Kadıneki Söyleşi,

‘Bu kadar çok kadının ölmesi tesadüf olamaz’


Nevin Cerav-15 Mar 2021

"Bu kadar çok kadının ölmesi ve sebebinin belli olmaması tesadüf olamaz. Bizim bu tip davalarda, yani şüpheli kadın ölümlerinde talebimiz geriye doğru bir araştırma yapılarak, kadına yönelik suçlar ele alınarak bir değerlendirme yapılması"

‘İntihar’ denilerek geçiştirilen şüpheli kadın ölümlerinin altından cinayet çıktığını net bir şekilde Şule Çet olayında gördü Türkiye. Kadınların ısrarı, mücadelesi, adeta dedektif gibi çalışarak örtbas edilmek istenen delilleri ortaya çıkarması aydınlatmıştı Çet’in akıbetini. Bu dönüm noktasıyla artık her bir ‘şüpheli kadın ölümü’ ilk elden cinayet kategorisinde ele alınıyor kadınlar cephesinde. Şüpheli ölüm verileri, yargının faillerden yana tutumu, devlet-erkek işbirliği de bu değerlendirmeyi güçlendiriyor. 

Türkiye’de her geçen gün daha da yükselen ve üstü kapatılan şüpheli kadın ölümlerini bir hukukçuya sorduk. Feminist avukat Funda Ekin, yargının şüpheli kadın ölümlerine yaklaşımını, soruşturma süreçlerini, aslında neler yapılması gerektiğini örnekler üzerinden değerlendirdi. 

*Özellikle son birkaç yıldır şüpheli kadın ölümlerinin büyük bir oranda yükseldiğini görüyoruz. Feminist bir avukat olarak bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Evet. Çok sayıda şüpheli ya da faili meçhul kadın ölümü var. Aslında belki de eskiden beri çok fazlaydı ama bunun şimdi gündem olması verilerin ortaya çıkması ve görünürlük kazanmasıyla ilgili olabilir. Çünkü ben şüpheli kadın ölümleri tanımlamasını ilk olarak bölgede bir kadın örgütünün gerçekleştirdiği çalıştayda duymuştum. Orada aktif çalışan bir kadın örgütü, aldığı başvurulardan ve ortaya çıkan çok sayıda intihar vakası nedeniyle gündeme getirmişti bunu. Yani ‘bu intiharların hepsi gerçekten intihar mı, yoksa bu kadınlar öldürüldü mü’ sorusuyla ele alınmıştı o zaman. Dolayısıyla şüpheli kadın ölümleri hep vardı bence ama şimdi kadın örgütlerinin bu verileri tutması ve gündeme getirmesiyle elle tutulur bir şekilde görünürlük sağlandı. Tabii bir de pandemide artan şiddet oranları var. Kadınların evin içerisindeki yüklerinin artması, ekonomik kriz nedeniyle ev içi şiddet ve çatışmanın artması, bunun da ilk mağdurlarının kadınlar ve çocuklar olması sebebiyle ölümlere, intiharlara ya da hangi sebeple öldürüldüğü bilinmeyen cesetlerin bulunmasına dair bir tablo var elimizde.

*Özellikle son yıllarda şüpheli kadın ölümleriyle ilgili etkin soruşturmaların yapılmadığını görüyoruz. Hukuk sistemi nasıl ele alıyor şüpheli kadın ölümlerini, prosedür nasıl işliyor? 

Ceza kanunda ölümlerle ilgili kadın ya da erkek diye bir ayrım yapılmıyor, ‘kişi’ şeklinde ele alınıyor. Bizim hukuk sistemimizde ‘kişilere suçlar’ diye tanımlanır bir cinayet olduğunda. Kadın ya da erkek olmasına bakılmaksızın olay yerinde inceleme ile başlayan bir süreç gerçekleşiyor. Biz bütün bu süreci değerlendirme aşamasına da soruşturma diyoruz. Feminist hareketin, bu tip davaları takip eden avukatların, genel olarak kadın hareketinin kimi talepleri var bu meselede. Kadına yönelik suçlarla ilgili ayrı bir bölüm oluşturulması, bu suçların ayrıca tanımlanması ve cezaların, yargılamanın bu ayrı oluşturulan tanımlara göre değerlendirilmesi isteniyor. Toplumsal cinsiyet eşitsizliğinden tutun da kadının beyanı esastır ilkesine kadar bir tanımlamadan bahsediyoruz. Bizim bu tip davalarda, yani şüpheli kadın ölümlerinde, intihar gibi görünen bütün vakalarda, cinsel saldırılarda, cinayetlerde talep ettiğimiz şey geriye doğru bir araştırma yapılarak, kadına yönelik suçlar ele alınarak bir değerlendirme yapılması. Bu soruşturmaların ayrıntılı bir şekilde ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.

*‘İntihar etti’ denilerek kapatılmak istenen Şule Çet cinayeti şüpheli kadın ölümlerinin gündeme taşınmasını sağlamıştı…

Şule Çet olayı ortaya çıktığında ilk başta ‘intihar’ olduğuyla ilgili bir iddia vardı. Failler ‘20. kattan aşağı atladı’ dedi Şule Çet için. Eğer kadın örgütleri bu davanın peşini bıraksaydı, bu kadar ısrarla takip etmeseydi belki de dosya intihar diye kapatılacaktı.  Çünkü medyada olayın haberleştirilmesini hatırlarsanız eğer, ilk günden itibaren işte ‘geç saatte patronu ile görüşmesi’, ‘geç saatte alkol alması’, ‘ruhsal bir bunalım içinde olması’ gibi kadına karşı kullanılan pek çok suçlama yapıldı. Yani direkt ‘su testisi suyolunda kırılır’ şeklinde cinsiyetçi algıya dönük bir süreç işletildi. Bir de ceza yargılamasında sanıkla ilgili kararın kurulabilmesi için net olarak verilere ulaşılabilmesi gerekiyor. Çünkü ‘şüpheden sanık yararlanır’ diye bir ilke var yargılama sisteminde, ‘masumiyet karinesi’ diye tanımlanır. Dolayısıyla biz Şule Çet örneğinde de görüldüğü gibi bu tip durumlarda arka planın mutlaka göz önünde bulundurulmasını talep ediyoruz. 

*Şule Çet cinayetinde de Nadira Kadirova’nın şüpheli ölümünde de olay yeri incelemelerinin gerektiği gibi yapılmadığını, delillerin karartıldığını açıkça gördük…

Amerikan dizileri izleyerek avukat ya da savcı olmaya karar veren çok sayıda arkadaşımız var ama Türkiye hukuk sistemindeki işleyişi görünce gerçeklerle yüz yüze kalınıyor. Tabii herkesi zan altında bırakmaya gerek yok, işini düzgün yapan, olay yeri incelemesini gerektiği şekilde yapan memurlar da var. Fakat son 10 yılı özetlersek; her şeyde genel bir özensizlik olduğunu, işini iyi yapmayan insanların ağırlıkta olduğu bir sisteme döndüğümüzü söyleyebiliriz. Birçok dosyada birçok ihlal var, yargılamanın kendisinde de birçok sorun oluyor. Ne yazık ki toplumsal hayattaki bakış açısının sirayet ettiği durumlar yaşanıyor. Özellikle de kadına yönelik suçlarda. ‘Erkek adalet değil gerçek adalet’ sloganı öylesine çıkmış bir slogan değil. Karakoldan tutun da olay yeri incelemesine kadar, iddianamenin yazılmasından savcısına, hâkimlerine kadar cinsiyetçilik var. Ölen bir kadınsa eğer soruşturmada dönüp cinsel saldırı var mı, intiharsa ne olduğuna, arka planına, detaylarına bakarak inceleme yapılması gerekiyor. Şule Çet’te de Nadira Kadirova’da da neler olabileceğini gördük. Bizim isteğimiz, talebimiz araştırmaların şüpheye yer bırakmayacak bir şekilde yapılması. Çünkü savcılık eli ile yapılan işlemler ya da ceza yargılaması kamu hukuku ile ilgili ve hepimizi ilgilendiriyor bunların sonuçları. Hem bu cinayetlerin azalması anlamında hem sorumluların ortaya çıkarılması anlamında bu süreçler çok önemli. Bana göre eğer bunları da yapmayacaksak ne yapacağız? Yargılama süreçlerinin anlamı ne?

*Peki, cinsiyetçi politikalara göre şekillenen ve işleyen yargı sistemine, artan cinayetlere, şüpheli kadın ölümlerinin yükselmesine karşı kadınlar ne yapacak? 

İstanbul Sözleşmesi ile başlayayım sorunuzun cevabına. ‘İstanbul Sözleşmesi’ni uygulayın’ diye kaç kampanya yürüttük, yürütüyoruz. Çünkü İstanbul Sözleşmesi kadınların toplumsal cinsiyet eşitsizliklerine dikkat çekerken aynı zamanda yargılamadaki eksiklikleri de ciddi şekilde vurguluyor. Yargı mensuplarının, hâkimlerin, savcıların, adli tıp uzmanlarının bu cinsiyetçi kodlara, eşitsizliğe karşı mutlaka eğitimden geçirilerek yargılamaya dahil olmalarından bahsediyor. Bunlar olmadığında Nadira Kadirova örneğinde olduğu gibi bir durum yaşarız sürekli. Kadirova olayında mesela ismi geçen kişi milletvekili. Bu durumda kamuoyunu rahatlatmak açısından daha geniş bir soruşturma yapılması gerekmez mi? Kamu gücünü elinde bulunduran seçilmiş bir milletvekilinin evinde biri ölmüşse, ondan da beklenen bu olayın aydınlatılması ve kendini temize çıkarmasıdır. Olması gereken budur. Ama işte savcı onu ifadeye çağırmaktan imtina etmekten tutun da kamu büyüğüne karşı saygı gösteren bir tutum alabiliyor. Bu kadar çelişki varken ortada, dosya takipsizlikle kapatılabiliyor. O zaman da tabii ki bizim hem yargılamaya güvenimiz sarsılıyor hem de adı üstünde şüpheli kadın ölümü olan şey direkt cinayet olarak kodlanıyor zihnimizde. Böyle bir durumdaki dosyanın takipsizlikle kapatılması da olsa olsa gerçekten yargının bağımsız olmadığını gösterir. 

Bu tip durumlarda bir kadın olarak da, sadece bir feminist hukukçu değilim çünkü, örgütlenmek ve kadınlarla dayanışma gösterebileceğim mekanizmaların içerisinde yer almayı tercih ederim. Üniversitelerin yaptığı çeşitli araştırmalar var, Türkiye’de kadın örgütlerine, feministlere güven oranı yüzde 80'lerin üzerinde. 

Yapabileceğimiz en önemli şeylerde biri bu tür güven odaklarını arttırmak ve bununla ilgili sözleri yükseltmektir diye düşünüyorum. İçinde bulunduğumuz avukat örgütleri, barolar ve kadın örgütleri üzerinden gerçeğe ulaşmak için sonuna kadar elimizden geleni yapıyoruz, yapmaya da devam edeceğiz. 

*Şüpheli kadın ölümlerini cinayet olarak değerlendirebilir miyiz bu yaşananları göz önünde tutarak? 

Şöyle diyebilirim; kadın cinayeti olma olasılığı çok yüksek dosyalar olarak değerlendirebiliriz. Yanı sıra bu kadar çok kadının ölmesi ve sebebinin belli olmaması da bir tesadüf olamaz diye düşünüyorum. Bir de, neden kadınlarda bu kadar çok şüpheli ölüm varken erkeklerde yok mesela? Çünkü toplumsal hayattaki davranış biçimlerine baktığımız zaman kadınların o son noktaya gelişlerinin çok daha zor olduğunu görüyoruz. Hep direnmek ve dayanmak üzerine kurulu bir yaşam çizgimiz var, en son nokta olana kadar kadınlar daha çok direniyor, intihar filan çok tercih etmiyor. Eğer bir hastalığı yoksa kadının, kişisel bir sebebi yoksa, bunun arkasında daha ne olabilir diye yargının, özellikle soruşturmayı yürüten sorumluların bunlara özel bir dikkatle bakması gerekiyor. Normal bir ülkede şüpheli kadın ölümlerinde böyle yüksek veriler varsa Meclis’e soru önergesi verir bir grup, soruşturma yapılır. Soruşturmada eğer görevlerini ihmal etmiş görevliler varsa harekete geçirirler. Şüpheli dosyaları kapatmak bu kadar kolay olmamalı. Her şey ters işliyor şu an. Çok belli olmayan dosyalarda yaratılmış delillerle tutuklamalarla karşı karşıya kalıyoruz, delil araştırması yapılıp sonuçlandırılması gereken dosyalarda da takipsizlik kararlarıyla cezasızlıklarla karşı karşıya kalıyoruz. Çok iyi bir dönemde olmadığımızı net olarak söyleyebilirim. Son olarak şunu ifade etmek isterim; bir arada durursak, birlikte olursak en azından ortaya çıkarabildiklerimiz üzerinden ölümlerin şüpheli kalmamasını sağlayabilir ve tabii ki kadın cinayetlerinin tamamen ortadan kalkacağı günlere ulaşmak için de elimizden geleni yapmayı sürdürebiliriz.


Etiketler : Kadın kırımı, Şüpheli kadın ölümleri, Kadın intiharları, Funda Ekin,


...

Nevin Cerav