İmralı tecrit sistemi var olduğu sürece savaş politikalarının da var olacağını gören tutsaklar, neredeyse 8 aydır süresiz-dönüşümlü açlık grevinde. İHD açıklamasında sağlık sorunlarının başladığına dikkat çekiliyordu. Ancak kamuoyu hâlâ sessiz!
Türkiye’nin kadın politikalarını ve İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını “kaygıyla” karşılayan, ülkelerin aynı zamanda AKP-MHP iktidarını ayakta tutan, ekonomik ve politik olarak destekleyen ülkeler olduğunu da görüyoruz
Önümüzde Kürtleri bekleyen tehlike büyük, birlik olmasak katliamlar daha da çoğalır. Bu saldırıların ilk hedefi ise Şengal ve Efrîn'de yaşadığımız gibi Kürt kadınları olacaktır...
1990'larda yaşanmış bu insanlığa karşı suçlarla Türkiye yüzleşmediği, hesaplaşmadığı için benzeri suçlar bugün de işlenmeye devam ediliyor... Cumartesi Anneleri/İnsanları'nın direnişi aynı zamanda bütün ezilenlerin adına da süren bir direniş
Fransız Parlamentosu, şirket yönetimlerine kadın kotası uygulanmasını öngören bir yasayı onayladı. Kota uygulaması, eşit temsiliyetin gerisinde olsa da ataerkil, cinsiyetçi ve ırkçı bir toplum ile mücadele bazen önemli bir araç olabiliyor
Bu kadar baskı ve yoğun asimilasyona rağmen Kürtçede ısrar etmek, Kürtçeyi yaşamın tüm alanlarında, evde, dışarıda, çarşıda, pazarda, ibadet ederken, kullanıp-yaşatmak, Kürt kadınların en devrimci duruşudur
Aslında kadına yönelik şiddet olaylarındaki cezasızlığın, kadının sistematik olarak toplumsal, siyasal ve ekonomik alanın dışına itilmesi ile bağını görüp tamamen ideolojik ve örgütlü bir şiddet ile karşı karşıya olduğumuzu söyleyebiliriz
Bugün Türkiye kadın hareketi bir dönüm noktasındadır. Kendi kazanımlarını korumak, gasp edilen haklarının yeniden tahsis edilmesi ve bu saldırılara yanıt verebilmek için süreç daha bütünlüklü ve kapsayıcı bir duruş gerektiriyor
Bilmiyorum en acısı parçalanmış evladının cenazesini teşhis etmek mi; hayat arkadaşının gözlerinin önünde linç edilerek katledilmesi mi? Çocuğunun parçalanmış mezar taşı ile karşılaşmak mı, yoksa on yıllarca arayıp da bulamamak mı?
Newroz alanları aynı zamanda Kürt kadınlarının politikleştiği, kendi özgücünü gördüğü, Binevş Agal gibi öncüleştiği meydanlar olmuştur. Kürt kadınları açısından Newroz bir mitoloji olmaktan çoktan çıkmıştır.
Bugün, dünyanın en çok ezilen ve reddedilen toplumlarından biri olan Kürt toplumunun bağrından çıkıp gelen kadınlar, nasıl dünyanın her yerinde özgürlük için savaşan kadınlara dönüştü? Nasıl insanlık için bir umut ve ilham kaynağı haline geldi?
Özellikle Covid-19 salgınının yarattığı koşul ve ortamdan azami düzeyde kâr elde etmeye çalışan sistemin, bu yeni saldırı dalgası karşısında dünya kadınlarının direnişlerini ortaklaştırmaları her zamankinden daha elzemdir