Kadıneki Söyleşi,

'Fermandan önceki kadınlar değiliz'


Gülcan Dereli-01 Ağu 2021

TAJÊ Sözcüsü Sebîha Sebrî: "Êzidî kadınlar bilinçlendi ve artık dostunu da düşmanını da tanıyor. Kadın kurumlarına çağrımız şudur: Êzidî kadınlara dönük uygulanan bu kırıma karşı sessiz kalmayın! Bunun için de dayanışalım" 

Tarih 3 Ağustos 2014'ü gösteriyordu, kimi kaynaklara göre geçmişte 72, kimi kaynaklara göre ise 73 fermandan geçirilen Êzidîler bir fermandan daha geçirildi. Geçmişten bahsediyorum evet ama çok uzak değil, çok yakın bir geçmişten bahsediyorum. 7 yıl önce IŞİD'in Şengal’e yönelik gerçekleştirdiği soykırım saldırısında on binlerce Êzidî katledildi. Tüm dünyanın seyirci kaldığı bu soykırımda Êzidîler, en ağır işkencelere maruz kaldı, kadınlar köle pazarlarında satıldı, hâlâ satılıyor, defalarca tecavüze uğradı, demir kafesler içinde meydanlarda yakıldı, çocuklar, anne ve babasız bırakıldı, katledildi. 

Soykırıma uğrayan Êzidîler, şimdi ise yaralarını sarmaya çalışıyor. Artık kendi özsavunma birliklerini oluşturan Êzidîler, IŞİD tarafından kaçırılan kadın ve çocukların kurtarılması için mücadele ediyor. O birliklerden biri de Tevgera Azadiya Jinên Êzîdxane (TAJÊ-Êzidxan Kadın Özgürlük Hareketi). Gazetemizin Kadın Eki için ulaştığımız TAJÊ Sözcüsü Sebîha Sebrî ile soykırımı, Federe Kürdistan'da kamplarda tutulan Êzidî kadın ve çocukları ve çalışmalarını konuştuk. İyi okumalar...

*Şengal'de Êzidî Soykırımı'nın üzerinden 7 yıl geçti. Hâlâ kayıp ve akıbeti bilinmeyen binlerce çocuk ve kadın var. Bu konuda Şengal Kadın Meclisi'nin bir çalışması var mı?

Şengal Kadın Meclisi olarak bizim her zaman ilk amacımız DAİŞ'in elindeki kadın ve çocukları kurtarmak oldu. Onlara bir cevap olabilmek bizim ilk hedefimiz. Êzidî Kadın Hareketimiz 2014'teki fermandan sonra kuruldu. Hareketimiz kurulduğunda kaçırılan Êzidî kadın ve çocukların fotoğrafları gözümüzün önünde, sesleri kulaklarımızdaydı. Bugüne kadar da görüntüler gözümüzün önünde, sesleri kulaklarımızda. Onlar için mücadele ediyoruz. Ne yazık ki aradan bunca yıl geçmesine rağmen hâlâ onlarca Êzidî kadın ve çocuk DAİŞ çetelerinin elinde. Êzidî kadınların eşya gibi satılmadığı hiçbir yer kalmadı. Çocuk yaşta pazarlarda satıldılar. Kuşkusuz bu bizim için büyük bir acı. Biz Êzidî kadınlar olarak bu acıyı derinden yaşıyoruz. Maalesef ki bu duruma karşı dünya gözlerini kapatıp, sessizliğe gömülmüş durumda.

Özellikle uluslararası kadın kurumlarından Êzidî kadınların durumuna yönelik hiçbir ses çıkmadı. 2014'ten beri Êzidî Kadın Hareketi ve özsavunma birlikleri YJŞ olarak buna karşı mücadelemizi her anlamda sürdürüyoruz. Her yolu deneyerek akıbeti bilinmeyen Êzidî kadın ve çocuklara ulaşmaya, onları kurtarmaya çalışıyoruz. Bu uğurda birçok Êzidî kadın şehit de düştü. YJŞ olarak Rakka'nın merkezine kadar o kadın ve çocukları kurtarmak için savaştık. Yine başka bir örnek anlatayım. DAİŞ'in elinden kurtarılan kadınların önemli bir kısmı bugün YJŞ saflarında yerlerini almış bulunuyor. Hâlâ kurtarılamayan kadın ve çocuklar için direniyor ve mücadele ediyorlar.

Ne yazık ki insan haklarından yana olduğunu söyleyen uluslararası kurumlardan hiçbiri bugüne dek Êzidî Kadın Hareketi'ne bir destek eli uzatmış değil. 74 Ferman görmesine rağmen Êzidî kadınlar, bunca imkansızlıklar içerisinde mücadelelerini sivil, askeri ve siyasi alanda inatla yürütmeye devam ediyor. Günden güne bu çalışmalarımız daha da genişliyor. Her merkezde bu mücadeleye sayısız katılım başvuruları geliyor bize. Askeri ve siyasi çabalarımızın yanında aktivizm ve diplomasi yollarıyla da birçok çalışma aynı anda yürütülüyor. Bu sorunu dillendirmekten hiçbir zaman vazgeçmedik. Êzidî kadınlar bu konuda uluslararası kurumların desteğini bekliyor. DAİŞ'in elindeki kadınların kurtarılması için sonuna kadar mücadele edeceğiz. 

*Sizce IŞİD'in elindeki kadın ve çocukların kurtarılması için yeterli çalışma yürütüldü mü? Bu konuda kadın kurum ve hareketlerinin üzerine düşenler neler? Bu konuda bir çağrınız var mı?

DAİŞ'in elindeki Êzidî kadın ve çocukların kurtarılması için birçok çalışma yürütüldü ancak şüphesiz ki bunlar henüz yeterli olamadı tümünü kurtarabilmemiz için. Çünkü bu insanlar dünyanın dört bir yanına dağılmış durumda. Êzidî kadın ve çocuklar birçok ülkeye gönderildi ve hâlâ oralardalar. Bize çok uzak coğrafyalara gönderildiler. Êzidî kadınlar tarafından birçok çalışma yürütülüyor ancak bu çalışmalar da kadın ve çocuklarımızı kurtarabilmemiz için henüz yetersiz.

Dünyanın her yerindeki kadın kurumlarına çağrımız şudur: Êzidî kadınlara dönük uygulanan bu kırıma karşı sessiz kalmayın! Bütün kadınların acısı birdir. Biz buna inanıyoruz. Kadının yarasını ancak kadın tanır. Ne yazık ki bugüne kadar kimse Êzidî kadınlarının yarasına dokunup acısını anlamadı, onlara sahip çıkmadı. Bu ciddi bir eleştiri konusudur.

Kadın kurumları bugüne kadar neden sessiz kaldılar? 2014'teki soykırımda yapılanlar Êzidî kadınların şahsında tüm dünya kadınlarına yapıldı aslında. Bu yüzden de dünyadaki her bir kadın buna karşı ayaklanmalıdır. Bunu kabul etmemeliler. Kadınların katledilmediği, tecavüze uğramadığı bir gün bile yok. Bu sadece Şengalli kadınlar için değil, bütün dünya kadınları için geçerli. Bunun yansımalarını en çok da Türkiye'de görebiliyorsunuz. Son dönemlerde Almanya'da da kadın cinayet ve intiharları arttı. Dolayısıyla sözünü ettiğimiz bu tehlike bütün kadınlar için geçerlidir. Dolayısıyla 2014'te Êzidî kadınların başına gelenler bugün bütün dünyada sürüyor aslında.

Êzidî kadınlar, tüm dünya kadınlarını temsilen hedef alındı. Bugün bize yapılanlar yarın onlara da yapılacak. Duyarlı bütün kadınlara çağrımız ayaklanmaları ve kadınlar olarak imkanlar dahilinde kadın dayanışmasını büyütmeleridir. Bu sayede kadınların tüm doğal haklarını kazanalım. Tarihimize dönüp kadınlar olarak özgürlüğümüze kavuşalım. Bunun için de büyük bir çalışma yapmak gerek. Biz kadınların birliğine inanıyoruz. Hangi millet ve dinden olursa olsun hepimizin kimliği kadındır. Dolayısıyla bugün kadınlar için birleşik bir mücadele gerektiğine inanıyoruz.

*IŞİD'in elinden kurtarılan çocuk ve kadınlara ilişkin bir çalışmanız var mı? Bu alanda neler yapıyorsunuz

Hareketimiz kurulduğundan beri bu alanda çalışmalarımız var. Özgürlüğüne kavuşan her kadın, hareketimiz aracılığıyla Şengal'e getiriliyor. Evlerine teslim ediliyorlar. Bu şekilde bir çalışma yürütülüyor. Şu an bir de Rabita Jin (rehabilitasyon merkezi) kuruldu. Rabita Jin, kadın ve çocuk alanındaki çalışmaları üstlenmiş durumda. Bu yüzden bütün Irak'ta başvurular yapılıyor. Esas çalışma alanı kadın ve çocuklardır. Birbirimize yardımcı oluyoruz. Ancak Rabita Jin, bu sorumluluğu üstlenmiş ve çalışmalarını başta Şengalliler olmak üzere DAİŞ'in elindeki bütün kadın ve çocuklar için sürdürüyor. Şengal'de sadece DAİŞ'in elinden kurtarılanlarla değil, yetim çocuklarına bakan kadınlarla da dayanışıyoruz.

*Federe Kürdistan'daki kamplarda çok sayıda kadın kaldığı biliniyor. O kadınların durumu nasıl? İntihar ettikleri iddia edilen ve hâlâ travmalar yaşayan kadınlar için ne yapılabilir ya da neler yapılıyor? Oralarda kaç kadın ve çocuğun kaldığını biliyor musunuz?

Ben kendim de kamplarda kaldım. Kamplarda kalan kadınların durumu oldukça kötü bir halde. Kadınlar orada iç içe geçmiş iki hapishanede tutuluyor adeta. Çok zor bir hayat yaşıyorlar. Kadınlar acılarını bile dillendiremiyor. Kadının üzerinde çok ciddi bir baskı var. Kampta hapsedilmesinin yanında bir de kendi evinde hapsediliyor. Dolayısıyla kadının aynı anda iki farklı hapishanede tutulduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında kadın kimliği üzerinde kirli bir politika yürütüldüğünü de söyleyebiliriz. Şengal'de kadınlar nasıl ki örgütlendiyse bunun tam tersi olarak kamplarda kadınlar çirkin bir siyasetle baskı altında tutuluyor.

Kamplardaki Êzidîler üzerinden Şengal'i karalamaya, insanların Şengal'e dönmesini engellemeye dönük bir politika uygulanıyor.

Kadın hareketi olarak oraya ulaşmakta zorluk çekiyoruz. Oralara girişimize izin verilmiyor. Zaman zaman gizlice giriyoruz. Ancak yakalandığımızda ciddi bir zulüm görüyoruz. 2014'teki Ferman'da Êzidî toplumuna sırt çevirenler, kamplardaki insanlarımıza ulaşmamıza da engel oluyorlar. Êzidî kadınları DAİŞ'in eline bırakan KDP peşmergeleri bugün de kamplarda tutulan Êzidîlere ulaşmamızı engelliyorlar. Bizi 'terörist' olarak görüyorlar. DAİŞ'e karşı savaşıp Şengal'i özgürleştirenlere bugün 'terörist' gözüyle bakılıyor. Çünkü Êzidî kadınlar bir daha bu toplumun fermanlar yaşamaması için bilinçlendi ve artık dostunu da düşmanını da tanıyor. Biz fermanda bizi DAİŞ'e teslim edenlerin kimler olduğunu biliyoruz.

DAİŞ'in elinde acılar yaşayanlar bizdik. Fermanda hedefte olanlar bizdik. Bu yüzden de örgütlendik. Daha birkaç yıl önce evinden çıkamayan Êzidî kadınlar bugün Bağdat'ta bile hakları için başvurular yapıyor. Kendisine yapılan haksızlıkları kabul etmiyor.

2014'teki fermandan önce de Êzidî toplumunu öyle bir hale getirmişlerdi ki Êzidîler her şeylerini bırakıp gitmek zorunda kalmışlardı. Savunmasızdı, bilinçsizdi, iradesizdi. Bize "evinizde oturup gerisini bize bırakın" diyorlardı. Bugün aynı şeyi kamplardaki Êzidîlere hâlâ söylüyorlar. Kadınlar, kültüründen, inancından, kendi cevherinden uzaklaştırılıyor. Kadınlar üzerinden böyle bir siyaset yürütülüyor. Êzidîlerin kendi yurtlarına dönmelerini kötü bir şey gibi göstermeye başlamışlar. Özellikle de örgütlü kadınları başka şeylerle ilişkilendirmeye ve öyle lanse etmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla Êzidî toplumu içerisinde bir ayrışma yaratmak istiyorlar.

Kadın intiharlarına dönük de şunu söylemek istiyorum: Kadınlar orada iradesizleştiriliyor, bilinçleri ellerinden alınıyor ve çaresiz bırakılıyor. Kamplarda kalan erkekler kendileri üzerinde nasıl bir sistem işletiliyorsa onlar da aynısını evin içinde kadına karşı işletiyor. Yine kamplarda fermana sebep olan insanlar tarafından birçok çirkin ve ahlaksızca şey yapılıyor. O kamplarda bu tarz şeyleri Êzidî toplumu içerisinde de zorunlu bir hale getiriyorlar. Êzidîlere köleleriymiş gibi bakıp istedikleri her şeyi yaptırmak istiyorlar. Böylesi bir baskı altında kadınlar da yaşadığı zulmü ailesine anlatmakta rahat olamıyor. Başvurabileceği bir yer yok, ona sahip çıkacak kimse yok. Bunu her yerde söyledik ve hâlâ söylüyoruz da. Onlar da kadın intiharlarının sebebini çok iyi biliyorlar. Kampın kapısındaki güvenlik görevlileri yüzünden bile kadınlar rahat hareket edemiyor. Kadın intiharlarının sebebini, içine düşürüldükleri çaresizlik olarak okuyabiliriz. Kadına intihardan başka bir çare bırakmıyorlar.

Bakıyorsun 3-4 çocuğu olan anneler intihar etmiş. Bu kadınlar arasında ailesinden sekiz, on kişinin hâlâ DAİŞ'in elinde olanlar var. Kızı, annesi, kız kardeşi DAİŞ'in elinde olanlar var. O insanlardan haber alamıyor. Ve bunların tüm sebebinin kimler olduğunu da çok iyi biliyor o kadınlar. Bu kadınlar kendilerini DAİŞ'in eline teslim edip bunca şeye sebep olan kişilerin hâlâ kendilerini dayatmasını kabul edemiyor artık. Buna karşı da çıkamıyor, çaresiz kalıyor. Artık o yaşamı kaldıramaz hale geliyor. Sürekli baskı, zulüm ve kölelik görmüşler. Bu da intiharlara sebebiyet veriyor.

Biz kadın hareketi olarak defalarca bu şekilde açıklamalar yaptık. Herhangi bir şekilde baskı gören her kadın hareketimize başvurduğu zaman her şekilde destek olacağız. Bugün hiçbir kadın ben yalnızım dememeli. Êzidî Kadın Hareketi bunun için var. Kadınların tüm ihtiyaçlarına cevap olmak için var. Buradan da bu çağrımızı yineliyoruz. 

*Êzidî kadınlar artık daha örgütlü bir aşamaya gelmiş durumda ve daha güçlü bir özsavunmanın hazırlıkları içerisindeler. Biraz bu örgütlülük ve özsavunma çalışmalarından bahseder misiniz?

2014'teki fermandan sonra, PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın savaşçıları Şengal'e geldikten ve Êzidîler Öcalan'ın fikir ve felsefesiyle tanıştıktan sonra Êzidi kadınlar da bu esaslar üzerinde örgütlülük geliştirdiler. Hâlâ da bu esaslar üzerinden örgütleniyoruz. Mücadelemizi de aralıksız sürdürüyoruz. Biz Öcalan'ın felsefesini benimsedik çünkü onun felsefesi Êzidî halkının tarihi ve kültüründen kopuk veya uzak değil. Tarihimize dönüp baktığımızda Öcalan'ın fikirlerinin tarihsel Êzidî kadın gerçekliğiyle örtüştüğünü görüyoruz. Tarihte Êzidî kadınlar hep direndi. Êzidî toplumunda tarihsel birer kahraman olarak tanrıça gibi tanınan Xatûna Ferxan gibi 40 kadına silah eğitimi verdi ve eğittiği her kadına da 40 kişiye eğitim vermelerini tembihledi. Bugün YJŞ'de bunu yapıyor. Kendini yeniden yaratıyor. Bugün de Êzidî toplumunun içinde onlarca böyle kadın var. Bugün Öcalan’ın fikir ve felsefesini tanıdıktan sonra tarihimize ve kültürümüze döndük. Kendimizi yeniden yarattık. Bu toplum üzerinde uygulanan 74 fermana rağmen bunu başardık. 2014'teki ferman, Êzidî kadını şahsında Êzidî toplumunu yok etmeye dönüktü.

Öcalan şöyle diyor: "Bir toplumu özgürleştirmek için önce kadının özgürleşmesi gerekir." Bu temelde biz de kadın hareketini kurduk. YJŞ gibi savunma güçlerimiz oluşturuldu. YJŞ özsavunma anlamında Êzidî kadınları koruyor. Bunun yanında TAJÊ kuruldu. Belki de Êzidî tarihinde ilk defa kadınlar genel anlamda yönetim çalışmalarında yer alıyor. Eşbaşkanlık sistemi getirildi. Bu sistemle her alandaki her kurumda kadınlar yer almaya başladı. Fermandan önce okula gitmeyen Êzidî kadını bugün üst yönetim kademelerinde yer alıyor. Sağlık, eğitim, askeri alanlarda yer alıyor. Yani Şengal'deki bütün kurumlarda kadınlar etkili artık.

*Son olarak bir şey söylemek ister misiniz?

Sorularınız üzerinden birçok şeyi tartıştık. Ancak özellikle biz Êzidî kadınlarının tüm kadın kurumlarına çağrısı şudur: Bir an önce DAİŞ'in elindeki Êzidî kadınları kurtarabilmemiz için, yeryüzünün neresinde olursa olsun bütün kadınlar olarak dayanışma örgütleyip ezilen kadınların taleplerine cevap olmalıyız. Bunun için de dayanışmamız gerek.

*Çeviri: Mıheme Porgebol


Etiketler : Şengal, Ezidî kadınları, Şengal katliamı, TAJE,


...

Gülcan Dereli