları olmasına, kalacak sağlam bir çadırları olmamasına rağmen yanlarında bulunan kadınlardan, gençlerden dolayı ‘yarın ne olacak?’ telaşına kapılmadı. Var olan dayanışmadan umut alarak depremden sonraki bir ayını doldurdu.

Kadın ve çocukların güvenliği tarikatlara bırakıldı!

Bu dayanışma uzun süre devam etse de özellikle seçim gündemi ile birlikte deprem kentlerinde ki gönüllü sayısı azaldı. Sayının azalması ile depremzedelerin korktuğu da başlarına geldi. “Bugün varsınız, yarın yoksunuz” sözünü bize hep hatırlatan depremzedeler bu konuda haklı çıktı. Seçimden sonra kentlerde ortaya çıkan sonuçlarda belli bir kesim bölgede yaşanan koşullara tamamen gözünü kapatarak, vicdani dayanışmayı bile iktidarın yıllardır var ettiği nefret dili üzerinden yorumlamaya çalıştı. Yaşanan kayıplar ve yıkım göz önüne alınmadan alan, bir anda depremi, geç yardımları ‘fıtrat’ üzerinden değerlendiren devlet ile tarikatlara bırakıldı.

Tarikatların insafına bırakılan deprem alanlarında güvenli alan bulamayan kesim ise kadınlar ve çocuklar oldu. Özellikle çocuklara verilen 4 yaş kuran kursları veya çadırlarda kurulan medreseler giderek artarken, kadınların çadır kentlerde yaşadığı şiddet ile istismar vakaları da ciddi bir boyuta vardı. Adıyaman’da Menzil’in İsmailağa Vakfı’na bıraktığı çadır kentlerde din üzerinden kadınların ve çocukların ne yapacağına dair pek çok bildiri dağıtıyor. Çadır kentlerde yaşanan hijyen, sağlık ve güvenlik sorunu çözülmeden ailelerin çocuklarını medreselere göndermesi talimatında bulunan tarikatlar, kentte çoğu alanda da yetki sahibi.

Özellikle AFAD’ın kurduğu çadır kent ve konteynırlarda bu durum en çok mülteci aileler üzerinden yürütülüyor. Yine depremzedelere gönderilen ihtiyaçların çoğunun da merkezde bulunan bir konteynır kentte toplandığı ve yardımların tarikatlar üzerinden dağıtıldığı biliniyor. Alanda depremzedelere yapılmayan alt yapı yardımları bu tarikatlara yapılırken, bürokrasi konusunda hiç zorlanmadıkları ise belediye ve valilik tarafından verilen izinlerde görülüyor. Yaşanan depremi ‘kulun davranışları, kadınların giyinişine’ bağlayan bu kişiler aradan geçen 5 aya rağmen halen çadır kentlere giderek bu tarz bildiriler dağıtmaya devam ediyor.

AFAD’ın kontrolünde olduğu belirtilen çadır kentlerde tarikat yapılanması daha ciddi boyuttayken alanda bulunan insani derneklerin azlığı da bu tarz yapıların dağılmasına zemin hazırlıyor. İçme suyunun kısıtlı imkânlarda bulunduğu, ağır hasarlı binaların yıkımının devam ettiği kentlerde depremzede aileler ihtiyaçlarına imkânsızlıklar içerisinde erişiyor.  Ne devletin ne de kentlerde yapılanma içerisinde olan tarikatların dert etmediği bu sorunlar günden güne artarken, çadır kentlerde yaşanan salgınlar için ise kalıcı bir önlem alınmıyor.

Bu yapılanmaların yanı sıra mültecilerin bir arada tutulduğu çadır kentlerde ise ne kadınların ne de çocukların güvenliği yok. Binlerce kişinin yaşadığı çadır kentlerde sınırlı sayıda tuvalet ve duş bulunurken bu alanların kadın ve erkek olarak ayrılmaması da güvenlik sorununu ikiye katlıyor. Yeterli su sağlanmaması nedeniyle çadır kentlerde sık sık bit ve uyuz salgını yaşanıyor, aileler sıcak havalarda elektriğe günlerce erişemiyor. Yine elbiselerini yıkamayan kadınlara içme suyu ise sınırlı sayıda veriliyor. Herhangi bir güvenliğin alınmaması nedeniyle mülteci kadınlara ve çocuklara yönelik şiddet, istismar örnekleri de çoğaldı. Özellikle çocukların istismara açık alanlarda yaşaması bu vakaların sayısını artırırken, yaşanan vakaların çoğunun üzeri kapatılıyor. Şiddeti önlemeye dönük mekanizmaların da aktifleşmediği Adıyaman’da çadır kentlerde hem çocuklar hem de kadınlar sistematik şiddete maruz bırakılıyor. Tarikatların çocuklara dönük tek çalışması medrese ve kuran kursu olurken, kentte bulunan resmi kurumların bu hak ihlallerine dair yaptığı bir çalışma da bulunmuyor. Depremzedelerin, çocukların ya da kadınların neler yaşadığının görünmez kılındığı deprem bölgesinde tarikatların varlığı ise sadece gönderilen yardımlar ve dini eğitimler üzerinden oluyor. Kurulan medreseler, resmi kurumlar ile olan bağlantıları ve kuran kursları bu varlığın görünür birkaç örneğinden bazıları.


Etiketler : Deprem, 11 il depremi, depremde kadın, Maraş depremi, depremde çocuk, tarikatlar,


...

Medine Mamedoğlu