Kadıneki Çeviri,

Pakistan'da dini fundamentalizme meydan okuyan kadınların tarihi


Capire-15 Haz 2021

Sara Hylton/National Geographic

Bushra Khaliq, Güney Asya'da köktendinciliğe karşı kadınların mücadeleleri ve bunun yasalara ve günlük yaşam üzerindeki etkilerini anlattı: Her yıl Dünya Kadınlar Günü'nde fanatiklerin ve aşırı dincilerin kadınlara saldırmasına rağmen ilerliyoruz

Pakistan'da kültür ve günlük yaşama din hakimdir. 1977'den beri Pakistan İslam Cumhuriyeti'ni oluşturan bir İslamlaştırma gerçekleşti. Anayasa ve yasalar Kuran ve Şeriat ile uyumlu hale geldi. (1) Bu nedenle din, kişisel-politik bir meseleden çok daha fazlasıdır: Devletin ve kurumlarının ideolojisi, kadınların yaşamı ve özerkliği için olduğu kadar dini azınlıklar için de birçok engel oluşturan yasalardır. “Küfür” suçlaması (2) adı altında kriminalize etme ve kurumsallaştırılmış cezalar, devletin kadınların yaşamı üzerindeki kontrolünün bir parçası ve tabandan feminist örgütlenme için bir meydan okumadır.

Pakistan'daki köktendinciliğin kadınların yaşamları üzerindeki etkisi hakkında daha fazla bilgi edinmek için Capire, Women in Struggle for Empowerment (Güçlenme Mücadelesinde Kadınlar) genel müdürü ve Asya'yı temsil eden Dünya Kadın Yürüyüşü Uluslararası Komitesi üyesi Bushra Khaliq ile konuştu. 

*Pakistanlı kadınların karşı karşıya olduğu birçok zorluk var. Şiddet toplumda derin köklere sahiptir ve sosyal ve feminist hareketlerin hâlâ kat etmesi gereken uzun bir yol var. Son yıllarda köktendinci dini hareketler yer kazanıyor. Pakistan'daki dini ve politik durumu ve bu sözde üçüncü köktencilik dalgasının kadınların hayatlarını nasıl etkilediğini bir bağlam içinde değerlendirebilir misiniz?

Dinin günlük hayatımızda daha büyük bir etkisi vardır. Bu günlük bir mesele. Hareketlilik, evlilikle ilgili kararları, görünüşleri, cinsellikleri de dahil olmak üzere kadınların hakları, dindarlıkla birlikte ataerkil sistem tarafından kontrol edilir. Pakistan'da evlilik için minimum yaş, kızlar için 16, erkekler için 18'dir. 18 yaşından önce nüfus cüzdanımızı alamasak, sözleşme imzalayamasak da 16 yaşında evlenebiliyoruz. Bu fikir, bir kız ergenliğe ulaştığında evlenmeye hazır olduğunu söyleyen din tarafından çokça benimsenir, birçok zorla evliliğe neden olur.

Pakistan genelinde kadınlar, kız çocukları için minimum evlilik yaşının 18'e yükseltilmesini talep ediyor, ancak yasa çok katı ve bu Şeriat ve dini zihniyet temelinde tasarlandı. Milletvekilleri ve diğer din âlimleri her zaman birlik içindedir ve bu talebe karşı direnirler. Birçok kız çocuğu 16 yaşında zorla evlendirilmekte ve bu evliliklerin ve şiddetin sonuçlarıyla karşı karşıya kalmaktadır. İkincisi, İslami İdeoloji Konseyi adında bir kurum, bir yapı ve çoğunluğu erkek olan bir komite var. Kanunları onlar belirliyor ve ne zaman kadınların ve kızların acı çektiğine dair bir ihbar gelse, bu konsey çok direniyor ve taleplerimizi geri çeviriyor. Bu kişiler taleplerimizin İslami olmadığını ve batı gündemlerinden etkilendiğimizi söylüyorlar.

Pakistan'da yaşayan nüfusun yaklaşık %3'ü dini azınlıklardandır (nüfusun %97'si Müslümandır). Anayasa herkesin eşit olduğunu ve eşit hakların güvence altına alındığını söylüyor, ancak diğer tarafta uygulama bunun tam tersi. Hıristiyanlar ve Hindular da dahil olmak üzere bu azınlıklardan kadınların sıklıkla İslamcılığa geçmeye zorlandıkları olaylara tanık olduk. Bu azınlıklardan insanlar çok çaresiz çünkü yardım almak için karakola giderlerse adalet göremeyecekler.

*Bu dini ve siyasi durum ekonomik politikalarla nasıl bağlantılı?

Bu zihniyetin ülkemizde kadının ekonomik olarak güçlenmesi ile bağlantısına gelince, en alt sıralarda olduğumuzu görüyoruz. İş gücüne katılımımız sadece yüzde 23. Çünkü erkekler tarafından benimsenen kavram budur: Kadınların evlerine ve çocuklarına bakmaları gerektiği. Dışarı çıkarlarsa, bu iyi bir şey değil. Bedenleri, seçimleri, gelişim anlayışları ailenin erkekleri tarafından yönlendirilir ve kontrol edilir. Ataerkillik hayatımızı düzenler. Hareketimiz ve hareket kabiliyetimiz kısıtlıdır ve çoğu zaman dışarı çıktığımızda güvende değiliz. Kadınlar dışarı çıktıklarında tacize, aşağılanmaya, tecavüze, saygısızlığa maruz kalabiliyorlar.

Kadınların ekonomik ve sosyal statüleri de bu zihniyetten etkilenmektedir. Burada miras yasaları var. Erkek kardeşler arasında, oğula kızların iki katı kadar miras kalır. Ebeveynlerimizin ekonomisindeki payımız ayrımcılık temelinde bölünüyor. Bu tür ekonomik kaynaklar, kadınların ekonomik olarak yükselmesine yardımcı olabilir. Ancak burada, erkek ve babaların çoğu, kızları mirastan mahrum bırakmanın yollarını tanımlar.

Çok az sayıda kadının çalıştığını ve kamusal hayata katıldığını görüyoruz. Daha fazla kadının girişimci olduğu, yeni meslekler aradığı iyi örnekler var, ancak yine de kadınların çoğunluğunun evde ücretsiz bakım işlerinde çalışmaya zorlandıklarını görüyoruz. Bu, bizi ekonomik olarak daha savunmasız ve daha az aktif yapan anlayış ve uygulamaların döngüsüdür.

*Güney Asya'daki diğer ülkelerde bu nasıl oluyor? Ortak unsurlar var mı?

Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Afganistan Güney Asya'nın bir parçasıdır. Bu bölgedeki tüm ülkeler sorunların çoğunu paylaşıyor. Hindistan'da ataerkil köklere sahipler ve kadınların günlük yaşamlarını etkiliyorlar, ancak öte yandan devletleri kendisini dinden ayırdı. Büyük bir toplumsal seferberlik olduğunu görüyoruz. Kadınlar bu güzel toplumsal seferberliklerde dışarıdalar, engelleri yıkıyorlar, sessizliği bozuyorlar. Çiftçiler, tarım yanlısı ticaret yasalarına karşı çıkıyorlar. Başlangıçta, erkek çiftçiler protestolar için milyonlarla çıktı, ancak daha sonra binlerce kadın çiftçi de geldi, protesto etti ve yeni bir direniş tarihi yazdı. Her şeye rağmen dindar ve ataerkil zihniyete karşı savaşan güzel ve çok cesur kadınlar da var.

Afganistan'da kadınlar, kalkınma, cihat (3) ve teröre karşı savaş adına ABD'nin hegemonik müdahalesi nedeniyle son 40 yıldır acı çekiyor. Kadın hakları öncelik değildir. Afgan kadınlara karşı sadece evlerinde değil, parlamentoda, sokaklarda pek çok suç ve şiddet işleniyor. Terörizm ve aşırıcılık bir şeydir, ancak kadınların hayatlarının nasıl mahvolduğu da büyük bir sorun ve bir meydan okumadır.

Benzer şekilde Bangladeş'te de din, insanların yaşamları üzerinde daha büyük bir etkiye sahiptir. Son on yıldır Bangladeş'in ilerlediğine tanık oluyoruz. Bazı ilerici yasalar çıkarıyorlar ve kadınlar ekonomik faaliyetlerin bir parçası oluyorlar. Pek çok kadın, kendi özel yaşamlarında baskı altında kalsalar da artık kamusal yaşamın bir parçası haline geliyor. Öyle olsa bile, yoksulluk ve diğer sosyal sorunlar hâlâ var.

Bu tür şeyler hakkında farklı bir fikre sahip olmak, sizi bu yerlerde savunmasız bir insan yapar. Elbette burada ataerkil, dini ve kapitalist en çirkin gündemin çoklu katmanlarıyla karşı karşıyayız, ancak yan yana tüm bu ülkelerde taban ve feminist hareketlerin güzelce yönlendirildiğini görüyoruz. Bu bize onurlu, temel haklara sahip, cinselliğimiz, bedenlerimiz ve seçimlerimizle ilgili kendi kararlarımızı verebildiğimiz bir yaşam için güç ve umut veriyor.

*Kadınların kendilerini bu dini köktencilikten koruma stratejileri nelerdir?

Pakistan'da kadınların kendileri açısından daha kapsayıcı olan son feminizm dalgasını paylaşmalıyım. Altını çizdiğimiz konular daha önce kamuoyunda hiç tartışılmamıştı. İlk feminizm dalgası yaklaşık 60 veya 70 yıl önce kadınların kamusal yaşama katılmak için mücadele etmesi ve hayır işlerine katılmasıyla ortaya çıktı. Siyasi geçmişi olan büyük ve zengin ailelerden gelen kadınlar tarafından başlatıldı.

(1977 ve 1986 yılları arasında askeri rejim altında başlatılan) İslamlaştırmadan bu yana, Pakistan'da kadınlarda büyük bir direniş var. İlerici insanlar direnişlerini gösterdiler ve burada ikinci feminizm dalgası olduğunu söyleyebiliriz. Kadın haklarına karşı olumsuz olan, onların siyasi, sosyal ve ekonomik hayatlarını etkileyen İslami kanunlara meydan okudular. Bir yanda askeri diktatörlükle karşı karşıyaydık, diğer yanda siyasi partilerin dini zihniyeti vardı. Kadınların önderlik ettiği devasa direniş hareketi, bu olumsuz ve kurumsallaşmış yasalara, uygulamalara ve kavramlara meydan okudu.

Üçüncü dalga, toplumsal baskıya, tecavüze, ataerkilliğe, kapitalizme ve kadına yönelik şiddete karşı bir protestodur. Öğrenciler, profesyoneller, translar, STK çalışanları harekete katıldı ve ekonomik yoksunluklarıyla ilgili kendi sorunlarını dile getirdi. Kapitalist sisteme meydan okunuyordu ve eşitlik tartışmaları gitgide daha fazla gündeme geliyordu. Sosyal organizasyonların ve STK'ların ortaya çıktığı zamanlardı ve bu yüzden farklı köşelerden bu kadar çok ses geliyordu.

Şimdi, son dört beş yıldır, translar, engelli kadınlar, daha az eğitimli kadınlar, çiftçiler, fabrika işçileri, sıradan kadınlar, aydınlar hep birlikte “Aurat yürüyüşü” sloganıyla önderlik ediyorlar. “Kadınlar yürüyor” anlamına gelen bir Urdu ifadesi. Kadınlar protesto ediyor ve tecavüz kültürünü, evlerimizde, sokaklarda, işyerlerinde erkek egemenliğini kınıyoruz. Cinsel tacizi kınıyoruz ve herkes için saygı ve haysiyet talep ediyoruz. 

Toplum içinde böyle sözler söyleyemeyiz ama kolektif olarak kadınlar bir arada. Bu birlik, bu tür şiddet olaylarını kınamak ve bu güçlere karşı savaşmak için en iyi stratejidir.

Her yıl Dünya Kadınlar Günü'nde fanatiklerin ve aşırı dincilerin büyük gürültü yapmasına ve kadınlara saldırmasına rağmen ilerliyoruz. Bu yıl "küfür yasası" oylandı ve bu ülkenin kadınlarına anlam kattı. Tecavüz, cinsel şiddet, üreme sorunları, zorla din gibi kamuoyunda daha önce hiç tartışılmayan hassas konuları tartışanlar, küfür yasalarıyla suçlanıyorlar. Böylece dinin kötüye kullanımını, kadınların seslerini susturmak için nasıl kullanılabileceğini görebilirsiniz.

1-| Şeriat, Kuran ve hadislerden türetilen inanca dayalı İslam hukukudur. Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu birçok ülkede kullanılmaktadır.

2-| İngilizlerden miras kalan ve 1980'lerde kurulan Pakistan'daki küfür yasaları, İslam'a hakaret eden herkesi cezalandırıyor. Bu yasaların, erkekler, kadınlar, yazarlar, gazeteciler ve dini azınlıklar da dahil olmak üzere hakları ve ifade özgürlüğü için savaşanları cezalandırmak için birçok yönden yaygın şekilde suistimal edildiği bilinmektedir.

3-| Cihad, mücadele, çaba anlamına gelen bir Arapçadır. Aynı zamanda İslam'da, dini korumak ve yaymak için dini görevleri kapsayan bir kavramdır. Bu kelime genellikle aşırılık yanlısı gruplar tarafından “sadakatsiz” veya gayrimüslimlere karşı silahlı ve dini mücadeleyi ifade etmek için kullanılır.

*Çeviri: Mizgin Tekin

*Kaynak: https://capiremov.org/en/interview/a-history-of-women-challenging-religious-fundamentalism-in-pakistan/


Etiketler : Kadın Mücadelesi, Din, Pakistan, Köktendincilik,


...

Capire