Kadıneki Yazı,

bosna’nın kadınları


ayşe düzkan-01 Haz 2022

yugoslavya iç savaşı çok taraflıydı, hemen her savaşta olduğu gibi, tarafların çoğu bir savaş aracı olarak tecavüze başvurdu ama bosnalı sırplar tecavüzü bir etnik temizlik yöntemi olarak kullandı

sarajevo’yu, 1998 yılında, savaştan hemen sonra, handan koç ile birlikte ziyaret ettiğimizde, havaalanında dikkatimi ilk çeken şey, tekerlekli iskemlelerin çokluğu olmuştu. burası dağların ortasında, çanak gibi bir şehir, savaş sırasında şehri çevreleyen dağlarda hem sırp keskin nişancıları hem de boşnak direnişçiler vardı. keskin nişancıların kurbanları arasında ölenler olduğu gibi, yürüyemeyenler de bulunuyordu. sadece o da değil, handicapped international şehirde bir ofis açmıştı ve ihtiyacı olanlara protez sağlıyordu. su ve elektriğe hâlâ düzenli ulaşılamıyordu, binalar onarıma muhtaçtı, işsizlik, yoksulluk, yoksunluk olağanüstü boyutlardaydı ama bosna, balkanlar’a mahsus hüzünlü neşeyle yaralarını sarmaya çalışıyordu.

devam etmeden şunu hatırlatmak istiyorum. yugoslavya’nın parçalandığı korkunç iç savaş, tıpkı suriye’de olduğu gibi nato’nun ihtiyaçları ve hedefleri çerçevesinde örgütlendi. o dönemde yükselen milliyetçiliğin tarihsel temelleri ayrı bir yazının konusu ama ikinci dünya savaşı’ndan sonra avrupa’da gerçekleşen ilk bombardıman yani belgrad’ın bombalanması da bu savaş sırasında oldu; almanya’da iktidar ortağı olan yeşiller’in de yol vermesiyle! bütün tarafların, çeşitli boyutlarda savaş suçu işlediği bir dönemdi, bütün savaşlarda olduğu gibi. uluslararası “kamuoyu” denilen her neyse onun ve uluslararası güçlerin savaşın vahşetine müdahale etmeye gerek görmediği bir savaştı, yine sanırım bütün savaşlarda olduğu gibi. nato daha sonra belgrad’ı bombaladı ama bölgede bulunan nato’ya bağlı olan barış gücü, sırpların gerçekleştirdiği srebrenitsa katliamına müdahale etmediği gibi kolaylık sağladı.

etnik temizlik ilk kez bu savaşta uygulanmamıştı ama kavram ilk kez bu savaşla ilgili kullanıldı. 1991-2001 yılları arasında eski yugoslavya’nın farklı bölgelerinde gerçekleşen çatışmalar sebebiyle 4 milyon kişi göç etti, 14 bin kişinin öldüğü söyleniyor. ama cinayet ve yerinden etme etnik temizliğin tek aracı değildi. yugoslavya iç savaşı çok taraflıydı, hemen her savaşta olduğu gibi, tarafların çoğu bir savaş aracı olarak tecavüze başvurdu ama bosnalı sırplar tecavüzü bir etnik temizlik yöntemi olarak kullandı. ülkenin çeşitli yerlerinde tecavüz kampları kuruldu, buralarda kadınlara hamile kalana kadar tecavüz edildi. amaç onlara sırp çocuklar doğurtmaktı. kaç kadının tecavüze uğradığı konusunda verilen rakamlar 12 binle 50 bin arasında değişiyor. birçok vakanın bildirilmediği düşünülüyor. ayrıca 3 bin oğlan çocuğu ve erkeğe de tecavüz edildiği tespit edilmiş.

rakamlar bile yeterince ağırken vakalar katlanılacak gibi değil. sadece askerler tecavüz etmiyordu, örneğin komşu erkek bir evdeki bütün kadınlara, evini basan öğrencileri bir öğretmene tecavüz ediyor!

bu kadınlardan bazıları başka ülkelere gidip yeni hayatlar kurdu. ya diğerleri?
bu kadınlar, çocukları nerede!

bosna’da bu savaş süreci aynı zamanda bir islamlaştırma süreci oldu. boşnaklar zaten müslüman ama islamcılığın bundan farklı olduğunu söylemeye gerek yok. o dönemde direnişin lideri eski bir nazi işbirlikçisi olan aliye izzetbegoviç islamcıydı. batılı kaynaklar onu “viskisini eksik etmez” diye överdi, türkiyeli islamcılar da bilge kral diye över. direnişe büyük katkıda bulunduğuna şüphe yok ama partisi islamcılaşmanın sorumluları arasındaydı. yine o ziyarette sohbet ettiğimiz bir gazeteci kadın tito’nun kendilerini “ferace”den kurtardığını anlatırken savaşta yakınlarını kaybeden kadınlar örtünmeye başlıyordu. kimse tecavüze uğrayanlardan söz etmiyordu, onların arasında da örtünenler olması muhtemeldir. bir kısmı göç etmişti; ayrıca belgrad başta olmak üzere balkanlar’ın birçok kentinde aktif olan siyahlı kadınlar örgütleri sadece gösteriler düzenlemiyor, boşnak kadınları kaçırma operasyonları da örgütlüyordu.

Siyahlı Kadınlar örgütü

kimse tecavüzler sonucu doğan çocuklardan da söz etmiyordu. yetimler ve öksüzler vardı sadece. sosyal devlet alışkanlıkları bosna’da sürüyordu; yetim ve öksüzler için gerçekten çok güzel bir çözüm bulunmuştu. her birinde -yanlış hatırlamıyorsam 16- çocuğun kaldığı iki katlı evlerden oluşan, bahçeli siteler vardı. her evin de bir annesi. çocuklar yakınlardaki okullara gidiyordu. bunlardan birini ziyaret ettik, evin annesi daha önce gazetecilik yapmıştı, bu annelerin arasında hekim olan da vardı. o sırada işsizlik çok yüksekti ama yine de böyle mesleklerden kadınların bu türden bir işte çalışması bana onların tecavüze uğrayıp çocuk doğurmuş kadınlar olabileceğini, çocuklarının da o evlerde yaşıyor olabileceğini düşündürmüştü.

yıllar sonra, 2016’da avrupa gazeteciler federasyonu’nun bir toplantısı için bir kere daha sarajevo’ya gittim. bosna’da türkiye cumhuriyeti’nin politik etkisi öyle güçlüydü ki, bir gazeteci kadın, türkiye’deki gazetecilerin gördüğü baskıyı protesto eylemine katıldığı için hapis yatmıştı!

başka? börekler yine nefisti, köfteler yine güzeldi, kahveler, çarşı değişmemişti, ancak balkanlar’da görebileceğiniz, dama park edilmiş araba gibi olaylar yine olağandı. bazı dükkânlarda izzetbegoviç’in fotoğrafları asılıydı ama tito’nunkinin asılı olduğu dükkânlar da vardı. hafıza canlıydı, hatıralar, izler silinmemişti, birkaç bina, tamir edilmeden kurşun delikleri ve şarapnel izleriyle bırakılmıştı. tecavüzlerdense söz edilmiyordu. bosna yaralarını sarmış ama kadınların yaşadıklarıyla yüzleşmemişti.


Etiketler : Savaş, Özel savaş politikaları, Savaş politikası olarak tecavüz, Bosna savaşı, Srebrenitsa katliamı, Siyahlı Kadınlar örgütü,


...

ayşe düzkan