Kadıneki Söyleşi,

Yeşil Sol ağacı kadınların yeni yaşam umudu


Nişmiye Güler-07 May 2023

Yeşil Sol Parti Amed Milletvekili Adayı Adalet Kaya, seçim beyannamelerinde yer alan Kadın Bakanlığı’ndan eşbaşkanlık sistemine, Cinsel Şiddet Kriz Merkezleri’nden Alo Şiddet Hatları’na kadar kadınların temel ihtiyacı olan konular için 14 Mayıs’ta adımlar atacaklarını söyleyerek, tüm kadınları Yeşil Sol ağacı altında birleşip mücadele etmeye çağırdı

14 Mayıs’ta yapılacak olan seçimlere sadece bir hafta kaldı. Milletvekilliği için 270 ile en fazla kadın aday çıkaran ve bunlardan 35’ini de birinci sırada gösteren Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) kadın örgütlerinden tam not almış durumda. Yeşil Sol Parti’nin kadın adayları; kadın örgütü temsilcileri, akademisyenler, eğitimciler, KHK’liler, yıllarca eylemlerde en ön saflarda yer almış genç kadın ve yine kadın özgürlük mücadelesi içerisinde yer alan isimlerden oluşuyor.

Özellikle kadın adayların sahada olması, seçmen kadınlara daha fazla güven veriyor. Hemen hemen gidilen her yerde kadınların renkleri, zılgıtları ve “Jin, jiyan, azadî” sloganıyla karşılamalarda yer alması, temayüllerinin Yeşil Sol’dan yana olduğunu gösteriyor. Yeşil Sol’un adayları il il, ilçe ilçe, köy köy, sokak sokak yani kısacası kapı kapı dolaşarak seçmenlere kendilerini tanıtıyor, yurttaşlardan seçimlerden beklentilerini dinliyor ve seçim bildirgelerinde yer alan maddelere dair bilgilendirmelerde bulunuyor.

Rosa Kadın Derneği Başkanı ve aynı zamanda Yeşil Sol Parti Amed 4. Sıra Milletvekili Adayı Adalet Kaya, sayılı günlerin kaldığı seçimlere dair sorularımızı yanıtladı. Yeşil Sol Parti’nin Kadın Bildirgesi’nde yer alan başlıkları, AKP iktidarının 21 yıllık kadın politikalarını, kadınların neden Yeşil Sol’a mühür vurması gerektiğini ve saha izlenimlerini Kaya’dan dinliyoruz.

*Öncelikle Yeşil Sol Parti’nin Kadın Beyannamesi’nde kadınlara ilişkin neler var? Diğer partilerden farkınız ne olacak?

Yıllardır içinde bulunduğum kadın hareketinin söylemleriyle, politikalarıyla olgunlaştırdığı pek çok başlık var. Bu çalışmalar aynı zamanda bizim kadın meclisleri içerisinde de ortaklaştığımız konulardı. Bunlardan en önemlisi İstanbul Sözleşmesi. Bir gece İstanbul Sözleşmesi’nden bir erkek eliyle çekilindi. Yani içinde feministlerin, kadın hareketlerinin ve Kürt kadın hareketinin, önceki dönem siyasetçilerimizin emeklerinin olduğu bir sözleşmeydi. İstanbul Sözleşmesi’nin ortaya çıkış zeminine baktığımız zaman Diyarbakır’da gerçekleşen bir şiddet olayında yerel mahkemenin ve kolluğun ihmalleri ile cezasızlık politikasını üretmesi sonucunda Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin Türkiye aleyhine verdiği karar sonrasında açığa çıkıp olgunlaşmış, daha sonra kadın hareketlerinin her maddesinin içerisinde emeğinin olduğu bir sözleşme bir gece bir erkek tarafından feshediliyor. Bununla ilgili kadın hareketleri olarak Danıştay’a yürütmeyi durma için itirazlarımızı yaptık. Bunlara dair dava duruşmaları görüldü. Buralarda seslerimizi yükselttik. Yani mücadeleyi her açıdan, hukuki açıdan ve var olduğu mecrada sürdürdük. Ama ne yazık ki yargı Türkiye’de tahakküm altında olduğu için oradan da sağlıklı bir karar çıkmadı.

İstanbul Sözleşmesi

Gelinen noktada bizler İstanbul Sözleşmesi’nin geri geleceğini ve İstanbul Sözleşmesi’ne bağlı olarak oluşturulmuş ilk iç hukuk düzenleme olan 6284 sayılı yasanın da yeniden kadınlar eli ile sivil toplum örgütleri, kadın hareketlerinden alınacak olan önerilerle daha güçlü bir şekilde şiddeti önleme ve koruma politikalarına dair daha güçlü hayata geçirmeye dair sözümüzü veriyoruz. Bizim dışımızda kalan ittifakların kadın düşmanı, ırkçı saikler ile politika üreten, yönetilen, nefreti körükleyen ve sözleşme karşıtı olduklarını görüyoruz. Bu bağlamdan baktığımız zaman gerçekten kadınlar açısından kendini ifade edebileceği, kendini özgür, eşit hissedebileceği pek çok alanda yani sosyal, ekonomik ya da politik olduğunu düşündüğümüz özel hayat içerisinde de kendini güvende hissedebileceği alanlar sözü veren Yeşil Sol Parti’dir. Bunu beyannamemizde de çok açık ve net belirtmiş bulunuyoruz.

Kadın yoksulluğu ve özel savaş

Bunun yanı sıra kadın yoksulluğu meselesi var. Kadın yoksulluğu söz konusu şiddetin bir başka hali. Yani devlet kaynaklı ekonomik şiddet olarak tanımlanabilir. Çünkü toplum ve bütün halklar gittikçe yoksullaşıyor. Bu tamamen savaş politikalarının bir sonucu. Bu iktidar var olduğu günden beri kendi varlığını sürdürebilmenin bir aracı olarak sürekli savaş söylemi, milliyetçilik, kutuplaştırma, cinsiyetçi söylemler, din istismarıyla toplumu gittikçe kutuplaştıran, birbirine düşman eden, ayıran bir politika üretiyor. Bu tamamen sistematik ve faşist bir yöntem. Özel savaş politikaları olarak tanımladığımız politikaların bir ayağını oluşturuyor.

Kadın Bakanlığı

Gittikçe yoksullaşan toplumun içerisinde yoksulluğu en derinden hisseden ise kadınlar. Bunun temel deneni savaşa ayrılan bütçe. Kadınların hem ekonomik olarak hem de sosyal olarak kendilerini daha iyi ifade edebilecekleri bir yaşamı bütçeleme gibi bir durum söz konusu değil. Bunula ilgili yapacağımız bir takım değişiklikler olacak. En önemlisi Kadın Bakanlığı meselesi. Kadınlar açısından şiddeti önleme meselesiyle ilgili politikalar üretmekle kalmayacak aynı zamanda koruma mekanizmaları, cezalandırma ile ilgili hukuki süreçlerin ilerletilmesi için olması gerekenleri yaparak rolünü oynayacak.

Cezasızlık ve yargı

Bir diğer başlık cezasızlık. Özellikle kadın katillerinin, tacizcilerin, tecavüzcülerin ve çocuk istismarcılarının ya tamamen ceza almadıklarını ya da az cezalarla kısa sürede cezaevlerinden çıktıklarını gördük. Bunlar zaten torba yasalarla iyice yasalaştırıldı. Bu anlamda onlara zemin hazırlandı, kadınlar ve çocuklar hedef haline getirildi. Çünkü caydırıcı bir cezalandırma sistemi yok. Partimizin buna dair kimi çalışmaları söz konusu. Kadın İhtisas Mahkemelerinin kurulması, bu mahkemelerde bu yargılanmaların olması esas aldığımız bir mesele. Özellikle bizim coğrafyamızda Kurdistan’da gerçekleşen üniformalılar, kamu görevlileri, imtiyazlı kişiler Kürt kadınlara ve mültecilere yönelik bir takım şiddet uygulamaları sonucunda ellerini kollarını sallayarak hala sokakta geziyorlar. Bunların soruşturma süreçleri de etkin yürütülmedi. Yargılanma süreçlerinde tamamen bağımlı, tarafsız olmayan, iktidara yakın bir yargı anlayışı ortaya çıktı. Bizlerin de bunların Kadın İhtisas Mahkemelerinde yargılanması için çalışmalarımız olacak.

Bir diğer konu Kurdistan kentlerinde hayata geçirilen fuhuş ve özel savaş politikaları. Bunlara dair kuracağımız bir takım mekanizmaların olacağını söylüyoruz. Bu konuda farkındalık yaratacak, nasıl bir özsavunma gerçekleştirilmesi gerektiğine dair örgütlenme modelleri oluşturmakla ilgili de bir takım sözlerimiz var.  Eşitlikçi, özgürlükçü ve yeni bir yaşam inşasına zemin hazırlayacak bir Kadın Beyannamesi söz konusu.

Anadil

Bir diğer konu da anadil meselesi. Özellikle şiddete maruz kalmış kadınların 7/24 ulaşabilecekleri çok dilli Alo Şiddet Hatları Türkçe bilmeyen kadınlar için çok kritik bir mesele. Fatma Altınmakas meselesi var. Anadilinde ifade veremediği için evine geri gönderiliyor ve bunun sonucunda da evli olduğu erkek tarafından katlediliyor. Bütün kamu kurumlarında çok dilli destek mekanizmalarının olması çok elzem bir konu. Bunların birçoğu İstanbul Sözleşmesi’nin içerisinde de var zaten. Bunların hepsi bizim beyannamemizde de var. İstanbul Sözleşmesi’ni yeniden hayata geçireceğiz ve bundan vazgeçmemiz asla mümkün değil. Sözleşme kapsamlı bir şekilde ele alıyor biz de beyannamemizde bunların hepsini hayata geçireceğimizi söylüyoruz.

Diğer bir başlık toplumsal cinsiyet rollerine karşı eşitlikçi ve özgürlükçü bir sistemi kurmanın en önemli yollarından biri her kese toplumsal cinsiyet eğitimlerinin verilmesi. Bu eğitimleri almamış kişilerin kamu görevlerinde yar almaması gerektiğine dair çalışmamız olacak.

Toplumsal barış

Yine barış meselesi. Toplumsal barışın sağlanmasının kadınlarla olacağına olan inancımız ve sözümüz net. 14 Mayıs’ta bu faşist sistem gerileyecek. İlk adımımız bu gerilemenin ardından toplumsal barışı güçlendirecek bir zemin oluşturmak. Müzakere süreçlerinin tamamında kadınların yürütücü, karar verici olması gerektiğini söylüyoruz. Kutuplaştırıcı ve düşmanlaştırıcı bu siyasetin bıraktığı bütün kalıntıları temizleyerek özellikle feminist hareketle, kadın örgütleriyle, platformlarla yeniden barış inisiyatifleri oluşturarak barışın nasıl mümkün olabileceğini, onarıcı mekanizmalarının nasıl oluşturulacağını yine kadınlarla beraber yapacağız. Buna dair büyük bir iddiamız var.

Faşist tekçi anlayış

Sosyal devlet anlayışı içerisinde verilmesi gereken bütün kamusal hizmetlerin bir rant alanına dönüştüğünü, ticarileştiğini görüyoruz. Özellikle doğal kaynakların rant alanına çevrilmesi, doğanın talanı, emeğin sömürülmesi gibi pek çok husus var. Bunlarla ilgili yapacağımız düzenlemeler de söz konusu. Ranta dayalı bu sistemin tamamen ortadan kalkması gerekiyor. Faşist tekçi anlayış gerilediği zaman da buna dair zemin oluşacak. Savaş ve şiddet üreten sistemi tamamen ortadan kaldıracağız. Buna inanıyoruz ve beyannamemizde buna dair net söylemlerimiz var. Yine nefret cinayetlerinin karşısında da net bir şekilde durup bu kişilerin yargılanma süreçlerinin işletilmesiyle ilgili önlemleri ve tedbirleri alacağız.

Cinsel Şiddet Kriz Merkezi

Bir diğer önemli konu da cinsel şiddet görmüş kadınların hem başvuru sürecinde hem soruşturma ve kovuşturma sürecinde korunması, kendini iyi hissetmesi için gerekli mekanizmaların oluşturulması, bu kişilerin alanında uzman olan kişilere yönlendirilmesine dair çalışmalarımız olacak. Her yerleşim yerinin bir Cinsel Şiddet Kriz Merkezi’nin olması gerekiyor. Yine kadının beyanının esas alınması. Kadınlar bir takım ispat yükümlülükleriyle karşı karşıya kalıyor. Ha keza çocuklar da öyle. Çocuk yaşta evlendirme meselesi var. Bununla ilgili olarak da TCK 103 var. Çok kritik bir mesele. Çocuk evlendirmeleri zikredilse dahi ağır cezalar verilmeli.

Güvenli kentler

Oldukça geniş her konuyu net bir şekilde ifade eden, tamamen ekolojik, kadın özgürlükçü yaşamın bütün alanlarında demokrasiyi inşa eden bir kadın beyannamemiz var. Doğa ile uyumlanarak yaşamı inşa etmeye dair bir beyannamemiz var. Böyle bir şeffaflıkta, açıklıkta, net bir şekilde ifade eden tek parti olarak da bununla gurur duyuyoruz. Kent yaşamı açısından da birkaç şey söylemek mümkün. Hala sokakta yürürken, arabadan inip evimize giderken, arkamıza bakmadığımız, kendimizi güvende hissettiğimiz, sosyalleşebileceğimiz alanların olduğu, asansöre binerken tedirgin olmadığımız, pek çok alanda kendimizi güvende hissettiğimiz kentler inşa etmemiz gerektiğini düşünüyoruz. Şu da var daha önce kayyumlar atanmadan önce Kürt kentlerinde bunların hepsi oluşturulmuştu.

Eşbaşkanlık sistemi

Kadınlar bütün karar alma süreçlerinde içinde var olduğu yerel yönetim sistemine katıldığı, kendini ifade ettiği, eşbaşkanlık sisteminin hayata geçtiği ki beyannamemizde de eşbaşkanlık sistemine dair vurgumuz net. Oldukça önemsediğimi ve asla geri adım atmayacağımızı, kırmızı çizgimiz dediğimiz ve daha da ileriye götüreceğimiz sistem bu. Yerel yönetimden merkezi yönetime fark etmiyor bütün alanlarda kadın sesinin, katılımının ve temsilinin çok güçlü olduğu bir sistem inşa edeceğimizi iddia ediyoruz. Daha önce başardığımız modeller var. Bunu yaşamın tüm alanlarında inşa etmeyi amaçlıyoruz. Beyannamemizde bu net bir şekilde var.

Güçlendirilmiş yerel yönetim içerisinde demokratik, laik, özgürlükçü, eşitlikçi, adalet olgusunun güven verdiği bir yargı sisteminin içerisinde yaşayacağımız bir sistem öngörüyor beyannamemiz. Bunları 14 Mayıs’tan sonra büyük bir iddia ile hayata geçireceğimizi söylüyoruz.

*21 yıllık AKP iktidarında kadınlar neler yaşadı? Kadına ilişkin politikaları neydi?

21 yıllık AKP iktidarı sanırım bizleri yüzyıl geriye götürdü. Biz kadınlar açısından bunu söylüyorum. Saldırı altında olan kadın kazanımlarına baktığımız zaman İstanbul Sözleşmesi, 6284, kadınların nafaka hakkı, TCK 103 ile ilgili geçirilmek istenen ya da torba yasalar içerisinde geçirilen yasalarla her defasında kadınların kazanımlarını, haklarını kırptılar, yonttular. Biz beyannamemizde ne yapacağımızı söylerken aslında pek çoğuna değindim. Cumhuriyetin birinci yüzyılını bitirdik ikinci yüzyılına giriyoruz. Türkiye’de hem kadına şiddete karşı her türlü mücadele konusunda hem de kadın kazanımları konusunda son 50 yıldır ivme kazanmış kadın mücadelesi var. Devasa da bir emek var. 

En önemlisi de AKP-MHP iktidarının geliştirdiği söylemler. Dini kullanarak toplumda manipülasyon yaparak hayata geçirdiği politikalar var. Ama artık şunu biliyor kadınlar, biz Kürt kadınlar açısından durum iki kat daha vahim çünkü oldukça ırkçı ve cinsiyetçi bir politika sürdürüyor bu iktidar. Tamamen Türkçü, Sünni ideolojinin geliştirdiği söylemlerle başka bir toplum yaratma, biat ettirdiği, tahakküm altına aldığı toplum yaratma çalışmasını kadınlar üzerinden, kadınların hayatlarına, kazanımlarına, kimliğine, diline saldırarak gerçekleştiriyor. Bundan en fazla nasibi biz Kürt kadınlar aldık. Hem verdiğiniz mücadele pratiğiyle hem Kürt kadın kimliğimizle pek çok yargısal sürece, kolluk şiddetine, yargı tacizine maruz kaldık. Toplum içerisine baktığımızda da özel savaş politikaları adı altında kadınları cinsel şiddete, kaybedilmeye, ölüme, fuhuşa zorlamaya, madde bağımlılığına yönlendirmeye dönük pek çok durumla karşılaştık. Bu yüzden son kertede 14 Mayıs bizler için yeniden hayata başlamakla ilgili bir süreci ifade ediyor. Bu faşist, ırkçı, cinsiyetçi tekçi rejimi biz kadınlarla gerileteceğiz.

*Kadınlar neden Yeşil Sol Parti’ye oy vermeli?

Özgür, eşit bir hayat, kentlerimizde, kendi toprağımızda yaşamak hepimizin hakkı. En çok bizler hak ediyoruz. Bu 20 yıllık sürece baktığımız zaman yerinden edilen, savaş politikalarına, göçe, sürgüne maruz kalan bir toplumun içerisinde yaşayan kadınlar olarak en çok etkiyi biz aldık. Çünkü bu süreçlerde kadınlar daha çok tacize, istismara maruz kalır. Dolayısıyla biz şiddetsiz bir yaşamı kendi toprağımızda kendi kaynaklarımızla neyi üretip üretmeyeceğimize, neyi giyip giymeyeceğimize, kaç çocuk doğurup doğurmayacağımıza kendimizin karar verdiği bir hayat istiyoruz. Erkeğin kölesi olmadan, özgür bir birey yurttaş olarak kendimizi ifade edebildiğimiz ve hayatın bütün alanlarında özgürce var edebildiğimiz bir yaşam hakkımız olmalı. Bu hakkımızı birlikte daha iyi bir noktaya taşıyabiliriz. Kendi yaşamımız, haklarımız için Yeşil Sol’un içerisindeyiz. Bütün kadınların da böyle olmasını diliyoruz. Birlikte yürüyeceğimiz her adım hem bizi hem de birbirimizi güçlendirecek kadınlar olarak. Yeni yaşamı birlikte yoldaşlıkla, yol arkadaşlığıyla, dostlukla barış ve huzur içerisinde üreterek, paylaşarak, bölüşerek yaşamamız mümkün. Böyle bir sistemi en iyi biz kadınlar yapabiliriz. Öncülüğünü de kadınlar yapabilir. Çünkü biz böyle yaşamayı biliyoruz. Verdiğimiz mücadeleden biliyoruz. Yıllardır maruz kaldığımız bütün şiddet türlerine karşı birlikte mücadele ediyoruz.  O birliktelikten aldığımız güç bizi daha iyi bir noktaya götürecek. Kadınları birlikte aynı ağacın altında toplanmaya çağırıyoruz. O ağaç daha çok köklensin, yeşersin ve çoğalsın. Toplum ve birey olarak dayanışma içerisinde birbirimizi büyütelim.

*Günlerdir sahadasınız köy köy geziyorsunuz. Kadınların ilgisi nasıl? Buna dair izlenimleriniz neler?

20 günü aşkın bir süredir köylerde, mahallelerde, büro açılışlarında gittiğimiz her alan kalabalıklaşıyor ve miting alanına dönüyor. Yeşil Sol Parti’ye muazzam bir ilgi ve beklenti var. Ortak nokta umut. Kadınlarla mutlaka sohbet ediyorum, muhakkak temaslarımız oluyor. Aldığımız cevap ‘şunlar artık gitsin’ oluyor. Herkes artık bıkmış. Kadınlarla konuştuğumuz zaman bizlerin onlara anlatacağımız bir şey kalmadığını görüyoruz. O kadar her şeyin farkında, sorunu tespit etmiş bir halk var karşımızda. Aslında biz onlardan aldığımızı söylüyoruz. Seçim beyannamemiz toplumdaki kadınların gençlerin taleplerini yansıtıyor. Toplumla çok iç içe onlardan esinlenmiş bir beyanname. Bizler beyannameyi anlatmadan kendilerinin anlattığını görüyoruz. Özellikle genç kadınlar Yeşil Sol Parti konusunda çok net. Özellikle kadınlar açısından hayatlarındaki erkeklerin bu konu hakkında ne dediklerinin bir önemi yok, kendi iradelerinin açığa çıkması için oldukça dik bir duruş sergiliyorlar. Genç kadınlar itirazlarını çok net ifade ediyorlar. Savaştan, yoksulluktan, kendi dili ile eğitim alamamaktan yakınıyorlar. Yine anneler de savaşın sona ermesi için rol almamızı istiyorlar. Bütün sohbetlerde bu açığa çıktı. Bize güveniyorlar. Aslında kim olduğumuz önemli değil Yeşil Sol adına gittiğimizi gördüklerinde muazzam bir saygı görüyoruz. Kazanımların geri alınması için bizlerden beklentileri var. Yeşil Sol Parti, Meclis’e çok güçlü girecek buna dair inancım çok net. Çünkü muazzam bir halk iradesi var. Bizler de Yeşil Sol olarak Cumhuriyetin 2. yüzyılının temellerini kadınlarla beraber atacağız ve demokratik cumhuriyeti inşa edeceğiz.


Etiketler : 6284 sayılı yasa, emek ve özgürlük ittifakı, Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi, Yeşil Sol Parti, Üçüncü Yol, kadın beyannamesi, adalet kaya, amed milletvekili,


...

Nişmiye Güler