Kadıneki Yazı,

Adıyaman izlenimleri: Yeniden saatlerin çalışması için; Umut / Jiyan heye hêvi her dem heye


Handan Coşkun-02 Nis 2023

‘Yük kadınların sırtında... Kadınlar şoku atlatamadı. Hiç tek başlarına kalıp ağlayamadı. Kendini dinleyemedi. Yası ile yüzleşemedi. Yükleri arttı, acıları da’

Türkiye 6 Şubat sabahı korkunç yıkıcı ve etkileri çok uzun yıllar sürecek bir felaketle uyandı. Maraş merkezli 11 ilde peş peşe meydana gelen, 13,5 milyon insanı etkileyen, deprem felaketinin yaraları henüz sarılamamışken sel de birçok canın hayatına mal oldu. Sizler bu satırları okurken depremin üzerinden 56 gün geçmiş olacak. Depremin ilk haftalarında aktarılan sorunlar henüz çözülememişken selin de etkisi ile yeni sorunlar tartışılacak.

Nietzsche ‘Unutmak iyileştirir’ der. Ancak hafıza unutmamayı, hatırlamayı emreder. Hatırla ki, felaket üstüne felaket yaşama. Unutma ki hesap sorabil! Yer bilimciler her fırsatta depremin olacağını duyurdu ama duyulmadı. Sonrası maalesef yıkım, hazırlıksız yakalanma, tutulamamış yaslar, kefene bile ulaşamamış naaşlar. Yerküre henüz sakinleşmedi. İnsanlar hâlâ her gece irili ufaklı yüzlerce artçı depremle yaşamayı öğreniyor. Daha fazla yara almamak için unutmamalı!

Jin Dergi'nin bu sayısında dezavantajlı tüm gruplar adına umut dolu yeni gelişmeleri aktarabilmeyi çok isterdim. Maalesef, haftalardır yaşam savaşı veren insanların nasıl da zorlandığını okuyacağız.

İnsanları inleye inleye öldürten, Adıyaman’ı ‘Acıyaman’ yapan tek başına deprem değil. Bu net! Öyle 300-500 müteahhidin tutuklanması ile çözülemeyecek kadar ihmal dolu.

6 Şubat sabahı saat 04:17 artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağını belirten zaman dilimidir. Adıyaman meydanda yer alan saat 04:17'de durmuş. Son dakika haberlere ilk etapta Maraş ve Hatay’da gündeme gelen yıkımlar yansıdı. Yansıdı, çünkü Adıyaman bir yerden bir yere giderken yol üstünde olan, geçerken görebileceğin bir kent değil. Kör nokta. Olan biteni görebilmek için yolunu özel olarak Adıyaman’a düşürmen lazım. Deprem sonrası işte o olan biteni kamunun görmesi maalesef günler aldı. Politikasızlık kent merkezini 3-4 günde görmezken, köyler kendi kaderine terk edildi. İnsanlar ilk bir hafta kendi imkanları ile enkaz altından cesetleri çıkardı, yoğun kar yağışı nedeniyle defnetmekte zorlandı. Kepçe yoktu, sınırlı kazma kürekle toprağı kazmak imkansızdı. Kurda kuşa yem olmasın diye kar altında bekletilen cesetlerin nöbetleri tutuldu saatlerce.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TUİK) hazırlamış olduğu Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre Adıyaman nüfusu 632.148 kişidir. Bu sayının 312.207 ise kent merkezinde yaşar. Besni, Çelikhan, Gerger, Gölbaşı, Kahta, Samsat, Sincik ve Tut’tan oluşan 8 ilçesi, 23 belediyesi, 14 beldesi ve 453 köyü vardır. Adıyaman da dahil resmi olarak ölü sayısına ilişkin net sayı belli değil. Zaman zaman resmi kurumlar açıklamalarında sayı telaffuz etse de çok fazla ulaşılamayan kişi var. Ölü ya da diri aranan çok kişi…

Kayıp yakınları çeşitli platformlarda bunları dile getirmeye devam ediyor. Cep telefonu kullanan 300 bine yakın kişinin hattından sinyal alınmaması işin cabası. Yıkım büyük! Deprem sadece meydana geldiği 11 kenti ezip geçmedi. Türkiye’nin dört bir yanından milyonlarca kişiyi etkiledi. Günlerce uykusuz kalan insanlar zorlu bir sürece girildiğinin farkında. Büyük kentlerde yaşayan binlerce gönüllü deprem bölgelerine ulaşmak için havaalanlarına, otogarlara akın etti. Ancak hem iklim koşulları nedeniyle kalkamayan uçaklar hem de filoların kapasitelerinin yetersizliği nedeniyle hemen yola koyulamadı.

Deprem yükü gönüllülerin sırtında

Deprem bölgesine ulaşmak isteyen ancak yer olmaması nedeniyle depremin 6. günü özel bir araç kiralayarak İstanbul’dan Adıyaman’a yol kateden Roza Yazmacı’ya kulak verelim.

Roza Yazmacı, 1248 kilometre yolu tek başına alıyor. Aracına sağlık malzemelerini dolduruyor. Yol boyu navigasyon eşlik ediyor kendisine ancak Adıyaman kent merkezine doğru ilerledikçe navigasyon sık sık yoldan çıkıyor. Yollara dökülen taşlar engel oluyor gidişe. Adıyaman merkez, ilçe ve köylerde bir ayı aşkın bir süre kalan Yazmacı, SES Anadolu Sağlık Emekçileri Şubesi üyesi. Sosyal Hizmet Uzmanı, anestezist. Gönüllü Yazmacı’nın ‘Gönüllülerin kentlere giderken mutlaka bağlı oldukları sendika, oda, sivil toplum örgütleri ile irtibat halinde olması lazım. Mümkünse bir eğitimden de geçmesi şart. Yoksa destek olmaya çalışırken işlevsiz kalınabilir’ uyarısı hâlâ geçerli.

Kente ulaşır ulaşmaz SES Adıyaman Şube Eş Başkanı İbrahim Halil Aydın kendisini sağlık çadırına ulaştırıyor. O gün birkaç saat dinlendikten sonra akşam toplantısında durum tespitlerini dinliyor. Yazmacı, ‘Ben kente gidene kadar yakın kentlerden birçok gönüllü gelmişti. Çadırlar kurulmuştu. TTB, SES şubeleri, çeşitli üniversitelerde okuyan tıp fakültesi öğrencileri oradaydı. HDK, HDP bileşenleri, TJA, Diyarbakır Çocuk Ağı Grubu, AFET için Feminist Dayanışma grupları, Diyarbakır, Batman, Van, Şırnak, Urfa ve Mardin’den gelen gönüllüler çalışmalara başlamıştı’ diyor.

Sağlık çadırında her gece yapılan planlama toplantısı ile bir sonraki gün kimin hangi ilçeye, köye gideceği, hangi hizmetlerin götürüleceği not ediliyor. Her sabah erken saatlerde yollara düşülüyor. Yanlarında ilçeleri, köyleri bilen birileri yok. Çünkü destek olacak ekipler depremden bire bir etkilenen, hayatını kaybeden ya da yakınlarını kaybettikleri için yas nedeniyle kentte olmayan kişiler. Navigasyon yardımı ile gidiliyor ancak bozulan yollar ya da açı nedeniyle bazen yarım saatlik yolu 3 buçuk saatte alabiliyorlar. Köy ziyaretleri öncesi cemevinde kurulan revir birçok sağlık gönüllüsü ile ilk günden itibaren hizmet vermeye başlamış. Adına KESK Emek Mahallesi denilen konteynerlerden bir alan oluşturulmuş. Bu alanda genel sağlık birimleri ve kadın sağlık birimleri ile hizmet sunuluyor. Kadın gönüllülerle beraber kadınların kendilerini rahat bir şekilde ifade edebilecekleri, kendi bedenlerine dair taleplerini dile getirebildikleri bir ortam oluşturulmuş bile.

Foto: Medine Mamedoğlu

Roza Yazmacı, Adıyaman’da ilk günlerde sıcak yemek ve battaniyenin yardımları ulaştıran çevre kentlerdeki dayanışma ekipleri sayesinde olduğunu aktarıyor. Barınmaya dair ‘Dikkatimi çeken şey tütün çadırlarıydı. Yüzlerce insan bu çadırlarda kalıyordu. Çadırlar içeriden battaniye ile güçlendirilmişti. Hava çok soğuktu ve diğer çadırlarda ısınma ciddi sorundu. Tütün çadırları olmasaydı o insanlar çok daha zorlanırdı. Devletin dağıttığı çadırlar yetersiz. Var olan çadırlarda da dağıtılan ucuz kömürlerin çıkardığı duman insan sağlığını etkiliyor. Çadırlar çok dip dibe kurulmuş. Olası bir yangında müdahale çok zor' diye ekliyor. Mardin, Diyarbakır, Batman ve Urfa’dan gelen gruplar hemen hızlıca organize olarak barınma ve sıcak yemek işini yoluna koymaya çalışmış. Ancak hem gelen yardımların yetersizliği hem de neredeyse kentin tümünün yıkık dökük olmasından kaynaklı her yere sistemli ulaşma şansları olmamış. Paket ürünler olarak tanımlanan bisküvi, topkek, şekerlemeler vb. şeylerin uzun süre tüketilmesi bir süre sonra bağırsak sorunlarını beraberinde getirmiş.

Yazmacı’nın Adıyaman’a ilk gelişi değil. 10 yıl önce arkadaşlarını ziyaret etmiş. Hafızasında kalan kentten eser yok zira kentin neredeyse tamamı yıkık dökük. Ayakta durmayı başarmış binalar ise güvensiz. Haliyle bu binalarda yaşam yok. Geç başlayan ve yetersiz olan arama kurtarma çalışmaları 9. gün sonlandırılıyor.  Görüştüğü kişilerin aktarımlarında ses gelen enkazlardaki insanların inleye inleye, donarak öldüğüne tanıklığı ağır geliyor. Ağırlıklı olarak köylerde yaşayan ve hayatta kalan yaşlı nüfus yaşadığına sevinemiyor. Giden kayıplar sonrası nefes almak, bir lokma ekmek yemek zor, boğazda düğümleniyor. Köylerde kısıtlı olan olanaklar cesetlerin gömülmesinde de sorun olarak karşılarına çıkıyor. Kepçe olmayınca karı kazımak, toprağa ulaşmak zorlaşıyor. Hatta yeniden başlayan kar yağışı nedeniyle köylere inen kurtları püskürtmek için nöbet tutuyor köylüler. Sonrası ise resmi ölüm tutanağı bile tutulamadan defnediliyor insanlar. Defnediliyor defnedilmesine ancak köylüleri bir kaygı sarıyor; ‘Çıkardığımız falan kişi kokuyordu ama kokmayan vardı acaba yaşıyor muydu? Hava soğuktu, katılaşmışlardı. Savcı olsaydı baksaydı belki yaşıyorlardı. Bilmiyoruz, nefes almıyorlardı. Gömmek zorunda kaldık.’ Köylüler cesetleri gömmeye çalışırken, sağlık ekipleri köy köy geziyor. Köylerde sağlık taraması yapıyorlar. Bir taraftan psikososyal destek vermeye çalışırken diğer yandan kadınlara hijyen kiti dağıtılıyor.

Devlet neredeydi? Devlet yoktu!

Foto: Medine Mamedoğlu

Bu söylem aslında Adıyaman merkez, ilçeleri ve köylerinde birçok kişinin telaffuz ettiği bir söylem. Roza ve diğer gönüllülerin çok sık duyduğu aynı zamanda gözlemlediği bir gerçek. Özellikle yüksek dağ köylerine 6. 7. gün ulaşan gruplar var ama işte devlet ayağı yetersiz. Basına da yansıyan Kürt-Alevi köylerinin ihmal edildiği haberlerine de dikkat çekiyor Roza: ‘Evet genel olarak köylere geç gidildi ama tercih edilecekse Alevi köyleri sona kaldı. Ya da gidilmedi.’

Koordinasyonsuz çözülmeli

Depremin ilk gününden birçok kurum, kuruluş ve bireyler tarafından eşya ve gıdalar kente ulaşmasına rağmen koordinasyonsuzluktan kaynaklı sıkıntılar yaşanmaya devam ediyor. Çoğu desteğin kent merkezinde depolarda tutulması, dağıtım için yeterli araç gereç ve gönüllünün olmaması hâlâ gündemde. Kentte su sorunu var ve sıcak suya erişim sıkıntılı. Bit vakaları çok yaygın görülmekte, uyuz vakaları da önlem alınmazsa salgın riski ile karşı karşıya. Hijyen meselesi hâlâ ciddiyetini koruyor. Banyo ve tuvalet sorunu sürüyor. Haftalardır duş alamamış insanlar. Özellikle kadınlar her fırsatta ağrı kesici istiyor. Vajinal kaşıntıdan şikayet eden kadın sayısı artarak devam ediyor.

Roza Yazmacı, deprem bölgesinde kaldığı bir ayı aşkın sürede aslında birçok soruna tanıklık ediyor. Koruyucu halk sağlığı konusunda bir an önce adım atılması gerektiğini, önleyici tedbirlerin hızlıca alınmasını vurguluyor. Okulların açılması için devlet kuruluşların ilk etapta prefabrik yapıları kurmasını, özel durumu olan çocukların bu süreçte çok zorlandığını, kiminin çadırlara girmediğini, bir kısmının da çadırlardan çıkmadığını belirterek: ‘Yük kadınların sırtında. Bu çocuklarla, hastalarla, yaşlılarla ilgilenmek kadınlara düştü. Kadınlar şoku atlatamadı. Hiç tek başlarına kalıp ağlayamadı. Kendini dinleyemedi. Yası ile yüzleşemedi. Yükleri arttı, acıları da’ diyor.

Psikososyal çalışmalara sistemli bir şekilde başlanması gerektiğini özellikle vurguluyor Roza Yazmacı, zira hâlâ şok sürüyor. Yasın yaşanabilmesi ve sürecin daha az zararla atlatılabilmesi için destek devreye girmeli.

"İlk haftalara oranla desteklerde ve gönüllü sayısında düşme var. Yaşanan bu olaylar birkaç hafta ile çözümlenebilecek sorunlar değil. Yıllara yayılan bir planlama yapılmalı.

Özellikle psikososyal çalışma yürütebilecek gönüllülerin bu kentlere daha sık gitmesi, çalışmaları yürütmesi lazım. Adıyaman’da karşılaştığımız kişiler henüz yaşadıkları şoku atlatabilmiş değiller. Çalışma yürüten kişilerin de kendilerini koruması şart. Öteki türlü çalışma yürüten kişilerde tükenmişlik sendromu baş gösterecek. Gelen gönüllüler mutlaka bir kuruluş ile irtibat halinde olmalı, eğitimden geçmeleri gerek. Mesela depremzede gibi kelimeleri kullanarak 'Biz size desteğe geldikten' ziyade dayanışma kavramını öne çıkarmak gerek. Kullanılan dilin terbiye edilmesi gerekiyor."

Gördüklerini unutmanın mümkün olmadığını, insanların kaybettiklerinden bahsetmediğini, kayıp sayısına göre cümle kurduğunu, az kaybı olanın çok kaybı olanın yanında sustuğunu, yasını yaşayamadığını söylüyor.

Kadınlar su içmiyor!

Foto:Medine Mamedoğlu

Kente dair genel gözlemlerini de bizlerle paylaşan Yazmacı, arama kurtarmada gösterilmeyen hassasiyetin yıkılan binaların enkazından demirleri toplarken gösterilmesinin üzüntüsünü yaşıyor. Ve çöplerin toplanmamasından kaynaklı yakılmasının halk sağlığını nasıl etkilediğini aktarıyor. Kent merkezinde AFAD’ın kontrolündeki çadır kentlerde çevre illerden getirilen çok sayıda güvenlik korucusu hizmet veriyor. Bu kadar çok resmi üniformalının çadır alanında bulunması bir yaşam alanından çok savaş kampını andırıyordu. Çadır kentte çok fazla sayıda erkek korucu olduğu için kadınlar çadır içlerine mahkum edilmiş, hareket sahaları kısıtlanmış durumda. Çadır kentlerde tuvaletler yetersiz ve hijyen problemi var. Bu yüzden kadınlar ya tuvalete uzun süre gitmiyor ya da gün içerisinde su içmeyerek daha az tuvalete gidiyor. Bu durum birçok sağlık problemini beraberinde getiriyor. Kadınlarda en sık rastlanılan sağlık problemi vajinit ve idrar yolu enfeksiyonları.

Çocuk desteğe dikkat

Yazmacı, çadır kentlerde bulunan çocuklarla irtibat kuracak kişilerin bir eğitimden geçmesi gerektiğini düşünüyor:

"Zira bedensel temas doğru değil. Ya da iyilik hali adı altında çocuklara çok fazla kapalı gıdanın (şekerleme, dondurma vb.) dağıtılması kısa vadede mide ve bağırsak sorunları gündeme getirir. Uzun vadede daha ciddi sağlık sorunlarını tetikler. Dikkat etmek gerek. Sağlıklı beslenmek bu değil ya da sürekli çocuklara oyuncak verilmesi meselesi de doğru değil. Bir planlamanın olması lazım. Öteki türlü gönüllüler sahadan ayrılınca ve eskisi kadar bir şeyler gelmeyince yoksunluk, yalnızlık, terk edilmişlik duygusu gelişebilir."

Bu çadır kente ilişkin gönüllülerin getirdiği eleştiriler sonrası AFAD kontrolünde olan çadır kentlere giriş engelleniyor. Girmek isteyen valilikten onay almak durumunda kalıyor.

Ayrımcılık her yerde

Suriye iç savaşı sonrası Adıyaman’a yerleşmek zorunda kalan Suriye vatandaşları çok uzun aylar çadır kentlerde yaşamak zorunda kalıyor. Depremden bir süre önce ev kiralayabilen ve yeni bir hayat örmeye çalışırken depremle birlikte yeniden evsiz kalan Suriye vatandaşlarının durumuna dikkat çekiyor Yazmacı:

"Yaşama tutunabilen Suriyeliler yeniden çadır hayatına dönmek zorunda kaldı. Zaman zaman bulundukları yerlerde ayrımcılığa maruz kaldıkları gözlemlerimiz arasında. Evlerini kaybeden çadır kentlerde kalan Adıyamanlılar ile Suriyeliler arasında gerginlikler olabiliyor. Oysa ki herkes mağdur ve dayanışma her kesim için büyütülmeli."

Roza şimdilik İstanbul’a dönen grup arasında. Ancak aklı, yüreği Adıyaman ve diğer deprem bölgesinde. Örgütlü yapılarla beraber hareket ederek geçirdiği bir ayı aşkın sürenin kendisine iyi geldiğini, umudunu güçlendirdiğini aktarıyor. Kendisi gibi binlerce gönüllü biraz güç topladıktan sonra tekrar yollara düşecek. Umudunu yeşerten bir fotoğraf karesi ile noktalıyor sohbeti:

"Onca yıkım, keder, acı sonrası Narlıkuyu’da gönüllülerin oluşturduğu çadır kentte dikkatimi çeken bir yazı beni daha da umutlu kıldı. Beraber hareket etmenin heyecanı, inancı önemli. Daha güçlenmiş hissediyorum. Umut var. Evet; umut var. Jiyan heye hêvi her dem heye*"

*Yaşam varsa umut daim vardır.


Etiketler : Sağlık sistemi, Sağlıkta cinsiyetçilik, Deprem, 11 il depremi, depremde kadın, depremde sağlık, sağlık, afette sağlık, cinsiyetçi sağlık yönetimi, başka sağlık sistemi, eşit sağlık sistemi,


...

Handan Coşkun