Kadıneki Yazı,

Bir ‘hak’ olarak kadının seçme ve seçilmesi


Fatma Kurtulan-15 Ara 2020

“5 Aralık 1934 yılında kadına seçme seçilme hakkı verdik” manipülasyonu ve altı doldurulamayan övgüleriyle esasında Osmanlı döneminden itibaren, dünya kadın hareketlerinden etkilenen kadın mücadelesi görmezden geliniyor 

Kadının siyasette etkin varlığı, kadın mücadelesi içerisinde yer alan kadınların sürekli gündemlerinden biri konumunda. Ancak konuyu siyasetin tali meselelerinden sayan siyasi çevreler, kadının siyasette etkin varlığını dönemsel olarak, şifahen dile getirmekten öteye gidemiyor. Geçtiğimiz günlerde Türkiye’de kadının seçme ve seçilme hakkının yasal güvence altına alındığı 5 Aralık günü vesilesiyle çeşitli etkinlikler yapıldı. Kimi siyasi parti liderleri, gün vesilesi ile partilerinin düzenlediği kadın toplantılarına katılarak, kadının seçme ve seçilme hakkının önemine, temsiliyette güçlü katılımının gerekliliğine dair beyanlarda bulundular. Ancak bu partilerin çoğunda kadının gerek temsili gerek karar organlarında yer alma oranları oldukça düşük, bu da söylenen sözleri anlamsız kılıyor. 

HDP dışındaki partilerin karar mekanizmalarında, TBMM’deki temsillerinde ve yerel yönetimlerinde kadın temsiliyeti oldukça zayıf. Bundan sebep ki HDP siyasetinin etkin olduğu alanlar dışında Türkiye’de siyaset halen erkeklerin baskın olduğu bir alan olarak görülüyor. Ve dahi çoğu zihinde siyaset sadece erkeklerin varlık gösterdiği bir alan olarak canlanıyor, siyaset kavramı akla direkt olarak erkek cinsini getiriyor. Siyasetin eril, üstenci, lider sultası temelli ve toplumdan kopuk, kadınların özgün özerk örgütlenmesine olanak sağlamayan yapısı, kadının temsiliyet sorununu derinleştiriyor, sarf edilen sözler, sarf edildiği anda kalıyor.

“5 Aralık 1934 yılında kadına seçme seçilme hakkı verdik” manipülasyonu ve altı doldurulamayan övgüleriyle esasında Osmanlı döneminden itibaren, dünya kadın hareketlerinden etkilenen kadın mücadelesi görmezden geliniyor. Hem de o günden bugüne kat edilmesi gereken mesafe öteleniyor. Oysaki kadının sosyal ve eğitim alanında çeşitli haklar elde ettiğini, 1921’de 8 Mart Kadınlar Günü’nü kutladığını, 1934’ten önce de siyasette çeşitli haklar elde ettiğini, belediye seçimlerine seçmen ve aday olarak katıldığını, muhtar olabildiklerini ve ihtiyar heyetinde görev alabildiklerini, ayrıca "Kadınlar Halk Fırkası" adıyla siyasi bir parti kurma girişiminde bulunduklarını biliyoruz. Yani kadınların milletvekili seçme ve seçilebilme haklarını elde etmeleri bunlardan sonraki süreçte gerçekleşti.

Bugün Türkiye’de oldukça güçlü, köklü bir kadın hareketi var. Tüm baskılara rağmen temsiliyette biz kadınların oranını artırmayı amaçlayan çalışmalarıyla birlikte kadının bedeni, kimliği ve emeğine yönelik her türlü şiddetle mücadelesi soluksuzdur. 

Dünya kadın hareketlerine baktığımızda Kürt kadın hareketinin mevcut durumdaki kazanımları önemlidir. Kürt kadın hareketi, Dünyadaki ve Türkiye’deki kadın deneyimlerinden yararlanarak ama kendi deneyimleriyle de o alanları güçlendirerek kadın mücadelesinde önemli rol oynamıştır.

Kürt kadınının mücadele tarihine baktığımızda seçme seçilme hakkını, eşitlik ve özgürlük temelinde kullanma gayreti ve kat ettiği yolun önemi net bir şekilde görülmektedir. Kürdistan’da Kürt kimliği üzerindeki ağır baskılara karşı gelişen ve her gün yayılarak büyüyen farkındalık, Kürt kadınını da etkilemiş, mücadele alanlarına çekmiş, mücadele alanlarını genişletmesini sağlamıştır.

Bu alanlardan biri olan siyaset zemini özelinde konumuzu daraltırsak Kürt kadın kimliğinin, siyaset içerisinde nasıl her an daha fazla varlık gösterdiğini görebiliriz. HEP ile başlayan süreçte Kürt kadını, Leyla Zana ile temsiliyetteki en görünür yerde yani parlamentoda yerini almıştır. Leyla Zana, Türk-Kürt halkının gerçek anlamda kardeş olabilmesinin yolunun, Kürt halkının varlığının TBMM’de de kabulü ile sağlanabileceğinin farkındalığıyla bu amaç doğrultusunda ilk haklı mücadelesini verdi. Kürt kimliğinin varlık mücadelesine ciddi katkılar yaptı. Bedeli ağır oldu elbette ama Leyla Zana ve onun mücadelesi, Kürt halkının yanı sıra Kürt kadınının da haklı taleplerinin, dünyaca bilinir olmasında, Kürt kadınının parti aktivitelerinde yer almasında oldukça önemli katkılar sağladı.

Kürt kadınının kendi kimliğiyle siyasette alan açma mücadelesi HEP ardılı siyasi partilerde de devam etti. HEP, DEP ve HADEP’in kuruluşunun ilk yıllarında kadınlar daha çok eylem gücü olarak var oldular. 90’lı yılların ortalarından itibaren özgün özerk örgütlenme modeli ile siyasette var olmayı hedeflediler. Güçlü kadın komisyonları, ardından kadın kolları ile siyasetin eril rengini değiştirmeyi, kadının yönetim tarzıyla demokratik siyaset, demokratik toplum, demokratik aile ile toplumu yeniden inşa etmeyi amaçladılar. Kadının karar organlarında yer almasını, asla iktidar alanını erkekle paylaşmayı değil, erkek ve kadının eşit temsiliyeti ile kadın kimliğiyle toplumsal değişimin öznesi olmayı hedefledi. %25 ile başlattığı kadın kotasını %35’e, yetinmedi %40’a çıkardı. Büyük kongre ile birden fazla evlilik yapan erkeğin temsiliyet görevlerinde bulunmasını engelleyen kararı büyük tartışmalara neden olsa da, bunun kararlıca uygulanmasının takipçisi olmayı hiç elden bırakmadı. Artık salt eylem gücü olmaktan çıkmış, partinin, temsiliyet gerektiren çalışmalarında emeğini, sözünü ve aklını katan bir örgütlü güce dönüşmüştü. 2002 Genel Seçimlerinde ilk üç sırada kadınların yer alması için yoğun çaba gösterdi. Kadın temsiliyeti, 2007’de 8 kadın milletvekili ile parlamento çalışmalarına dahil oldu. Kota sistemi yerine eşit temsiliyeti gündemine alan kadın hareketi, eşbaşkanlık sistemiyle bunu hayata geçirdi. Artık partinin tüm organlarında kadın vardı. Yakalanan bu ivme, kadın hareketlerinin uzun süreli ve ağır bedelleri taşıyan mücadelesinde, kadının seçme ve seçilme hakkının ruhunu ortaya koydu. Kürt kadınları kadının seçme seçilme hakkını yasal güvenceye alınmasıyla diğer mücadele alanlarından çekilme değil tam tersi seçme seçilme hakkını kadın mücadelesinin önemli bir kazanımı olarak görüp kadının özgürlük ve eşitlik mücadelesine katkı sunacak alanlardan biri olarak addetti.


HDP Meclis Kadın Grubu toplantısı öncesi 2016 yılında çekilmiş bir kare.

Pek tabi bu mücadele TBMM’de kadına alan açma gayesiyle sınırlı kalmadı. Yerel yönetimlerin de kadının siyaset tarzıyla tanışması uzun sürmedi. Yerel demokrasilerin güçlenmesi için yerel yönetimlerin önemi bilinir. Kadının yaşamını doğrudan etkileyen yerel yönetimlere de kadının eli değmelidir. Bir şirket gibi görülen, belediye başkanının da şirketin sahibi gibi görüldüğü, emir komuta zinciri içinde, halktan kopuk, üstenci ve rant alanları olarak yapılanan belediyelere kadın eli ve aklı değdi. Böylece belediyelerin demokratik, katılımcı, çoğulcu, şeffaf ve halkla, kadınlarla, toplumun tüm kesimleriyle birlikte yönetilmesi de artık kaçınılmazdı ve bu demokrasinin olmasa olmazıydı.

Eşbaşkanlık Sistemi tam da bunun için en uygun yönetim biçimiydi. Partimizin demokratik yerel yönetimler oluşturma hedefine denk gelen yönetim biçimi ile cinslerin eşit temsilini, doğrudan toplumun dahiliyetini sağlamak ve demokrasiyi yerelden başlatarak topluma ve tüm kurumlara yaymak elzemdi. Eril zihniyetin kendini kurumsallaştırdığı tekçiliğe karşı çoğulculuk partimizin temel ilkesiydi, stratejisiydi. Tek adamlığa karşı çok insan demeyi demokrasinin olmasa olmazı olarak görmek ve inşası için çalışmaya başlamak artık demokratik bir toplum için kaçınılmazdı. Belediyelerde oluşturulan demokratik işleyiş, idari olarak oluşturulan kadın daire başkanlıkları, kadın müdürlükleri, sığınma evleri, ALO şiddet hatları, kadın dernekleri, kooperatifleri, istihdamda eşitlik gibi düzenlemelerle kadının toplumda görünürlüğü bir hayli ilerledi.

Kadın özgürlük mücadelemiz 2012’de kurulan partimiz HDP ile tüm kazanımlarını toparlayıp örgütlü bir güce dönüştürmeyi sürdürdü. Türkiye kadın hareketi ile Kürt kadın hareketi mücadele deneyim ve birikimlerini birleştirerek önemli bir ivme kazandı. Demokrasi, kadın ve doğa üzerindeki eril tahakküme karşı verdiği mücadeleyi parti içerisinde oluşturduğu örgütlü gücü olan kadın meclisleri ile soluksuz sürdürmektedir. 

“Eşbaşkanlık sistemi mor çizgimizdir” diyerek bu örnek ve önemli uygulamaya ve kazanıma sımsıkı sarılmakta, kollamakta daha da geliştirmek için çalışmaktadır. Dünyada yerel yönetimlerde eşbaşkanlık uygulayan bir parti olmanın haklı gururunu yaşamakta, TBMM’de oluşturduğu %38,9’luk oran ile kadınlara eşitliği sağlayamamanın özeleştirisini verirken, aynı zamanda en yüksek oranla, Türkiye’de temsiliyette kadının oranını yükseltmeyi de tüm kadınların kazanımı olarak saymaktadır.

İşte bu yüzdendi ki yarattığı çoklu yönetim ve katılımcı sistem tek adam rejimini rahatsız etti. Büyüyen demokrasi karşısında küçülen tekçilik, eşbaşkanlık sistemimizi kriminalize etmeye çalışmakta, eşbaşkanlığı bir suç olarak saymakta, kayyumlarla seçimleri iptal etmekte, seçilmişlerin yerine atamalar yapmakta, eşbaşkanlarımızı tutuklamaktadır. Ancak her seçimde, yeniden, eşbaşkanlık ve yerel yönetim modelimiz güven tazelemektedir.

Kadınlar, yarattıkları eşbaşkanlık sistemi ile yerel yönetimlerde hem eşbaşkanlık hem de kadın yönetici temsiliyetini artırarak, karar süreçlerinde temsiliyeti güçlü kılarak ve kadın hareketleriyle dayanışarak, mücadele ortaklığını çoğaltarak, kadın kazanımlarını tekçi, eril, tek adam sistemine karşı daha güçlü kılacaktır. Bu haklı gurur bütün kadınlarındır. Mücadele içerisinde yer alan, mücadele içerisinde omuz omuza, yan yana duran, birbirini gözeten bütün kadınlarındır. Kadının her kazanımının özünü bilen, ruhunu okuyan ve yaşamın, yaşamının her alanında uygulamaya çalışan kadınların mücadelesi ve kazanımları elbette ki günübirlik siyasi kararlarla engellenemeyecek, kısıtlanamayacak, elden gitmeyecektir. Kadınlar başta kendi hayatları olmak üzere zihinlerde “erkek alanı” olarak kodlanan her alanda da var olacak, varlığını gösterecek, kendilerini ve birbirlerini ilgilendiren her konuda, birbirleriyle istişare halinde, mücadele zemininin gereklerinden kopmadan karar aşamalarında yer alacaklardır. 

Şu unutulmamalıdır ki mücadelesiz kazanım olmaz. Bugün üzerine konuşulan kadının seçme ve seçilme hakkı da elbette ki kadının varlık mücadelesinin sonucudur. Bu sonuç durduğu yerde kalmamış bugüne gelişerek gelmeye devam etmiş, geleceğe de gelişerek aktarılmaya devam edecektir.

*HDP Mersin Milletvekili 

 


Etiketler : Eşbaşkanlık, Siyaset, Siyasette kadın, Oy hakkı, Kadının seçme ve seçilme hakkı, HDP,


...

Fatma Kurtulan