sırtını devlete dayamış erkeklerin, görev süresi bittikten sonra ayak basmayacakları yerlerde, kendilerine itaat etmesini bekledikleri, düşman saydıkları bir halktan kadınlara karşı işledikleri suçların, “yaramazlık” gibi görüldüğü bir düzen
bir kadın ve lgbti+ tutsaklarla dayanışma hareketi inşa etmenin acil olduğunu düşünüyorum... bu konuda çalışanların, çalışmak isteyenlerin kafa yoranların gücünü birleştirmesi gerekiyor
şimdi de kadınların erkeklerden daha kararlı mücadele ettiğini vurgulamak adeti baş gösterdi... ama dikkat ederseniz bu güven yüksek politika alanında değil de böyle gündelik faaliyet sayılan işlerle ilgili...
kadın yoksulluğunun sebeplerinin başında eviçi görev ve sorumlulukların kadınları ücretli çalışmaktan uzak tutması geliyor... ancak bu stabil durumun dışında yoksulluğun kadınlaşması sürecinin sebepleri biraz daha farklı
bu ülkede yaygın olan islam inancına göre, kendi canını almanın günah olduğunu hatırlayalım. kadınların, çocuklarına karşı hissettikleri sorumluluk sebebiyle çok şeye katlandıklarını da aklımızda tutalım, bütün bunları düşünürken
kadın devriminin özgürleştireceği kesimler kadınlarla sınırlı değil; cinsiyet, cinsiyet kimliği ve cinsel yönelime bağlı sebeplerle sömürülen ve ezilen herkes bu devrimle özgürleşecek. ancak bu devrimin öznesi kadınlar...
tarihte her olumsuz şeyin olumlu sonuçları da oluyor. yenilgimiz bize başka kurtuluş projeleri üzerine düşünme imkânını tanıdı. yoldaşlarımız, ilk on yıl boyunca bize küstü, ardından gelen on yıl boyunca şüpheyle baktı...
bedensel farklılıkların üzerine inşa edilme, cinsiyetçilik ve ırkçılığın ortak paydası. cinsiyetçilik bir imha ideolojisi değil... yirminci yüzyılın ortasından itibaren ortaya çıkan modern ırkçılık, faşizmin ideolojik temellerini oluşturuyor ve imha politikalarına dayanıyor
1 temmuz eylemleri, sözleşmeden çekilmenin protesto edilmesi ve sözleşmeden vazgeçilmeyeceğinin ilanı kadar inşa sürecinin parçası olarak, muhalefete yönelik bir uyarı olarak okunmalı
bizim bugün, “emperyalizme karşı olmak, kendi ülkesinin emperyalist politikalarına da karşı çıkmaktır”, “iktidarın kürtlere açtığı savaşa karşı çıkmadan iktidara karşı çıkılmaz” diyen bir barış hareketine ihtiyacımız var...
bugüne kadar görebildiğimiz kadarıyla tacizci erkekler teşhir edildiklerinde iki yol seçiyor: birincisi mutlak inkâr, kadını suçlama... ikincisi, özür. bu adamların bir kısmı, bir basın ve halkla ilişkiler danışmanı bulunacak bir servet ve ünün sahibi
çeşitli feminizmler içinde yaygınlaşan bir düşünce tarzı erkekleri şiddetle ilişkileri etrafında ele alıyor. oysa şiddete meyyal olsun olmasın, her erkek egemenliğin yani hegemonyanın parçası... ve derdimiz kötü, toksik, hegemonik erkeklikle değil, egemenlikle