Kültür-Sanat

Ahlakilik bir toplumsal kültür olayıdır
Saliha Ayata

Robert Oppenheimer büyük bir fizikçiydi, çok şey biliyordu ama çalışmalarını her ne gerekçe ile olursa olsun atom bombası yapmanın hizmetine soktu ve 220 binden fazla insanın ölümüne sebep oldu. Burada şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki çok şey bilmek ahlak sahibi olunduğu anlamına gelmiyor

Kültürsüzlük ile popülerleştirilen Kürt kültürü ile ne yapılmak istenilir?
Saliha Ayata

Varlığımızı korumak için kültürel direnişimizi sadece kültür ve sanatla ilgili çalışanlara bırakamayız. Kürt toplumu olarak bulunduğumuz her noktadan kültürsüzleştirilmeye, kapitalizme, popüler kültüre karşı durmalı ve buna direnmeliyiz

İyi olan, güzel olan sanatsaldır
Saliha Ayata

Erkeğe rağmen kavramını kullanmak bu noktada çok doğru olacaktır çünkü kadının yaşamı var eden, yaratan, sanata dönüştüren yanını çok iyi bilen erkek bütün bu özelliklere var gücüyle saldırmış ve yakıp yıkıp öldürmekten kaçınmamıştır ancak kadın erkeğe rağmen iyiden, güzelden, güzel olanı sanata dönüştürmekten vazgeçmemiştir

Kültür, dil, kimlik, toplumsallık ısrarı
Saliha Ayata

Bazı  araştırmacılar kültürü tarım devrimiyle başlatırlar. O zaman Kürtler kültürleşme anlamında ilk yaratıcı halklardandır. Çünkü  tanımlamalara göre, ilk tarımsal faaliyet, ilk yerleşik yaşam Mezopotamya'da, bugün Kürt denilen toplumun anaları ve ataları tarafından geliştirilmiştir

Depremin kadın, kültür, sanat ve yeniden toplumsallaşma hali
Saliha Ayata

İnsanın toplumsallaşma pratiğinde yaşanan derinleşme ilerledikçe, kendi aklının ve zihniyetinin gücüyle yeryüzünde başka benzeri olmayan , adeta sıfırdan yaratım diyebileceğimiz kadar köklü ve güzel ürünler de yapar

Dersu Uzala’nın kökleri ve bizlere tuttuğu ayna…
Mizgîn Aksu

Film ilerlerken Dersu’nun bize de rehberlik ettiğini fark ediyoruz. Kurosawa, aslında izleyici ve karakterlerini aynı anda aynı potada eritiyor. Captain’in dehşete düştüğü her yerde biz de dönüp kendimize bakıyoruz
 

Kürtaj: Biz bir suç örgütü müyüz?
Meltem İnci

İstenmeyen bir hamilelik yaşayan Anne’in ölüm ve hapse atılma riski arasında verdiği mücadeleyi anlatıyor ‘Kürtaj’ filmi. Film, kürtaj olmak isteyen kadınların birer suç örgütü üyesi gibi göründüğünün altını çiziyor

Uygarlığın inşa ettiği akıl ve erkek değişebilir mi?
Mizgîn Aksu

Von Trier, nasıl ki filmin ilk sahnesinde kadın ve erkeğin cinselliğini apaçık gösteriyorsa, kadın ve erkeğin arasında yaşanan şiddeti de apaçık şekilde göstermekten çekinmiyor

“Depresyonda olan bir uygarlık”
Mizgîn Aksu

Varlığımızın bir parçası olan duyguların, dürtülerin öldürülmesi, yasaklanması, düzenlenmesi şu anın tanımı ile kapitalist modernitenin yarattığı “tasarlanmış modern insan"a karşılıktır. Trier de bu kurgulanmış modern insana karşı tavır alıyor

Madame Bovary: Kadın ve sürekli yitim
Dilan Barut

Kadına her şey engeldir Emma’ya göre, bedenden yasalara kadar bütün olgular kadının karşısındadır

Dinginliğe kök salmak: Manana
Meltem İnci

Sıkışmışlık, gürültü ve kaos... İçine sıkıştığı bu karmaşıklıktan kurtulan Manana'nın hikâyesi bu film. Belki de Manana gibi kadınların da dolaptaki pastayı tek başına yeme ve kendisine ait bir oda kurma vakti gelmiştir

Sigara, viski ve yoksulluk: Microhabitat
Meltem İnci

Bir avuç penceresi olan rutubetli evlere, yaşayabilmek için köle gibi çalışmaya, bizi mutlu eden zevklerin sorgulanışına karşı bir hikâye Microhabitat. Miso, her şeye rağmen sessiz bir direnişle egemenlerin yarattığı yıkıma başkaldırıyor

Savaşın ortasında kadın olmak
Meltem İnci

Atiq Rahimi'nin filmi The Patience Stone, Afganistan'da savaşın ortasında adı olmayan güçlü bir kadını anlatıyor. Öğretilenin dışında başka bir hayatı görmesine izin verilmeyen kadınların, kimliğini aramaktan vazgeçmediğini

Araftan çık, eşitsizliğe son de!
Meltem İnci

Bu yıl 24'üncüsü düzenlenen Türkiye'nin ilk kadın filmleri festivali Uçan Süpürge'nin direktörü Azize Tan ile bu yılki temalarını, sinemada kadın olmayı ve Uçan Süpürge'yi konuştuk: Kadınlar olarak omuz omuza yürüyerek araftan çıkabiliriz

Neshat’ın perspektifi
Meltem İnci

1973 yılında İran'dan ayrılan ve 1990 yılında geri döndüğünde gördüğü değişimi 'şok edici' olarak tanımlayan Neshat, cinsiyet eşitsizliği, kimlik, aidiyet gibi konuları yansıttığı eserleriyle doğduğu coğrafyadaki kadınların sesi olmuştur