Kadıneki Yazı,

1 Mayıs ve feminist özne


Hülya Osmanağaoğlu-30 Nis 2023

Bu seçim sürecinde de erkek burjuva iktidar adaylarının, kadınlara –esasa dair olmasa da kuşkusuz önemli farklılıklarla- aile dışında, erkeklerden tümüyle bağımsızlaşabilecekleri, hayat koşulları vaat etmediklerini görüyoruz

      Jale Yeşilnil’in anısına (1960-1Mayıs 1977 Taksim)

Seçimlere gün sayarken Kılıçdaroğlu’nun Kürt ve Alevi başlıklı sosyal medya açıklamalarının ‘sınıf’ ile devam etmeyeceğini tabii ki biliyoruz. Ki kadınlara hitap ettiği sosyal medya açıklamasında da kadınları işçi sınıfının değil ailenin bir parçası olarak tanımladığını gördük. DİSK-AR’ın raporlarında[1] kadınlar için işsizlik oranının yüzde 30 olduğu ve tüm işsizlerin yüzde 87’sinin işsizlik ödeneği alamadığı[2] düşünüldüğünde kadınları sadece ailenin bir parçası olarak gören politikaların anlamı daha net ortaya çıkıyor. Kılıçdaroğlu sadece ailenin toplam geliri asgari ücretin altında kalan kadınlara sosyal yardım verileceğini söyleyerek, iş bulamadığı için gelir sahibi olmayıp en bildik deyimle evdeki erkeğin eline bakmak zorunda kalan kadınlar için herhangi bir sosyal politika öngörmediğini de ortaya koymuş oluyor.

Kapitalist patriyarka, neoliberalizm döneminde kadınları esas olarak aile içinde konumlandırırken ücretli emek gücünün/işçi sınıfının eğreti bileşeni olarak kabul edip, düşük ücretli, niteliksiz, güvencesiz ve sürekliliği olmayan işlerde istihdam ediyor. Cinsiyete dayalı iş ve meslek ayrımı, kadınların yaptıkları işleri bir bütün olarak değersizleştirirken eş değer işe eşit ücreti bir hayal haline getiriyor. Kadınlar erkeklerle aynı işi yaptıklarında en az yüzde 30 daha düşük ücret alırlarken eşit işe eşit ücret de kâğıt üstündeki bir haktan öteye gidemiyor.

Sınıf mücadelesinin ABC’si olarak, yedek sanayi ordusunun yani işsiz işçilerin, çalışan işçilerin ücretlerinin düşük kalması ve örgütlenmelerinin engellenmesi açısından sermaye birikiminin ayrılmaz parçası olduğu öğrenilir. Keza işçi sınıfının etnisiteye ve ulusa göre ayrıştırılmasının da yine işçi sınıfının kolektif mücadelesini engellemek için olduğu ilk öğrenilen şeylerdir. Marx’ın 1880 yılında Fransız İşçi Partisi Programı’nın kapitalizm sınırları içinde hayata geçirilebilecek reformlar açısından önemli bir metin olduğunu söyler. Program’ın ekonomi bölüm başlığı altında “her iki cinsiyetten işçiler için eşit işe eşit ücret”  maddesi vardı. Politik bölüm başlığı altına ise “…işçilerin patronlar, kadınların ise erkekler karşısındaki eşitsizliklerini inşa eden yasa maddelerinin lağvedilmesi” maddesinin konmuş olmasına rağmen[3], sınıf hareketinin geçen yaklaşık 145 yıl içinde bu başlıklarda ciddi bir adım atması söz konusu olmadı.

Birinci dalga feminist hareket kadınların ücretli emek gücüne katılmak, yükseköğrenim görmek, evdeki erkeğin şiddetine katlanmak zorunda olmamak, boşanmak, velayet alabilmek gibi işçi sınıfından kadınların da ‘eşit yurttaş’ olma hakkını elde etmesini mümkün kıldı.

Cinsiyete dayalı iş ve meslek ayrımına, iş yerinde cinsel tacize, kadın mesleklerinin niteliksiz kabul edilmesine ve kadınların aynı işi yapsalar da daha düşük ücret almalarına ilişkin mücadele ikinci dalga feminist hareketin gündemiydi. Feminist hareket ev/aile içindeki erkeklerin kadınların emeğine karşılıksız el koymasının bir sistem olarak patriyarkanın temeli olduğunu ortaya koyarken, kurum olarak aileyi mahkûm ediyordu. Diğer yandan aile kurumunun sermaye açısından önemini ve kadınların evde yaptıkları karşılığı ödenmeyen işlerin işçi erkeklerin daha düşük ücretlerle çalıştırılarak karlılığın artmasını mümkün kıldığını tespit ettiler. Sınıf örgütlerinin içindeki cinsiyetçilikle mücadele, feminist hareketin sendikaları dönüştürmesi hem sendikalaşan kadın oranlarının artması hem de sendika yönetimlerine kadınların girmesiyle sonuçlandı. Patriyarka ile sermayenin uzlaşısıyla kadınların öncelikli görev yerinin aile olarak tanımlanmasıyla erkeklere ‘aile ücreti’ veriliyordu. Feminist hareket kadınların evlerden çıkmasını kreşlerin ve yaşlı bakım hizmetlerinin sosyal hak olarak verilmesini öne çıkarırken ilk olarak 1975 yılında İngiltere’de eşit işe eşit ücret yasal güvenceye alındı.

Marx ve Engels’in 1880 yılında kısa sınıf partisi programının maddeleri arasında yer verdiği kadınları ikincilleştiren yasa maddelerinin değiştirilmesi ve eşit işe eşit ücret hakkı yüz yıl içinde feminist hareketin mücadelesiyle elde edilebilmişti. Türkiye’de de kadınların [ve LGBTİ+’ların] erkek şiddetinden korunması için, kadın erkek eşitliğini temel alan politikaların hayata geçirilmesini ön şart olarak gören İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldığı koşullarda, 1 Mayıs’a gidiyoruz. AKP iktidarı yirmi yıldır kadınları en az üç çocuk doğurmaya, düşük ücretli, niteliksiz, mümkünse ev eksenli parça başı işlerde, kayıt dışı çalışmaya zorlarken aile ve iş yaşamını uyumlaştırmaktan, aileyi korumaktan bahsediyor. Tıpkı İstanbul Sözleşmesi’nden çıkarken ve LGBTİ+’lara yönelik nefret düzenlemelerini hayata geçirmeye çalışırken aileyi korumaktan bahsetmesi gibi. Bugün kapitalist patriyarka, neoliberalizm İslamcılık ittifakıyla aile baskısını git gide güçlendirirken aileyi aşındırmak hiç kuşkusuz patriyarkayı aşındırmanın ön şartı olmakla birlikte sınıf mücadelesinin güncel ihtiyaçları açısından da 50 yıl öncesine göre daha önemli bir ayağı haline geldi.

Dünyada da Türkiye’de de feminist hareket on yıllardır 1 Mayısların bileşeni. İstanbul’da 90’ların başından itibaren bağımsız feminist hareket, pankartı, dövizleri ve bayraklarıyla 1 Mayıs alanlarına çıkıyor, Taksim direnişlerine katılıyor. Bu seçim sürecinde de erkek burjuva iktidar adaylarının, kadınlara –esasa dair olmasa da kuşkusuz önemli farklılıklarla- aile dışında, erkeklerden tümüyle bağımsızlaşabilecekleri, hayat koşulları vaat etmediklerini görüyoruz. Feminist hareket de 1 Mayıs’ta, kadın kurtuluş mücadelesinin siyasi öznesi olarak, bir yandan aile politikalarına diğer yandan sermayeye ve eş zamanlı olarak sınıf hareketinin cinsiyetçiliğine karşı meydanlarda olacak. Eşdeğer işe eşit ücret talep etmek, ev işlerini erkekler yapsın demek, kreş ve sığınak istemek, geceleri sokakları ve meydanları terk etmiyoruz demek feminist hareketin, kapitalist patriyarkaya karşı mücadelesinin yanı sıra bizzat sınıf mücadelesinin de gündemidir. 1 Mayıs alanları dün olduğu gibi bugün de feminist hareketin mücadele alanlarıdır. 1 Mayıs’ta alanlarda buluşmak üzere…


[1] https://arastirma.disk.org.tr/?p=9897

[2] ki kadınların güvencesiz ve kesintili çalışma koşulları düşünüldüğünde neredeyse işsizlik ödeneği almalarının imkansız olduğunu da göz önünde bulundurmak gerekiyor

[3] https://www.marxists.org/archive/marx/works/1880/05/parti-ouvrier.htm


Etiketler : Kadın Mücadelesi, Kadın işçiler, Kadın İşçi, 1 Mayıs, kadın, 1 Mayıs İşçi ve Emekçiler Bayramı, emekçi kadınlar, 1 Mayıs'ta kadınlar,


...

Hülya Osmanağaoğlu