Kadıneki Yazı,

Tecridi konuşmak barışı konuşmaktır


Heval Arslan-15 Haz 2022

İlk bakışta belki İmralı’da devreye konulan mutlak tecrit politikası ile kadın kazanımlarına dönük saldırı arasında bir bağ kurulamayabilir. Ama gerçekte arasında çok derin bir bağ var. Nasıl?

Tecridi konuşmak, temel insan haklarını konuşmaktır. Tecridi konuşmak, baskı, şiddet, tutuklama ve katliamları konuşmaktır. Tecridi konuşmak, kadına yönelik taciz, tecavüz, kırımı konuşmaktır. Tecridi konuşmak, toplumsal sorunları, ekonomik krizi konuşmaktır. Tecridi konuşmak aynı zamanda demokratik hak ve özgürlükleri, barışı konuşmaktır. Tecridi konuşmak kadınların özgürlük mücadelesini bir üst aşamaya taşımaktır. O yüzden bugün tecridi yazıyorum.

Mutlak tecrit uygulanıyor

28 Mayıs’ta İstanbul’da yapılan, “Tecrit Siyasetine Karşı Barış Hakkı” konferansında öne çıkan temel tespitlerden biri, “Tecride karşı çıkışın üzerindeki tecridin de kırılması gerekir” tespitiydi. Bu tespit, Türk devletinin PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uyguladığı mutlak tecridin derinliğini ortaya koydu. Aynı zamanda neden tecridin konuşulması ve Türkiye halklarının gündemine girmesinin engellendiği sorunu da gündeme getirdi.

15 Şubat 1999’dan bu yana İmralı’da mutlak tecrit altında tutulan PKK Lideri Abdullah Öcalan’dan 25 Mart 2021’den bu yana hiçbir şekilde haber alınamıyor. Ailesi ve avukatlarının yaptığı tüm görüşme başvuruları ya yanıtsız bırakılıyor ya da gerekçelendiriliyor. Havadan, sudan gerekçeler uydurularak hücre cezaları veriliyor ve bu uygulama kesintisiz bir şekilde yürütülüyor. Yani Kürt halkının iradesine mutlak tecrit uygulanıyor. İmralı’da olup bitenler hakkında da hiçbir bilgi verilmediği gibi avukatlar da herhangi bir bilgiye ulaşamıyor. Mevcut durumda PKK Lideri Abdullah Öcalan’a uygulanan mutlak tecrit politikasıyla paralel Kürt halkına karşı bir savaş yürütülüyor. Bu savaş, fiziki olduğu kadar psikolojik, demografik değişimi de kapsayarak derinlemesine uygulanıyor.

Savaşta ısrar kadını vurdu

Aslında 2014’ten bu yana Kobanê’yi sahiplenme eylemleri bahane edilerek, ‘Çöktürme Planı’ ile birlikte Kürtlere yönelik kapsamlı bir savaş konsepti devreye girdi. Kürt kentlerinde Sur, Nusaybin, Cizre, Yüksekova başta olmak üzere birçok kent yakıldı, yıkıldı. Binlerce insan göçe zorlandı. Önce Kuzey ve Doğu Suriye’de Efrîn, Serêkaniyê ve Girê Spî işgal edildi, Kürt nüfus zorla göçertildi. Devreye konulan savaş konsepti, 2020 yılında Federe Kürdistan’da daha da derinleştirildi. 2021 yılında ise İmralı’dan mutlak haber alamama durumuyla birlikte savaş kapsamlı bir hal aldı. AKP-MHP iktidarının bir planı olarak uzayan ve derinleşen tecridin mutlak suretle sürdürülmesi, emperyal emellerle Kürt kentlerini yeniden istila etmekteki ısrarı beraberinde ölüm ve ülkeye yoksulluk getirdi, halk sefalete mahkum edildi. Derinleşen ekonomik kriz ve yoksulluk en çok da kadını vurdu. Türkiye’de kadına yönelik şiddet arttı. Neredeyse her gün bir kadın katlediliyor. Kadınları koruyan yasalar ise AKP-MHP iktidarı tarafından ya kaldırıldı ya da işlemez hale getirildi. Kadın kurumları, belediyelere bağlı kadın daireleri kapatıldı. Kapatılmayan kadın dairelerinin başına da erkekler getirildi. Kadın sığınma evlerine giden birçok kadın, devlet uygulamalarından dolayı tekrar şiddet gördükleri evlere döndü.

Torba yasalar ile kadın kazanımlarına saldırıldı

Tüm bunlar da yetmedi kadın kazanımlarına yönelik saldırılar dur durak bilmedi. İmralı’ya yönelik tecrit, şiddet ve baskı arttıkça aynı paralelde kadına yönelik saldırılar da boyutlandı. İlk bakışta belki İmralı’da devreye konulan mutlak tecrit politikası ile kadın kazanımlarına dönük saldırı arasında bir bağ kurulamayabilir. Ama gerçekte arasında çok derin bir bağ var. Nasıl? Savaş dönemlerinde tüm özgürlüklere, demokratik haklara “devletin bekası” adına devlet tarafından yasak getirilir. Kimleri bunu açıktan yapar, kimileri de tıpkı AKP-MHP iktidarı gibi torba yasalarla yapar. Dikkat ettiyseniz kadın kazanımlarına saldırıların tamamı torba yasalarla yapıldı. Torba yasalarla Cumhurbaşkanı'na verilen haklar ile bir gece yarısı İstanbul Sözleşmesi keyfi olarak feshedildi. Bugün temel insan haklarına bile büyük bir saldırı var. Kürtler dilini gündelik hayatta kullanamıyor, kullanan Kürtler sokak ortasında ya linç ediliyor ya da öldürülüyor. Kürtçe müzik dinleyen bir gencin kalbinden bıçaklandığı olay hâlâ hafızalarda. Kadınlar, çocuklarını çıkarılan torba yasalardan dolayı koruyamıyor, kendi can güvenliğini bile sağlayamıyor.

Peki nasıl bu hale gelindi? Önce müzakere masası devlet tarafından devrildi. Hazırlanan savaş konsepti devreye konuldu. “Devletin bekası” adına tüm özgürlüklere, özellikle de kadın haklarına el konuldu. Kadının kamusal alandaki yeri daraltıldı ve nefessiz bırakıldı. Hatırlarsanız, 2016 yılında HDP’li belediyelere kayyum atanması ardından kadın kurumları teker teker kapatılmış, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın projesi olan ve hayat bulan eşbaşkanlık istemi yargılanmıştı. Yine Öcalan’ın bir projesi olan ‘Halkların ortak yaşam projesi’ni savunan ve bunun siyasetini yürüten Kürt kadın siyasetçiler, belediye eşbaşkanıları tutuklanmıştı. Sonrasında da kadınlar adına, kadının özgürlüğünü, eşit, demokratik bir yaşamın paradigmasını oluşturan PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın demokratik toplum projesine inanan ve mücadele eden kadınlar, her alanda hedef alındı, işkence gördü ve cezaevlerine konuldu. Bu süreç hâlâ devam ediyor…

Bu yönüyle değerlendirdiğimizde kadına yönelik devlet saldırıları ile tecridin çok derin bir bağı olduğu ortadadır. İmralı’da devreye konulan mutlak tecrit tüm özgürlüklere, demokratik haklara konulan mutlak tecrittir ve bu tecritten herkes ciddi bir şekilde etkilenmektedir. Kadınlar ise daha fazla etkilenmekte ve temel haklarını dahi kullanamamaktadır.

Kadının özgürlüğü esastır

Kadına yönelik bu saldırıların anlaşılabilmesi için PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın kadın özgürlüğüne yaklaşımı, ele alış tarzı, Türkiye toplumu açısından da anlaşılmaya ve tartışılmaya muhtaç konudur. PKK Lideri Abdullah Öcalan tüm yaşamı boyunca kadını, Kürt Özgürlük Mücadelesi’nin merkezine koydu. “Devrimciliğin birinci şartı kadın özgürlüğüne doğru yaklaşımdır” dedi. Geliştirmiş olduğu Demokratik Uygarlık Manifestosu’nun temeline kadının özgürlüğünü oturttu.

Bugün demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigma sadece Kürt halkının benimsediği ve yaşamsallaştırdığı bir model değil aynı zamanda tüm dünya kadınları tarafından da kabul gören, hayata geçirilmeye çalışan bir modeldir. Rojava’da hayata geçirilmeye çalışan bu model, Arap kadınlar açısından da bir çıkış olmuştur.

Geliştirmiş olduğu devlet çözümlemesiyle egemen erkek sisteminin zorbalık, yalancılık, komplolarla bir tecavüz sistemi olduğunu açığa çıkaran PKK Lideri Abdullah Öcalan, karanlıkta kalan kadın hakikatini de açığa çıkararak kadınlara, topluma özgür yaşam seçeneklerini sunan bir önder olmuştur. Bu nedenden dolayı PKK Lideri Abdullah Öcalan kapitalist modernite sisteminin hedefindedir. Yani İmralı işkence sisteminin kuruluşu sadece Türk devletinin bir yaratımı değil, ataerkil sistemin kadınlara, halklara reva gördüğü bir sistemdir. İmralı’da tecrit ve işkence altında tutulan sadece PKK Lideri Abdullah Öcalan değil, onun şahsında kadınların, halkların, inançların ekolojik, özgürlükçü, demokratik yaşam istemleridir, özgür ve eşit gelecek umutlarıdır.

Bu nedenle tecrit ideolojik bir saldırıdır. Tecridin mutlaklaştırılması ve konuşulmasına, karşı çıkılmasına dahi müsamaha gösterilmemesi de bu nedenledir. Bugün Kürt kadınlar, “İmralı duvarları yıkılıncaya dek kadınlar olarak mücadele edeceğiz” diyor ve kadınlar açısından özgür yaşamın İmralı tecridinin kırılmasından geçtiğini ifade ediyor. Bu nedenle binlerce kadın Gemlik yolunda, polis barikatlarını teker teker aşarak, seslerini duyurmaya çalışıyor. Bu nedenle savaş politikalarına, Kürt halkına karşı yürütülen soykırım saldırılarına, kadın cinayetlerine, kadınların mücadele ile elde ettiği kazanımların yok edilmesine karşı kadınlar, “İmralı tecridi kırılmalı” diyor. Bunun için şimdi mücadele zamanı, PKK Lideri Abdullah Öcalan için “Özgürlük zamanı” diyor.

O yüzden tecridi konuşalım, tecridin konuşulmasında tecrit uygulayanların en çok korktuğu şeyi; kadın haklarını ve özgürlüklerini, temel demokratik hakları, özgürlük ve eşitliği, her şeyden önemlisi savaşa karşı barışı konuşalım…


Etiketler : Tecrit, İmralı,


...

Heval Arslan