Kadıneki Yazı,

Birîna Kûr Tertela Dersîmê - Dinmeyen yara Dersim Tertelesi!


Saime Topçu-15 Kas 2022

Bizim Aleviler Kerbela’daki 72 canı asla unutmadı ama Dersim'de katledilen yüzlerce, binlerce kefensiz mezarsız bedelgahları unuttular

Tene can, yola ışık olan gerçeğin aşkı ile,

Dersim'de katledilen tüm bedelgahlarımızın devri daim ola. Nefesi ile kemalete ulaşa. Xızır’ın varlığı, Pir’in hakikatinde ola. Dil bizden, nefes Pir Ana’dan ola. Ya Xızır sen gerçeksin. Gerçeğin demine HÜ.

İnsanlık tarihine “kara bir leke” olarak düşen 1937-38’de Dersim’de yaşanan soykırımı annemin dilinden amcası Esmeyi'nin anlatımını size aktarmaya çalışacağım...

Bir insan bir ah çekince ciğerleri kanarasınca sızlar mı? Annemin ciğeri her defasında öyle kanar, öyle sızlar ki gözyaşları Çême Munzur gibi coşar sel olur, gözleri uzaklara çok uzaklara dalar anlatır. Durur, ağıt yakar, ah çeker. "Biz bu zulmü hiç hak etmedik daye kurban, hak edecek bir şey de yapmadık." Xızır bo Dersim terletesi kabuk tutmayan yüz yıllık bir yara, bitmeyen tutulamayan bir yas, dinmeyen acı, kefensiz mekânsız mezarsızlarının ortada bırakılanıdır. Öyle ya kara haber tez yayılır. Zulüm dilden dile yayılır, ta Bingöl Karer'de Xormek aşiretinin yaşadığı Darebi köyüne ulaşır. Ape Esmeyin duyar Dersim’de yaşanan zulmü. Mustafa Kemal ve ordusu Dersim'deki Kürt Alevilere zulüm edip öldürüyormuş; merak eder ve Dersim'e doğru yol alır. "Ya Xızır tı care yinu de bırese, bojiye mı de ki bıce/ Ya Xızır sen onların darına yetiş, benim de yardımcım ol" der. Dersim'e vardığında korkunç bir vahşete tanık olur Apê Esmeyin. Dersim'de dizginsiz bir katliam vardır. 40 kız el ele tutuşup kendini Çeme Munzur’a atarlar (Çewres çeneyi deste jumini gureto, xo esto Çeme Munzuri) ve Ape Esmeyin çok etkilenir. İkrarlı, itikatlı kâmil biridir Ape Esmeyin. Direk Düzgün Baba'ya (Bawe Duzgine) gider, siyah bir cul atar üstüne, "ya Düzgün eğer bu cul buradan kalkmazsa gelip haneni yerle bir edeceğim" der ve ertesi gün gittiğinde attığı cul orda yoktur, sır olur. Bawe Duzgine niyaz olur ve dağa çıkıp direnişçi olur, 8 yıl savaşır Atatürk’ün ordusuyla. Ve çok üzülürmüş asker öldürdüğü için, anlatırken ağlarmış. "Onlar emir kuluydu ama bizimkilerin hiç suçu yoktu. Onların silahı vardı bizimkilerin ayağında ayakkabısı yoktu. Elinde silah var diyenler hakikati çarpıtırlar. Silahsız biçareler kendilerini nasıl savunsunlar ki adalet bunun neresinde?" dermiş. Annem derdi ki "Dersim'in başına gelenler Kerbela’nın başına gelmedi daye kurban." Bizim Aleviler Kerbela’daki 72 canı asla unutmadı ama Dersim'de katledilen yüzlerce, binlerce kefensiz mezarsız bedelgahları unuttular. "Kızım öyle bir zulümdü ki taş üstüne taş bırakmadılar. Tuz ektiler bir daha hiçbir ot yeşermesin, hiçbir kuş ötmesin diye." Munzur kızıl kan akıyormuş. Katledilenleri Munzur’a atıyorlar. Mermi gitmesin diye odunlarla kafalarına vura vura öldürmüşler; Dersim'e gittim, Laç deresini gördüm... Kulaklarımda korkunç bir uğultu! Ya Xızır ya Düzgün ya Munzur Baba sen yetiş darımıza!.. Ne Xızır ne Düzgün ne de Munzur Baba yetişti darlarına... İnanılmaz ürkütücü, soğuk ve esrarengiz gelmiştir bana hep Laç deresi. Ape Esmeyin, inanılmaz bir zulüm vardı silahsız ve ne olduğunu anlamaya çalışan köylüler, biz ne yaptık ki bu zulüm reva görüldü bize dermiş. Erkekleri sıraya dizip birini vurup birini vurmazlarmış. Kurtulanlar da mağaralara saklanmışlar. Üç yüz yıldır Selçukludan Osmanlı dönemine 108 sefer yapılmış. Öyle çok baskı ve zulüm gördüler ki yine de biat etmediler. "Dersim'e sefer olur ama asla zafer olmaz" sözü buradan gelir. Ama onlar cumhuriyete inandılar ya da inanmak istediler. Haklarında bekli de hayırlısı olacaktı. Bilemediler ki paşa ferman vermiş... Katlerinin vacip olduğunu sonradan öğreneceklerdi. Baktılar öldürmekle bitmiyorlar, kurtulanlardan özellikle çocukları, kadınları, genç kızları paşalar kendilerine köle yaptılar. Saçları kazıldı, Türkçe konuşsunlar diye aşağılanıp horlandılar, işkenceye tabi tutuldular.

Dersim Katliamı'nı anlamak için Cumhuriyet Devleti’nin kuruluş felsefesi olan tekçi ulus devlet anlayışının ön gördüğü “Şark Islahat Planı’na" (1925) bakmamızda yarar var. Bu planı o dönemin Başbakanı İsmet İnönü formüle etmiştir: Vazifemiz, Türk vatanı içinde bulunanları mutlaka Türk yapmaktır. Türklüğe ve Türkçülüğe muhalefet edecek unsurları kesip atacağız... Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 4 Mayıs 1937 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla başlattığı Dersim Terletesinde on binlerce insan öldürüldü, on binlercesi yurtlarından, tarihinden, kültüründen, inancından koparılarak Türk ve Müslüman toplumun içinde “zorunlu iskâna" tabi tutuldu. Kızılbaş/Alevi, Kürt, Ermeni kız çocukları ise Türk ve Müslüman yapılmak üzere köklerinden koparılarak kimsesizliğe mahkûm edildi. Cumhuriyet modernitesinin merkezi, tekçi devlet yapısı inşa edilmişti. Irkçılık ve milliyetçiliğe dayalı egemen ulus devlet olma siyaseti birey, toplum ve doğanın ikrarlı rızamı toplumsal yaşamını darman duman ediyordu. Bu travmanın etkileri günümüze kadar devam etmekte, aynı politikalarla yeni travmalar yaratılmaktadır. Dersim'de fiziki soykırımın yanında kültürel soykırım da yapılmıştır. Muradları Dersim'in etnik ve demografik yapısını değiştirerek homojen bir toplum oluşturmaktı. Dersim kıyımından günümüze kadar özel savaş politikaları sürdürülmüş, Dersim adeta bir garnizon şehrine dönüştürülmüş ve asimilasyonun her türlüsü 1938’den beri sistematik bir şekilde kesintisiz sürdürülmüştür. Ve hâlâ Pir Seyid Rıza ve yoldaşlarının ve daha nice bedelgahlarımızın mezar yerleri belirsizdir. Toplu mezarlıkların yerlerinin belirlenmesi, haritasının oluşturulup kamuoyuyla paylaşılması elzemdir. Dersim hafızasızlaştırılmak istenmiştir.  Fakat öyle pervasızlar ki hâlâ Dersim'in acıları üzerine pazarlıklar sürmekte. Dersim'in direnişçi ve muhalif hattı ise tarihsel mirasına kararlılıkla sahip çıkarak tarihsel gerçekliğine uygun duruş ve direnişini sürdürmektedir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken, birinci yüzyılda yaşanan katliamlarla yüzleşmeli, bir daha yaşanmaması ve birlikte ikrarlı yaşama rıza gösterilmesi için; eşitlikçi, özgürlükçü ve adaletli bir yaşam için; kurucu anayasa, kurucu meclis ve kurucu yurttaşlık kavramlarının yeniden tanımlanarak, yeni bir inşaya gidilmesi ülkeyi “parçalanma paranoyasından” kurtaracak, dertlere derman olacaktır. Resmi ideoloji ve siyaset anlayışı sorunların kaynağı olup çözüm yeteneğinden çok uzaktır. Demokrasi güçleri ise kendi içlerinde birlik oluştururlarsa alternatif olabilirler.

Ve son olarak Dersim'in direnişçi ve muhalif hattı ise tarihsel mirasına kararlılıkla sahip çıkarak tarihsel gerçekliğine uygun duruş ve direnişini sürdürmektedir. Cumhuriyetin ikinci yüzyılına girerken, birinci yüzyılda yaşanan katliamlarla yüzleşmeli.

Dersim'in dağına taşına, suyuna ağacına niyaz olur çerağımızı uyandırırız, çünkü bizim her yerde kefensiz isimsiz sahipsiz yatan bedelgahlarımız vardır. Tüm bedelgahlarımıza ikrarımız olsun ki bin yüz yıl da sürse bu davaya sahip çıkacağız, hafızamızı canlı tutup dilden dile gönülden gönüle taşıyacağız, mutlaka yüzleşerek Dersim'i yarınlara taşıyacağız. Aşk olsun dünümüzü bugünlere taşıyan hakikat yolcularına.


Etiketler : Dersim katliamı, Dersim tertelesi,


...

Saime Topçu