2000-2020 yılları arasında savaş, savaş artıkları ve kamu gücü nedeniyle ‘385 çocuk öldürülmüş ve 850 çocuk yaralanmıştır’. Yine bu sayı yalnızca kayıt altına alınanlar olmuş, dolayısıyla bu sayıdan çok daha fazla çocuk bu ihlallerle karşı karşıya kalmıştır
Sadece 2002-2017 yılları arasında 440 bin çocuk, istismar sonucu hamile kaldı. Resmi rakamlarla bile 18 yaşının altında aile onayıyla evlendirilen 1 milyona yakın çocuktan bahsediyoruz. Türkiye’de 18-45 yaş arasındaki her 5 kadından 1’i çocuk yaşta evlendi. Çocuk yaşta evlenen her 3 kadından biri ise yine çocuk yaşta anne oldu
Türk eğitim sistemi de yüz yılı aşkındır inkâr ve asimilasyonu esas alan bir sistem olarak halkların anadilinde eğitim alma haklarını ihlal etmekte, eşitsizliğin en derin biçimini çocuklara yaşatmaktadır
'Basına yansıyan çocuk işçi ölümlerinin az bir kısmında çocuğun çırak olduğuna değinilmişse de MESEM’e bağlı olup olmadıklarından söz edilmediği görülmüştür. Bu da MESEM’lere devam eden çocukların maruz kaldığı yaşam hakkı ihlallerinin çok daha fazla olduğunu düşündürtmektedir'
Tüm bu suçların karşılığı ise, cezasızlık politikası olmaktaydı. Musa Orhan bir örnektir ancak Musa Orhan gibi binlercesinin tanığı oluyoruz bu topraklarda. Tümünün de cezasızlıkla sonuçlandığını ve hatta fail erkeklerin ödüllendirildiğini biliyoruz
Artık tüm yaşama içkin olan ve dijital çağ olarak adlandırılan bir yaşam pratiği içerisindeyiz. Çocukluk algı ve anlayışının çocuklar lehine olmadığı bu pratikte ise çocuklara yönelik istismar ve şiddet başta olmak üzere pek çok hak ihlali internet ortamında da katlanarak yaşanıyor. Elbette bu noktada iki ayrı açıdan değerlendirme yapmak bir ihtiyaç. Bir yanı sosyal medya uygulamaları, dijital ortamdaki çeşitli oyun ve iletişim uygulamaları yoluyla çocuklara dönük yaşanan risk ve ihlalleri oluştururken bir diğer yanı medya organları, aile bireyleri ve devlet, özcesi, yetişkinlerin söylem ve pratikleriyle yarattığı veyahut derinleştirdiği risk ve ihlalleri oluşturuyor