Kadıneki Yazı,

Paris'ten Silopi'ye


Meral Danış Beştaş-01 Oca 2021

Yine silahla, yine barış istedikleri için, yine kadınlar! Yine soğuk bir kış günü, bizlerin bahar umudunu yerle bir etmek istermişçesine 

Devrim daha yarın olmadan, “zincir şakırtıları içinde doğrulacaktır!” ve sizleri dehşet içinde bırakıp, trampet sesleri içinde şunu bildirecektir: “Vardım, varım, var olacağım!” Rosa Luxemburg   Bir umudun üzerine kan sıçradı Paris’te yıldızsız bir gecede! O Paris kenti ki, Bastille Hapishanesi’nden büyüyen isyanla halkların, haklarını söke söke aldığı bir simge. O Paris kenti ki, Jean d’Ark’tan beri büyüyen isyan ruhunun Sein Nehri’nde ve içimizde bir yansıması.   Elbette konumuz Paris değil! Konumuz insanlığın, ilmek ilmek ördüğü, direne direne kazandığı haklarımız,  daha adil, daha özgür bir yaşam umudu. Konumuz bu umudu büyüten, direnişin tam da kendisi olan kadınlar!    Evet, sisli bir Paris gecesinde 3 Kürt kadın katledildi! Tam da Türkiye halklarının barış umuduyla, özgürlük düşüyle, evlatlarının gençliklerine doyacağı inancıyla yüzlerinin aydınlanmaya başladığı bir dönemde. Tam da İmralı müzakerelerinin başladığı, müzakerelerin kamuoyuna deklare edildiği günlerde Sakine, Leyla ve Fidan sonsuzluğa aktı. Hayatta kalmayı savaşa, silaha, talana, vurguna bağlı gören eril ve tahakkümcü zihniyet burada da ortaya çıktı ve barış mücadelesine hayatını veren üç kadını katletti. Tıpkı yüzyıl savaşlarında evinde oturup hayatı izlemek yerine, hayatın ta kendisi olup Fransa ordusunu komuta ederek zafer kazanan Jeanne d’Ark’ın öldürülmesi gibi. Eşitsizliği dikte eden faşist iktidarlara karşı durarak, Fransız kardeşlerime silah doğrultmayacağım, diyen Rosa Luxemburg’un öldürülmesi gibi… Pakistan’da feodalizme karşı durduğu için öldürülen Benazir Butto gibi… Daha nicesi geliyor aklıma da, çıkmıyor bir türlü. Her kayıp eskisini yeniden diriltiyor çünkü! Sêvê’nin, Pakize’nin, Fatma’nın sonsuzluğa gittikleri an, Sakinelerin yeniden dirilmesi gibi! Mücadele azmimize sıkılan kurşunlar, düşümüzle yüreğimizi yeniden biler ve bizler, yani kadın özgürlük mücadelesi verenler, yeniden yola çıkarız, isyanımızdan ve umudumuzdan yayılan ışığı büyütmek adına!


Foto: Bülent Kılıç /AFP

9 Ocak 2013 günü sonsuzluğa giden Sakine, Fidan ve Leyla’nın katli aydınlanmadı. Elbette aksini beklemek safdillik olurdu. Çözüm sürecinin başlangıç noktasında ömrünü barışa adayan 3 kadın neden öldürülür? Yanıtı elbette hepimiz biliyoruz. Yalnızca havada asılı duran dumanı görüyor, fakat tutamıyoruz. Bir MİT yetkilisinin “Bizim resmi kâğıtlarımız kullanılmış, kurum içerisinde kurum teknolojisiyle üretilmiş belgeler var” dediği ve MİT’in bunun dışında olduğunu inkâr etmediği, ancak “Biz yapmadık. MİT’in içinde olan çeşitli kesimler yaptı. MİT içinde cemaatçiler, ulusalcılar var onlar yaptı” şeklindeki açıklamaları tüm kamuoyunun malumu. Yani duman havada asılı duruyor. Görüyor, biliyor lakin dokunamıyoruz. Bu, ne yazık ki bilindik bir senaryo! Senaryonun bir diğer bilindik yanı ise, katledilenlerin kadın oluşu! Çünkü eril, tahakkümcü anlayış, dünyanın kadının direniş ve mücadelesiyle değişeceğini biliyor; tüm yolları kapatmak için de elinden geleni ardına koymuyor. 

Aynen Sakinelerden üç yıl sonra Sêvêlerin katledilişi gibi… 14 Aralık 2015’te ilan edilen sokağa çıkma yasağı sırasında Sêvê Demir, Fatma Uyar ile Pakize Nayır 4 Ocak 2016’da zırhlı bir araçtan açılan ateşle katledildi. Sivil üç kadın! Yeşiltepeyi kızıl kanlara boyayarak ayrıldılar aramızdan. Yine silahla, yine barış istedikleri için, yine kadınlar! Yine soğuk bir kış günü, bizlerin bahar umudunu yerle bir etmek istermişçesine. Sakineleri katleden akıl, yine devreye girmiş yine kadınlar üzerinden ülke halklarına kanlı tehditler savurmuştur. Kadınların dirayetini, direnişini, kudretini bilmeyen bu akıl, dünyayı eşit kılacağımıza dair inancı yok etmek istedi, tıpkı Ortaçağ'da kadınları diri diri yakarak, kadınların direncini kıracağı zannıyla. Fakat kendini muktedir zannederek kadınları katleden eril zihniyet; çığ gibi büyüyen mücadelemize, elde ettiğimiz kazanımlarımıza, direncimize bir o kadar kör! Çünkü hala dünyaya Ortaçağ karanlığından bakıyor. Çünkü dünyayı kendi karanlık düşüncesiyle görüyor ve okuyor.

Fakat o karanlık bilmiyor ki özgürlük düşü bir kor gibi girdi mi ruha, artık iflah olmaz! Kadın özgürlük mücadelemiz tam da budur! Özgürlük düşüyle, o düşün kor aleviyle büyüyor ve geleceğimizi kör karanlığa rağmen örüyoruz. Çünkü bizler gelip geçici ideallerle değil, içten, yürekten çıkan bir inanç ve dirençle yolumuzu aydınlatıyoruz. Evde, tarlada, fabrikada, okulda, sokakta, gündüzde ve gecede, baharda ve yazda öldürülüyor, yok sayılıyor, dövülüyor, kelepçeleniyoruz… Hayatı değiştirmek, yaşamı herkes için güzel kılmak için yola çıktığımız her an bir kör kurşun oluyorsa da bedeli, özgürlüğe yaklaştığımız her bir adım bizim için ömre bedel. Ve katledilsek de gecenin bir köründe, sabahın bir ayazında, en umulmaz anlarda, kazanan biziz! Kazanan kadın mücadelesi! Nereden mi biliyorum? Eril ve tahakkümcü zihniyete attığımız her bir çentikten, elde ettiğimiz her bir kazanımdan, mücadelemizin ne denli genişlediğinden, üstümüze rüzgâr esse fırtınalar koparacak koca yürekli kadınların dünyanın her bir yanındaki kenetlenişinden… 

Sevgili dostlar, sevgili kadınlar! Asla yalnız değiliz ve öyle büyüğüz ki en ufak bir müdahalede gökyüzünü kaplıyor sesimiz, isyanımız… Paris’ten Silopi’ye, Silopi’den Tokyo’ya, Tokyo’dan Atina’ya, Atina’dan Şili’ye nerde katledilmişsek ordayız, nerde yok sayılmışsak orada, nerde unutulmuşsak oradayız! Sakinelerin, Leylaların, Fidanların, Sevelerin, Fatmaların, Pakizelerin niye aramızda olmadıklarını biliyoruz çünkü. Kadınların umudu büyüten gücünü de biliyoruz. Ve onların mirasını onurla taşıyacak, inançlarını, umutlarını gerçek kılacağız. 

*HDP Siirt Milletvekili


Etiketler : Fidan Doğan, Leyla Şaylemez, Seve Demir, Pakize Nayır, Fatma Uyar, Meral Danış Beştaş, Paris katliamı, Silopi katliamı, Sakine Cansız,


...

Meral Danış Beştaş