Kadıneki Yazı,

Mülteci ve göçmen kadınlar için yeni bir kampanya


Heval Arslan-15 Ara 2021

Dili ve kültüründen uzak olmak kadınları yaşadıkları şiddet durumu ile baş başa bırakan olgular. Almanya Kadın Sığınma Evi Koordinasyonu Derneğinin raporuna göre, Almanya'daki sığınma evlerindeki kadınların %66'sını mülteciler oluşturuyor

Londra, Brüksel, Madrid, Paris... Başkentleri birçoğumuz için çok çekici gelen bu Avrupa ülkelerinin birçoğunda kadına yönelik şiddet gün geçtikçe artıyor ve toplumun en ciddi sorunlarından biri olmaya devam ediyor. Fiziki şiddet, psikolojik şiddet, cinsel şiddet, tecavüz, genital mutilasyon, cinsel sömürü, fuhuşa sürüklenme ve dijital ortamda taciz... Tüm bunlar Avrupa'da milyonlarca kadının sadece kadın olmaktan dolayı günlük olarak yaşadığı saldırılara örnek. Veriler aslında çok somut. Tüm Avrupa'da 15 yaşından itibaren 62 milyon kadın ya fiziki ya da cinsel şiddete maruz kalıyor. Avrupa Birliği üyesi bir ülkede yaşayan her 3 kadından biri hayatında en az bir kez fiziki ya da cinsel şiddete maruz kaldığını, her iki kadından birisi ise tacize, her 10 kadından biri ise tecavüze maruz kaldığını belirtiyor.

Kovid-19 salgını ile birlikte tablo daha da vahimleşti; evler şiddet gören kadınlar için birer hapishaneye dönüştü. Sadece Fransa İçişleri Bakanlığı'nın resmi verilerine göre kadına yönelik şiddet, salgın sürecinde %10 dolayında arttı. Kadın örgütlerine göre ise bu veri %36. Salgın ile birlikte kadına yönelik şiddetin arttığı diğer bir ortam ise dijital yani internet ortamı. 2020 yılında yapılan bir kamuoyu araştırması, kız çocuklarının %58'inin dijital ortamda cinsel tacize uğradıklarını ortaya koyuyor. Hatta bunların %50'si, sokaktan daha çok sanal ortamda saldırılara maruz kaldıklarını söylüyor. İnternet ortamında kadına yönelik cinsel şiddet son dönemde en çok artan şiddet türü oldu. Tüm bunlara karşın mücadele ise yetersiz.

Haziran 2017'de Avrupa Birliği kadına yönelik şiddete karşı mücadele çerçevesinde Avrupa Konseyi konvansiyonunu imzaladı. Ancak 4 yıl sonra tüm ülkelerin bu sözleşmeyi uygulaması için bir konsensüs sağlanamadığından dolayı kadına yönelik şiddet ile mücadele hâlâ yetersiz.

Yetersiz yasal düzenlemeler kadınları korunaksız bıraktığı gibi hâlâ kadına yönelik şiddete "aile içi sorun" olarak bakılması da bu şiddetin üstünün örtülmesinin temel nedenlerinden. Örneğin; Fransızca kadına yönelik şiddet, "violence domestique" yani "ev içi şiddet olarak" tabir ediliyor. Bu da kadınların yaşadıkları şiddetin temel nedenlerini görmelerine engel olduğu gibi destek arama noktasında da geri çekilmelerine neden oluyor. Tabii bu şiddet sarmalından mülteci ve göçmen kadınlar daha çok etkileniyor.

Mülteci kadınlar, göç yollarında ve kamplarda kadın olmaktan kaynaklı oldukça fazla zorlukla karşılaşıyor, yaşıyorlar. Yetersiz sosyal, ekonomik ve yasal desteğin yanı sıra yasal haklarının tanınması, barınma ve sağlığa erişim konusunda da ciddi sorunlar yaşıyorlar. Bunlardan öte göç yollarında kadınlar ve kız çocukları cinsel şiddet, taciz ve tecavüze maruz kalıyorlar. Savaşın ve kendi topraklarını terk etmek zorunda kalmanın yarattığı travmanın yanında her türlü erkek şiddetiyle de baş etmek zorunda kalıyorlar. Erkek mültecilerden farklı olarak kadınlar çok katmanlı bir şiddetle karşı karşıyalar.

Raporlara göre Suriyeli kadınlar, Türkiye'deki evlilikler de dahil olmak üzere, en çok eşleri ve akrabaları olan erkekler tarafından aile/ev içi fiziksel şiddete uğrarken, cinsel, psikolojik, ekonomik ve dijital şiddete de maruz kalıyorlar. Çoğunlukla erkek akrabaları tarafından ikinci hatta üçüncü eş olmaya zorlanıyorlar. Bu durum Avrupa ülkelerinde de çok farklı değil. Dili ve kültüründen uzak olmak kadınları yaşadıkları şiddet durumu ile baş başa bırakan olgular. Almanya Kadın Sığınma Evi Koordinasyonu Derneğinin yayımladığı 2019 raporuna göre sığınma evlerinde kadınlardan çok çocuklar korunuyor ve sığınanların çoğunluğu göçmen kökenli. Aynı kaynaklara göre Almanya'daki sığınma evlerindeki kadınların %66'sını mülteciler oluşturuyor. Bunun nedeni olarak ise mülteci kadınların çok az alternatiflerinin olması, iş ve barınma noktasında yaşanan ayrımcılık gösteriliyor. Mülteci kadınlar, iş ve ev bulma konusunda daha çok engel ile karşılaşıyorlar. Bu durum salgın süreci ile daha da ağırlaştı.

Almanya'daki bir siteye gönderilen şu mesaj, mülteci kadınların yaşadıkları sorunları çok iyi özetliyor:

"Ben iki yıldır eşimle evliyim, bir yıldır Almanya’dayım. Kandırılarak geldim, her şey yalandı, şiddet, zorla ilişki, hakaret, çalıştığım yerden aldığım paraların tehdit ile elimden alınması, tehdit..."

İşte burada kadın çalışması yürüten örgütlere büyük sorumluluklar düşüyor. Avrupa Kürt Kadın Hareketi de, Avrupa'da yaşayan Kürt kadınları başta olmak üzere Kürdistan toplumunun yaşadığı benzer sorunlara daha köklü çözüm üretmek için yeni bir çalışma başlatıyor. "Sen de Özgür Olabilirsin!" kampanyası ile nasıl özgür olunabilir, neden özgür olmak gerekiyor sorularının cevapları ailelere gidilerek aranacak. Ailelerle yaşadıkları sorunları birebir tartışmayı amaçlayan bu çalışmanın temel noktalarından biri; kapitalist modernitenin en köklü şekilde kendini var ettiği Avrupa'da, aile kurumunu daha demokratik temeller üzerinden yeniden şekillendirmek, kadın-erkek ilişkilerini daha eşitlikçi bir noktaya getirmek ve çocukların da aile içinde söz sahibi olduğu daha özgür ortamlarda yetişmesini sağlamak.


Etiketler : Avrupa Kürt Kadın Hareketi, Mülteci kadınlar, Sen de özgür olabilirsin,


...

Heval Arslan