Kadıneki Çeviri,

Belediyecilik ve siyasetin kadınsallaşması


Laura Roth & Kate Shea Baird-19 Kas 2023

İllüstrasyon: Luis Alves

Liderlik açısından bakıldığında, yeni kolektif modellerin yaratılmasına öncülük edenlerin belediye hareketleri olması dikkat çekicidir. Kürt özgürlük hareketi bu konuda özellikle ilerlemiş durumda - tüm liderlik pozisyonları kadın ve erkekler arasında paylaşılıyor (örneğin şehirlerde kadın ve erkek belediye eş başkanları bile var). Bu hem yürütme gücünün erkeklerin elinde toplanmasını önlüyor hem de yürütme gücünün kullanılma şeklini değiştiriyor

Belediyecilik, neoliberal siyasi ve ekonomik düzene meydan okumak ve daha fazla demokrasi taleplerine yanıt vermek için bir strateji olarak dünya çapında giderek artan bir ilgi görüyor. Özellikle İspanya'daki büyük şehirleri yöneten yurttaş platformlarının yanı sıra Arjantin'deki Ciudad Futura, Birleşik Krallık'taki "Indy Towns" ve Kürdistan'daki demokratik konfederalizm gibi örnekler, tüm eksik adımlarına ve sınırlamalara rağmen, bize yerel eylemin dönüştürücü potansiyeline dair bir fikir verdi. Barselona'da düzenlenen ve her kıtadan 100'den fazla belediyecilik platformunun temsil edildiği "Korkusuz Şehirler" başlıklı uluslararası belediyecilik zirvesi, bu küresel hareketin büyümesinin bir kanıtıdır.

Bizim anladığımız şekliyle belediyecilik, birbiriyle bağlantılı bir dizi özellik ile tanımlanır. Birincisi, yerel siyasi ortamın çeşitliliğini yansıtan ve yerel sorunlara ve koşullara yanıt veren kendine özgü bir siyasi organizasyonun inşasıdır. İkincisi, toplumun kolektif zekasından yararlanan açık ve katılımcı karar alma süreçleri. Üçüncüsü, nispeten yatay (örneğin mahalle meclislerine dayalı) ve seçilmiş temsilcilerin çalışmalarına rehberlik eden bir örgütsel yapı. Dördüncüsü, yerel kurumların içinde ve dışında olanlar arasındaki yaratıcı gerilim: belediyecilik, kurumsal eylem kapasitesinin, seçilmiş liderleri zorlayan sokaklardaki güçlü, örgütlü hareketlere bağlı olduğunu anlar. Bu nedenle hareket, kurumların dışından gelen baskıları memnuniyetle karşılar ve kurumların içinde gerçek anlamda demokratik karar alma mekanizmaları oluşturmaya çalışır.

Son olarak belediyecilik, yerel kurumlar için hükümet merdivenindeki en alt basamağın ötesine geçen bir rol arar - bu kurumların kendi kendilerini yönetme mekanizmaları haline gelmelerini ister. Bu şekilde anlaşıldığında, belediyecilik sadece büyük şehirlere özgü bir şey değildir. Bu hareket küçük kasabalarda, ilçelerde, mahallelerde ve kırsal alanlarda da önemli bir rol oynayabilir ve oynamaktadır.

Belediyecilik stratejisinin birkaç nedenden ötürü güçlü bir strateji olduğunu düşünüyoruz. Çünkü küçük zaferler yoluyla statükoya alternatifler olduğunu gösterebilir. Çünkü neoliberalizmin olumsuz sonuçlarının birçoğu yerel düzeyde, özellikle de şehirlerde, örneğin konut spekülasyonları, ortak alanların özelleştirilmesi ve siyasi yolsuzluklar yoluyla en yoğun şekilde hissedilmektedir. Çünkü halka en yakın yönetim kademesi olan yerel kurumlar, her dört yılda bir oy vermenin ötesine geçen katılımcı bir demokrasi yaratmak için en büyük fırsatı sunmaktadır. Ancak belediyecilik için başka, farklı ve tamamlayıcı bir argüman daha var: ulusal veya ulusötesi düzeyde siyasi eylemin yapamayacağı şekilde siyaseti kadınlaştırma potansiyeline sahip.

Yapma biçimlerinin dönüştürücü potansiyeli

ROAR Magazine için daha önce kaleme aldığımız bir makalede, siyasetin feminizasyonunun, kadınların karar alma alanlarındaki varlıklarını arttırma ve toplumsal cinsiyet eşitliğini teşvik edecek kamu politikaları uygulama kaygısının ötesinde, siyasetin yapılış şeklini değiştirmekle ilgili olduğunu savunmuştuk. Kadınsallaşmanın bu üçüncü boyutu rekabet, aciliyet, hiyerarşi ve homojenlik gibi kadınlarda daha az görülen ya da kadınlara daha az cazip gelen davranışları ödüllendiren eril kalıpları yıkmayı amaçlamaktadır. Bunun yerine, kadınsallaştırılmış bir siyaset küçük olanın, ilişkisel olanın, gündelik olanın önemini vurgulamaya çalışır ve kişisel olan ile politik olan arasındaki yapay ayrıma meydan okur. Sistemin altında yatan dinamikleri bu şekilde değiştirebilir ve özgürleştirici alternatifler inşa edebiliriz.

Bu tartışmayı özcü bir bakış açısıyla yapmıyoruz. Toplumsal cinsiyet rolleri elbette ataerkilliğin bir ürünüdür. Daha ziyade, "kadınsı" değer ve pratiklere ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz çünkü "erkeksi" tarzların baskınlığı, bunları kullanmak üzere sosyalleşmemiş kadınları siyasi arenanın dışına itiyor. Siyasetin yapılış biçiminde böyle bir değişim, ataerkilliğe kökünden saldırmak anlamına gelir: toplumsal cinsiyet rollerinin bizzat yeniden üretildiği pratikler aracılığıyla. Dahası, amacımız demokrasiyi derinleştirmek ve insanları güçlendirmekse, "kadınsı" yapma biçimlerini - işbirliği, diyalog, yataylık - teşvik etmek her türlü dezavantajlı grubun dahil edilmesine yardımcı olacaktır ve toplumsal cinsiyet meselesinden bağımsız bir öncelik olmalıdır.

En çok takdir ettiğimiz çağdaş belediyecilik hareketlerinin hepsi siyasete kendine özgü, "kadınsı" bir yaklaşım benimsiyor. Radikal hedefleri somut eylemlerle birleştiriyorlar. Bu şekilde belediyecilik, ne pahasına olursa olsun bir iktidar mücadelesine dönüşmekten veya felç edici ideolojik saflık tuzağına düşmekten - geleneksel solda aşina olunan iki "eril" eğilim - kaçınır. Belediyecilik, yaparak öğrenme, deneme ve yanılma dinamiği ile karakterize edilir. Elbette bu durum, ilerici örgütleri sıklıkla karakterize eden soyut tartışmalardan ziyade acil ve karmaşık yanıtlar gerektiren konut, su ve elektriğe erişim, ulaşım ve atık yönetimi gibi pek çok yerel sorunun doğasıyla derinden bağlantılıdır.

Kadınsı inşaat ve organizasyon süreçleri

Ulusal siyasi projelerin sınırlarından biri, iç anlaşmazlık fobileri ve anlatıyı yukarıdan aşağıya kontrol etme dürtüleridir. Tutarlı bir proje ortaya koyma ihtiyacının meyvesi olan bu "eril" dinamik, herhangi bir geniş coğrafi alanın nüfusunun farklı talep ve önceliklerini karşılamayı umamaz. Nihayetinde, bu tür projelerin destek toplama kabiliyeti sınırlıdır çünkü tek bir siyasi projenin tüm ülkedeki herkes için mükemmel bir uyum sağlaması imkansızdır. Birçok ülkede sol içinde ulusal düzeyde sıkça yaşanan bölünmelerin nedeni de kısmen budur.

Buna karşın belediyecilik çeşitliliği avantaja çevirir: yerel bağlamlara göre siyasi projeler arasında farklılıklara izin verir. Örneğin, İspanya'daki belediye platformları farklı isimlere sahiptir ve her şehirde farklı parti ittifaklarını içerir. İspanya'daki her belediyecilik platformunun kendi siyasi öncelikleri de vardır; örneğin Barselona'da turizm lobisine karşı konut hakkını savunmak gibi. Bu bir zorluk olmaya devam etse de, insanların birbirini tanıdığı ve somut hedefleri paylaştığı yerel düzeyde siyasi çeşitliliği yönetmek ve kullanmak için çok daha büyük bir kapasite vardır.

Siyasetin kadınsallaşması aynı zamanda yatay karar alma ve yeni liderlik biçimlerinin ortaya konması anlamına da gelmektedir. Ancak, bölgesel ya da ulusal bir siyasi örgüt karar alma mekanizmasını tabandan gelen aktivistlerin eline vermek istese de, bunu yaparken bir belediye platformunun karşılaşacağından çok daha büyük zorluklarla karşılaşır. Daha küçük, yerel ölçekte, mahalle meclisleri platformun ve seçilmiş temsilcilerinin kararları üzerinde doğrudan bir etkiye sahip olabilir.

Bu durum, mahalle meclislerinde, politika gruplarında ve komitelerde nispeten özerk bir şekilde çalışan 1.700'den fazla aktiviste sahip Barcelona en Comú örneğinde görülebilir. Aktivistler, örgütsel liderlik ve kurum arasındaki bilgi iletişimi büyük bir zorluk olmaya devam etse de, bu başarılabilir. Gerçekten de, tabandaki aktivistleri güçlendiren karar alma mekanizmaları oluşturmak herhangi bir yerde yapılabilecekse, bu yüz yüze etkileşimin mümkün olduğu belediye düzeyindedir.

Liderlik açısından bakıldığında, yeni kolektif modellerin yaratılmasına öncülük edenlerin belediye hareketleri olması dikkat çekicidir. Kürt özgürlük hareketi bu konuda özellikle ilerlemiş durumda - tüm liderlik pozisyonları kadın ve erkekler arasında paylaşılıyor (örneğin şehirlerde kadın ve erkek belediye eş başkanları bile var). Bu hem yürütme gücünün erkeklerin elinde toplanmasını önlüyor hem de yürütme gücünün kullanılma şeklini değiştiriyor. Bu tür bir mekanizma pek çok ülkede kurumsal düzeyde kullanılmamış olsa da İspanya'da Barcelona en Comú ulusal siyasi partilerin başkanlık modelinden kaçınmış ve her biri asgari yüzde 50 kadın oranına sahip sekiz kişilik bir yürütme kurulu ve 40 kişilik bir koordinasyon ekibi oluşturmuştur.

Kadın anlatısı

Her siyasi proje, insanların kendisini onunla özdeşleştirebilmesi için bir "biz "e hitap etmelidir. Ulusal projelerde bu "biz", nasıl tanımlanırsa tanımlansın, genellikle ulus olur. Bu sorunlu bir durumdur çünkü güçlendirmek yerine sorgulamamız gereken ataerkil, sömürgeci ve kapitalist kökenleri olan ulus devlet çerçevesini satın alır. Ulus devletten kaynaklanan kolektif kimlik türleri en kötü ihtimalle cinsiyetçi, yabancı düşmanı ve sınıfçıdır ya da en iyi ihtimalle içeriği o kadar boşaltılmıştır ki sonunda kimseye hitap etmez hale gelirler.

Otoriter sağın dünya çapında yükselişe geçmesiyle birlikte, güçlü, kapsayıcı ve belirsizlik zamanlarında güvenlik sunan alternatif kolektif kimlikler aramak her zamankinden daha gerekli hale geldi. Belediyecilik, yasal vatandaşlık veya etnik kimlikten ziyade ikamet ve ortak kaygılara dayanan yerel bir "biz" inşası yoluyla bu imkanı sunuyor.

Ataerkil kimliklerden uzak durmanın yanı sıra, belediye söylemleri ulusal siyasi partilerinkinden daha az agresif ve çatışmacı olma eğilimindedir. Örneğin İspanya'da Podemos ulusal düzeyde la casta ve la trama'ya (siyasi ve ekonomik elitler) saldırırken, ülkedeki belediye platformları daha çok "ortak iyiyi" teşvik etmekten söz etmektedir. Belediye söylemleri de sorunların pratik yönlerine odaklanarak somut hedefler lehine teorik soyutlamalardan kaçınma eğilimindedir. Örneğin, İspanya'daki bazı yeni ulusal partiler Gramsciyan "hegemonya" terimleriyle iletişim kurarken, belediye platformları hava kalitesi, kamusal alan kullanımı veya kira fiyatları gibi somut konulardan bahsetme eğilimindedir ve bunların insanların günlük yaşamlarını nasıl etkilediğine vurgu yapar.

Belediyeciliğin ötesinde

Elbette belediyecilik kendi başına bir amaç değildir. Toplumsal cinsiyet adaleti için mücadele etmek, çeşitliliği kullanmak, demokratik örgütler ve kolektif liderlik inşa etmek ve aşırı sağı durdurmak gibi yukarıda incelediğimiz hayati hedeflere ulaşmak için bir araçtır. Belediyecilik ulusal ya da ulus ötesi düzeyde çalışmaktan vazgeçmemelidir. Aslında, İspanya'daki platformların mülteci alımı, temel hizmetlerin yeniden belediyeleştirilmesi için yerel özerklik ve göçmen toplama merkezlerinin kapatılması için merkezi hükümete karşı durarak yaptığı gibi, kararlı belediyeciler bu sorumluluğu üstlenmelidir. Yerel hareketlere ve yeni iş yapma biçimlerine dayanan bu tür bir ağa bağlı işbirliği, diğer düzeylerde harekete geçmek için iyi bir yoldur.

Ulusal ya da Avrupa düzeyinde yeni siyasi projelerin sağlam temeller üzerine inşa edilmesi ve yerel örgütlerde kök salması elzemdir. Siyaset yapma biçimleri ancak yerel düzeyde gündelik yaşam aracılığıyla kadınsallaştırılabilir. Tarih, solun ulusal seçim zaferlerinin, erkeklerin ve onların yapma biçimlerinin hakimiyetinde olmaya devam eden siyaseti kadınsallaştırmada başarısız olduğunu göstermektedir. Bu nedenle belediyeciliğin her türlü çok düzeyli stratejinin temeli olması gerektiğini düşünüyoruz. Çatıdan başlayarak bir ev inşa etmeye çalışan herkes sonunda evsiz, mahallesiz ve insansız kalacaktır. Ve insanlar olmadan devrim imkansızdır.

*Çeviri: Jin Dergi ekibi

*Kaynak: https://roarmag.org/magazine/municipalism-feminization-urban-politics/


Etiketler : Eşbaşkanlık, Kayyumlar, belediyeler, Kent ve kadın, yerel yönetimler,


...

Laura Roth & Kate Shea Baird