Kadıneki Yazı,

Şark'ta kilitleri kıran kadınlar


Tülay Hatimoğulları-01 Ara 2020

Hangi kadın, kilitleri asırlık geleneklerle taşlaşmış bu zindandan kaçabilir? Hangi kadın böyle bir bedeli göze alabilir? Hangi kadın bütün bir toplumu karşısına alacak özgürlük tutkusuna sahip olabilir? (Neval el-Saddavi*) Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da ezici baskıya rağmen özgürlük tutkusuyla yanan kadınlar geçmişte de vardı, şimdi de var, gelecekte de var olacak

Yüz yıllardır batının sömürgesi olmuş, günümüzde de çeşitli biçimlerde devam eden sömürü ve işgaller altında olan Ortadoğu ve bütün Şark coğrafyasında ayrıca kadın olmak… Otoriter ve totaliter rejimlerin kılıcı altında yaşamaya mahkûm kadınların kurtuluş mücadelesinde döşediği taşlar… İslam dininin kadın üzerindeki etkileriyle yüzleşme denemeleri… 

Sömürge topraklarda kadın olmak 

Kadın olmak her coğrafyada zordur. Ataerkil sistem toplumların sosyoekonomik, politik ve kültürel özelliklerine göre kısmi farklılıklar arz etse de en nihayetinde kadın üzerinde tahakkümünü sürdürmede son derece ısrarcı. Yüz yıllarca sömürge kalmış Doğu topraklarında yaşam kadın için daha da ağır. Sömürgeci Batı, Doğu topraklarını kadın bedenine benzetiyor. Batının gözündeki kadınlık imgesi Doğu’ya yansıtılıyor: İşgal edilen verimli topraklar; kendini yönetemeyen, aklı yetmeyen, edilgenleştirilmiş topluluklar… Tarihi zenginliği, yeraltı-yerüstü kaynaklarının büyüklüğünün tasavvur ötesiliğiyle de bir o kadar gizemli… Kadın ise peçenin altında gizlenmiş, Nil’in derinliklerinde kaybolmuş, kum fırtınasıyla örtülmüş keşfedilmeyi bekleyen arzu nesnesi… Ve sömürgecilerin “Doğulu kadının bedeni toprak gibi işgal edilebilir” algısı… 

Doğu'nun kendi iç diziliminde Batı'nın etkisinin yanı sıra iç dinamiklere de bakmak gerekir. Bölge her açıdan siyasal İslam’ın etkisi altındadır. İslam yasaları kadının konumu ve bedeni üzerinde doğrudan hak sahibidir. Ülkelere göre kısmi farklılıklar gösterse de bu coğrafyada kadınlar hala sünnet ediliyor, hareme kapatılıyor, dedeleriyle akran erkeklere satılıyor, evde herhangi bir eşya gibi muamele görüyor, kamusal alanda kendini yeterince ifade edemiyor, araba kullanamıyor, recm ediliyor… Çadorun ardında görünmez kılınan beden, mühürlenmiş dudaklar… O nedenle gözleri bu kadar anlam yüklüdür… Ve elbette bütün zorluklara ve imkânsızlıklara rağmen ağır bedeller ödeyerek var olmaya çalışmış kadınların hikâyeleri ve mücadele tarihleri…

Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da kadın mücadele deneyimlerinden bir kesit

Ortadoğu’da kadın mücadele tarihi üzerine Türkçe kaynak yeterince mevcut değil. Bu alan yakın zamana kadar araştırmacıların dikkatini yeterince çekmemiş. 2010’da başlayan “Arap İsyanları” ile beraber bölge akademisyenlerin gündemine daha çok girdi.  

Bölgede kadınlar feminizmle 19. yüzyılın sonunda tanışıyor. En yaygın kadın örgütlenmesinin İran ve Mısır’da olduğu görülüyor. İran’ın 19. yüzyılın sonunda modernizmin etkisi altına girmesiyle beraber kadınlar da bir dönüşüm sürecine giriyor ve yaşamlarıyla ilgili kararları kendilerinin vermesi talebinde bulunuyor.

İran’da devletin kurduğu kadın örgütlenmelerinin yanı sıra özellikle 1905-1911 yılları arasında yeni Anayasa oluşum sürecinde muhalif kadınların güçlü bir çıkışı oluyor. Bu dönemde açığa çıkan toplumsal kabarışın içinde kadınlar eşitlik, eğitim hakkı, dernek kurma hakkı, erken yaşta evliliğin yasaklanması ve çok eşliliğin yasadan çıkarılması taleplerini yükseltiyor. Din “adamlarının” müdahalesi üzerine bu mücadele sadece eğitim hakkının kazanılması ile sonuçlanıyor. Ancak kadın örgütlenmesi açısından önemli bir deneyim olan bu süreç ileriki zamanlarda İran Kadın Hareketi için ön açıcı oluyor. 

1930’larda Rıza Pehlevi bağımsız kadın derneklerini kapatıyor. Kız kardeşi Eşref Pehlevi’nin liderliğinde “Kanon-Banouvan” kuruluyor. “Hayır” işlerini temel alan bu oluşumun amacı politikleşen kadın hareketinin önünü kesmekti. Değişen siyasal konjonktüre rağmen kadınlar, oy kullanma hakkı talebindeki ısrarcılıkları sonucu 1962’de bu hakkı elde ediyor. ABD’nin güdümünde olan Şah’a karşı İran’da her anlamıyla geniş kapsamlı bir mücadele yürütülüyor. Bu mücadelede komünistler ve kadınlar önemli rol oynuyor. Ancak 1979’da gerçekleşen İran İslam Devrimi, İslam hukuku ve Şii mezhebinin görüşlerini esas alarak bir İslam Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sonuçlanıyor. Humeyni’nin ilk icraatı 1979’un 8 Mart’ını yasaklamak oluyor. Humeyni yasaları kadınların birçok kazanımını tek tek ellerinden alıyor. Kısas yasasına göre kadınlara taşlama, kırbaçlama cezaları, kıyafet zorunluluğu ve kamusal alanda kısıtlamalara getiriliyor.  

Kadın hareketi Mısır’da da uzun bir geçmişe sahiptir. Özellikle 20. yüzyılın başlarında Huda Sha’arawi öncülüğünde kurulan Mısır Feminist Birliği bölgedeki ilk feminist örgüttür. Bu dönemde Britanya’nın sömürgesi olan Mısır’da bağımsızlık talebinde bulunan örgütlenmelerin içinde kadınlar aktif olarak çalıştılar. Kadınlar bir yandan bağımsız Mısır için mücadele ediyor, diğer yandan kendi haklarını talep ediyorlardı. 1953’te Cumhuriyet ilan edilen Mısır’da bu dönemlerde kadın hareketi devlet tarafından “Batı’ya özenti” olarak görüldüğü için ağır baskılara maruz kaldı. Enver Sedat döneminde kısmi bir rahatlama görülse de muhalif kadınlara dönük baskılar devam etti. Mübarek döneminde ise baskılar yeniden yoğunlaştı. “Arap Baharı” döneminde Kahire Direnişi’nde Mısırlı kadınlar mücadele tarihlerini yeni dönemle birleştiren önemli bir deneyime imza attı. 

Bölgede Iraklı kadınların deneyimi de önemlidir. 1950’li yıllarda Irak Komünist Partisi’ne yakın duran kadınların öncülüğünde Irak Kadın Birliği kuruldu. Bu birliğin içinde Müslüman, Musevi, Hristiyan kadınlar ortak mücadele etti. Seküler yaşamı savunan kadınlar devlet tarafından yoğun baskılara, sürgünlere maruz kaldı. 1991’de yaklaşık 80 örgütün içinde yer aldığı Iraklı Kadınlar Ağı kuruldu. İslami örgütlerin tehditlerine rağmen varlıklarında ve mücadelelerinde ısrarcılıklarını sürdürdüler. 

Kürt kadınları kadın/ulusal kimlik ikileminde yol aldı

Son yıllarda pratik olarak varlığını daha çok hissettiren ve bölgenin birçok bakımdan en güçlü kadın örgütlenmesini yaratan Kürt kadınlarıdır. Bir yandan Kürt halkının özgürlüğü için mücadele verirken öte yandan geleneklerin, erkek egemenliğinin kadın üzerindeki baskısıyla oldukça cüretkâr bir şekilde yüzleşen/yüzleştiren Kürt kadınları Ortadoğulu kadınların makûs talihini değiştiriyor.

Kürt kadınları 1980’lerden itibaren yükselen Kürt Özgürlük Hareketi’nin (KÖH) örülmesinde aktif görev aldı. Karşılıklı olarak KÖH ve Kürt kadınları birbirini besledi. Kitlesel bir dönüşüm yaşamakta olan Kürt kadını ulusal kimliğini savunmanın yanı sıra, kadın olarak varoluşunun tarihini yazıyor. Ortadoğu’da kadın hareketlerinin sıkıştığı en önemli noktalardan birinin kadın ve ulusal kimlik ikilemi olduğunu hatırlayalım. Kürt kadınları bu temel çelişkiyi aşma konusunda önemli yol kat ediyor. Örgütlenmelerinin her kademesinde kadın bileşimine önem vermeleri, her alanda eş başkanlık sistemini oluşturmaları önemli başarılardır. Bu gelişkinlik Ortadoğu toplumlarına model olma potansiyeli bakımından da çok değerlidir.

Şiddet kadınların öz savunma bilincini ve pratiğini geliştiriyor

Bölge, savaşın bütün vahşetini yaşadı/yaşıyor. Kadınlar 21. yüzyılda savaş ganimeti olarak muamele görüyor. Kaçırılan, “şanslıysa” fidye karşılığında ailesine verilen, yaşına/bekâretine göre fiyat biçilerek satılan, cihatçıların haremine mahkûm edilen, tecavüze uğrayan sayısız kadın öyküsü var. Çoğunu kadınların ve çocukların oluşturduğu milyonlarca insan topraklarından göç etmek zorunda kaldı. Mülteci konumundaki kadınlar, beden ve emek sömürüsünün en yoğunlaşmış halini yaşıyor. Kelimelerin anlatmada yetersiz kaldığı bu hali bütün çıplaklığıyla görüyoruz. Bu süreci bölgenin tüm kadınları (Arap, Kürt, Ezidi, Ermeni, Türkmen) yaşadı/yaşıyor. 

Bölgede yaşanan şiddet ortamı kadınların savunma mekanizmaları oluşturmasının önünü açtı. Şengalli kadınlarda olduğu gibi. Kürt kadınlarının selefi/cihatçı çetelere karşı yürüttüğü savaş tüm dünyada olumlu bir yankı buldu. Bölgedeki Arap kadınları onlardan beğeniyle bahsediyor. Kürt Özgürlük Hareketi’nin kadın cephesinin birikimi Doğu ve Kuzey Suriye’de vücut buldu. Rojava Anayasası’nda kadınların evlenme yaşının 18’e çıkarılması, miras hakkı konusunda kadın-erkek eşitliğinin sağlanması, her alanda eş başkanlık sistemin uygulanması gibi önemli kazanımların varlığı bölge için son derece önemli. Bu kazanımlar korundukça ve geliştirildikçe bölgedeki diğer halklardan kadınlar arasında da yankısını bulacaktır. 

Filistin kurtuluş cephesinde mücadele eden kadınların deneyimleri kendi dönemleri açısından (1960’lı yıllar) oldukça yeni ve bu nedenle de ayrıca önemlidir. Şayda Ebu Ğazali, Leyla Halitlerin sembolleşen pratikleri bölge kadınları için öğreticidir. 

Osmanlı kadın mücadelesi deneyimlerini Cumhuriyet Türkiye’sine taşıyan, Batıyla daha çok etkileşimde bulunan Türkiye kadın hareketinin deneyimleri de oldukça zengindir. 

Ortadoğu’da kadın hareketinin yaşadığı kimi çelişkiler

Bölge ülkeleri 1. Dünya Savaşı’ndan sonra farklı tarihlerde bağımsızlıklarını ilan etseler de hâlâ devam eden yoğun bir sömürü cenderesi içindeler. Kadınlar sömürgecilere karşı oluşan cephelerde bağımsız ulus için mücadelede yer aldı. Özellikle İran ve Mısır’da siyasal tartışmalara aktif olarak katıldı. Ulus devleti koruma refleksiyle kadın hareketi de diğer toplumsal hareketler gibi milliyetçi eğilimler gösterdi. “Milliyetçi ideolojilerin, milleti aile ve akrabalık ilişkilerinin devamı gibi düşünen cemaatçi damarı da kadının toplumdaki konumunu ve işlevini ‘anne’, ‘bacı’ ve ‘eş’ olarak sembolize eder. Milletin bir aidiyet ve sadakat kaynağı olarak doğallaştırılması, kadının toplumsal varlığının doğallaştırılmasıyla, yani biyolojikleştirilmesiyle iç içe geçer. ‘Yeni aile’nin kurulması ve onun içinde kadının yerinin tayin edilmesi, metaforik anlamlarının ötesinde, milliyetçi ideolojinin tüm toplumsal yaşama nüfuz etmesini sağlayan koordinat sistemini oturtan stratejik bir hamledir.”** 

Dolayısıyla milliyetçi elitlerin çabalarını özgürleştirme hamlesi değil, özgürlüğün sınırlarını çizen ve kendi iktidarını yeniden kurmayı amaçlayan bir hamle olarak okumak mümkün. 

Bölgede özellikle bağımsız kadın örgütlenmeleri hem devletin resmi kurumları hem de karma direniş cepheleri tarafından “Batı’ya öykünmecilik” ve zaman zaman “ajanlık”la suçlanıyor. Kadın hareketi kendisinin Ortadoğu gerçekliğinin bir parçası ve aynı zamanda antiemperyalist olduğunu anlatmaya çalışıyor. Savunma pozisyonunda kalma halinin ve “hain” ilan edilme korkusunun yoruculuğunu üzerinde taşıyor. Öyle ki içine girilen savunma hattı nedeniyle zaman zaman karma direniş cepheleri içinde kaybolup gidebiliyor.   Öte yandan Batılı kadın hareketlerinin bir kesiminin Ortadoğu’da kadının nesnel koşullarını göz ardı ederek bölgenin kadın hareketlerine eleştirel yaklaşımı söz konusudur. “Batılı feminist yaklaşım batılı olmayan kadını eşitlik, demokrasi ve insan hakları değerlerine ulaşmak için uğraş veren modern ve aydınlanmış kadın olmaktan çok uzakta, ‘tekil ve monolitik tebaa’ şeklinde algılamaktadır. Üçüncü Dünya feministlerine göre batının küresel hegemonyası batılı olmayan kadınların farklı deneyimlerini göz önüne almadığından feminist düşüncenin özcüleşmesine yol açmaktadır.”*** Bölgede kadın hareketini özcü yaklaşımlarla değerlendirip eleştirmek kendi deneyimleriyle var olma mücadelelerini görmezden gelmek demektir. Bu anlaşılamama hali, bölgede kadın hareketini başka cepheden savunmaya itiyor. Siyasallaşan İslam’ın kadın yaşamına etkilerine ve İslam’ın patriyarka ile kutsal ittifakına ilişkin çözümlemeler, İslami Feminist akımın doğuşu bölgenin kadın hareketleri açısından atılmış önemli adımlardır.   

Tarih bilinciyle günümüze yolculuk

Şimdi de Ortadoğu’dan, Kuzey Afrika’dan kadın hareketleri kadınların ortak sorunlarına karşı birlikte mücadele etmek için önemli adımlar atıyor. Bölgede devam eden savaşlar, hız kesmeyen çatışmalar, erkek egemen zihniyetin ve militarizmin kadınlara ödettiği bedelleri kadınlar kendi cenahlarından değerlendiriyor. Bu yaklaşım bizleri çok daha güçlü kılıyor. 

Erkek egemen zihniyete, militarizmin yaşamımızın her hücresinde zuhur etme biçimine, gündelik hayatlarımızda yaşadığımız erkek şiddetine, kadın cinayetlerine, çocuk evliliklerine, recm ve sünnet edilmeye karşı kadınlar sınırları aşarak enternasyonal zeminde tartışıyor. Yakalanan düşünsel ortaklık ve duygudaşlık “Gücümüz Birlikteliğimizden Gelir” kadın ağı oluşumunun önünü açıyor. Bölgesel düzeyde oluşan bu ağın içinde Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan çok sayıda kadın örgütü/inisiyatifi var. 

Türkiye Kadın Hareketi ve bölgede etkili mücadele yürüten Kürt Kadın Hareketi olarak bu ağların geliştirilmesi için bizlere büyük görevler düşüyor. Özgün kadın örgütlülüklerimiz ve HDP Kadın Meclisi olarak bölgedeki kadın örgütleriyle temaslarımızı sürdürüyoruz. Yine partimizin Ortadoğu Masası ile karma olarak yürüttüğümüz temaslarda karma partilerin/hareketlerin kadın çalışmalarıyla buluşma yollarını da arıyoruz. 

Kadın mücadeleleri tarihinden devraldığımız bilinçle, bölgemizin zengin deneyimleriyle günümüzün kadın mücadelesini yeniden harmanlıyoruz. Kadınların elleri sınırları aşarak buluşuyor… Türk, Kürt, Arap, Acem, Ermeni, Süryani, Ezidi… Her biri kendi dilinde, renginde… Ve elbette kadın paydasında…  

Kazanımlar kadınlara aittir, onlara sıkıca sarılıp ilerleteceğiz  

İran kadın hareketini feminizmle buluşturan Shehla Sherkat “İran’da kadın sosyal ve siyasal düzeyde aktifse bunu devlet vermedi, kadınlar aldı” der. Sherkat’ın bu yaklaşımı bölgenin tamamı için geçerlidir. “Hangi kadın, kilitleri asırlık geleneklerle taşlaşmış bu zindandan kaçabilir? Hangi kadın böyle bir bedeli göze alabilir? Hangi kadın bütün bir toplumu karşısına alacak özgürlük tutkusuna sahip olabilir?” (Neval el-Saddavi) Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da ezici baskıya rağmen özgürlük tutkusuyla yanan kadınlar geçmişte de vardı, şimdi de var, gelecekte de var olacak. 

*Neval el-Saddavi, Kahire Saçlarımı Geri Ver, Çev. Osman Akınhay, Everest Yayınları, 2003

**Tanıl Bora, “Analar, Bacılar, Orospular/Türk Milliyetçi Muhafazakâr Söyleminde Kadın”, Şeref Mardin’e Armağan (der) A. Öncü, O. Tekelioğlu, İstanbul: İletişim Yayınları, 2005:243

***Pınar Arıkan Sinkaya, İran İslam Cumhuriyeti’nde Kadın Meselesi ve İslami Feminist Hareket, Akademik Ortadoğu, Cilt: 5, Sayı:1, s. 43-65, 2010


Etiketler : Ortadoğu'da kadın mücadelesi, Ortadoğu Kadın İnisiyatifi, Tülay Hatimoğulları,


...

Tülay Hatimoğulları